ENSAR NUR, TR724 STRAZBURG
Strazburg’da bulunan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) tarafından hazırlanan ve bir sonraki oturumda oylanacak karar tasarısı, Türkiye’nin yurtdışındaki Gülen Hareketi mensuplarına yönelik baskı çabalarını kınıyor ve sindirme politikasına son vermeye çağırıyor.
AKPM 19-23 Haziran arasında düzenlenecek yaz oturumunda yurtdışındaki muhalifleri yakından ilgilendiren bir karar tasarısını oylamaya hazırlanıyor. Birleşik Krallık vekili Sir Christopher Chope’un hazırladığı “Hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına yönelik büyüyen bir tehdit olarak ulus ötesi baskı” başlıklı rapor ve karar tasarısı 20 Haziran’da AKPM’de oylanacak.
Türkiye’nin adının Rusya, Çin, Mısır ve Tacikistan gibi muhaliflere yönelik ulus ötesi baskı mekanizmalarını kullanan otoriter ülkeler ile birlikte anıldığı karar tasarısı ve rapor, ulus ötesi baskı uygulamalarını sert bir dille kınıyor. Tasarı ayrıca bu uygulamaların ulusal hukukun yanı sıra uluslararası hukukun da ihlali anlamına geldiğini vurguluyor ve Avrupa Konseyi’nin değerlerini baltaladığını ifade ediyor.
GÜLEN HAREKETİ MENSUPLARINA KARŞI SİSTEMATİK BASKI VAR
15 Temmuz’un ardından Gülen Hareketi ile bağlantılı kişilere karşı sistematik bir şekilde takibat yapıldığı ve bunun için uluslararası mekanizmaların suiistimal edildiği raporda ve karar tasarısında şu şekilde yer alıyor:
“Parlamenterler Meclisi, özellikle Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Türkiye’nin de ulus ötesi baskı araçlarından bazılarını kullanmasından ve diğerlerinin yanı sıra Türk makamları tarafından “Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)” olarak adlandırılan “Gülen hareketi” ile bağlantılı olduğu iddia edilen kişileri takip etmeye yönelik sürekli politikasından endişe duymaktadır. Türkiye’nin yürüttüğü kampanyanın, suçluların iadesi işlemlerinin kötüye kullanılması, Interpol Kırmızı Bültenleri, terörün finansmanıyla mücadele tedbirleri ve kişileri hukuka aykırı bir şekilde sınır dışı etmek veya nakletmek için diğer devletlerle işbirliği yapmaya dayandığı tespit edilmiştir.”
Söz konusu raporda yer alan metinde görüldüğü üzere, Türkiye’nin,
– Suçluların iadesi işlemlerini kötüye kullandığı,
– Interpol kapsamında Kırmızı Bülten mekanizmasını suiistimal ettiği,
– Terörün finansmanıyla mücadele tedbirlerini manipüle ettiği ve
– Diğer devletlerle hukuka aykırı sınır dışı etme işlemleri yaptığı ortaya konuluyor.
Rapor, Freedom House’a dayandırdığı verilerde 17 ülkeden 58 Gülen Hareketi mensubunun Türkiye’ye getirildiği belirtiyor. Ayrıca, ulusal ve uluslararası hukuka aykırı olarak, 2018’de 7 öğretmenin Moldova’dan, 6 öğretmenin de Kosova’dan Türkiye’ye getirildiği vurgulanıyor. Tüm bu süreçlerde, sadece istihbarat birimleri suçlansa da ülkelerin yöneticileri arasında yüksek bir işbirliği olduğuna da dikkat çekiliyor.
“Bu bağlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2018 yılında Moldova Cumhuriyeti’nin Türk vatandaşı yedi öğretmeni, iç hukuk ve uluslararası hukuk tarafından sunulan tüm güvenceleri aşarak ve dolayısıyla Sözleşme’nin 5. Maddesinin 1. Fıkrasında güvence altına alınan özgürlük haklarını ihlal ederek, yasadışı bir şekilde Türkiye’ye transfer ettiğine karar vermiştir. Benzer tespitler, Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu tarafından, Avrupa dışı da dahil olmak üzere diğer bölgelerden yapılan nakillerle ilgili olarak da yapılmıştır. Diğer üye devletlerde yaşayan Türk hükümeti muhalifleri ve gazetecilerin, bazen ev sahibi devletin yetkilileri tarafından polis korumasına ihtiyaç duyacak şekilde tehdit ve sindirmeyle karşı karşıya kaldıkları bildirilmiştir.”
UCM’YE BAŞVURU RAPORDA YER ALDI
Turkey Tribunal sonucunda hazırlanan raporların Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sunulması da raporda yer aldı:
“2023 yılında bir hukuk firması, bir STK ve Avrupalı yargıçlar birliği (MEDEL), Türkiye’de insanlığa karşı suç işlendiğini veya işlenmekte olduğunu iddia ederek Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcılığına bir bildirim gönderdiklerini duyurdu. Bildirimde, 17 zorla kaybetme vakasında farklı ülkelerden Türkiye’ye getirilen mağdurların kaçırılması; UCM Statüsüne taraf 13 Devlette Gülen hareketiyle bağlantılı 72 okulun kapatılması; 29 Devlette pasaportların ayrımcı bir şekilde geri alınması ve kimlik kartlarının ayrımcı bir şekilde verilmemesi UCM tarafından kovuşturulabilecek suçlar olarak sıralandı.”
TÜRKİYE, BAŞTA UYGURLAR OLMAK ÜZERE KENDİSİNE SIĞINANLARI KORUMUYOR
Türkiye, muhaliflere karşı ulus ötesi baskılarda bulunurken, kendi topraklarında da başka devletlere kolaylık sağlıyor. Rapor, özellikle Uygurlar ve Türkmen muhalifler için Türkiye’nin güvenli bir ülke olmadığını kaydediyor ve Cemal Kaşıkçı cinayetine de ayrıca yer veriyor.
ULUS ÖTESİ BASKILARIN 4 TEMEL YÖNTEMİ
AKPM’de oylanacak rapor, ulus ötesi baskının dört ana yöntemi olduğunu belirtiyor:
1. Devletin yurtdışındaki bir bireye karşı suikastlar, saldırılar, kayıplar, fiziksel gözdağı verme ve şiddet içeren zorla göndermeler gibi hedefli fiziksel saldırılar gerçekleştirdiği doğrudan saldırılar;
2. Gözaltı, hukuka aykırı sınır dışı etme ve göstermelik ancak anlamsız yasal prosedürlerle izin verilen diğer zorla gönderme türleri yoluyla bir hedefe karşı harekete geçmeleri için diğer ülkelerin işbirliği yapması. Bu yöntem, Interpol Kırmızı Bültenlerinin, iade işlemlerinin ve kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadele tedbirleri gibi diğer devletlerarası hukuki yardımlaşma biçimlerinin kötüye kullanılmasını içerir;
3. Pasaport iptali ve konsolosluk hizmetlerinin reddi gibi hareketliliği engelleyen, hedefin seyahat etmesini engelleyen veya gözaltına alınmasına neden olan engeller; ve
4. Bir kişinin ailesinin, sevdiği birinin veya iş ortağının tehdit edildiği, hapsedildiği veya başka bir şekilde hedef alındığı çevrimiçi gözdağı veya izleme ve vekaleten zorlama da dahil olmak üzere uzaktan tehditler.