YORUM | ALPER ENDER FIRAT
İyi Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “5’li çetenin üstlendiği projelere el koyacağız” sözüne karşı söylediği sözler siyaset kurumuna olan inancımı bir kere daha yok etti. Bu siyasetin ülkeyi felaha götürmesi mümkün görünmüyor.
Poyraz, böyle bir durumun hukuka aykırı bir eylem ve faaliyet olacağından, kendilerinin uygulamayacağını söyledi. Yani AKP hükümetinin bugüne kadar Hazine’yi soyup soğana çevirdiği soygun projelerinin üzerine soğuk su içeceksiniz, bizden hiçbir şey beklemeyin dedi. Hatırlayacaksınız, İyi Parti’nin Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan Usta’nın da, buna benzer sözleri olmuş, söz konusu müteahhitlerle yeniden masaya oturacaklarını söylemişti.
İyi Parti’nin, söylem ve eylemlerini izledikçe, insan bunların neden AKP’de olmadığını merak ediyor doğrusu. Millet İttifakının en yumuşak karnı olarak AKP ve MHP’nin karışımından bir farkları yok. Seçimlerin en kilit partisi olan HDP’nin muhalefet saflarında yer almamasını da bu İyi Parti politikaları sağlıyor.
Sadece İyi Parti değil, uzaktan bakınca kendisine muhalif diyen diğer siyasi liderler de adeta plaja uzanmış, ellerinde purolar, hiçbir meseleyi sahici olarak dert tasa etmeden, olan biteni maç izler gibi izlediğini düşünüyorsunuz. Sorumsuz, şımarık, dertsiz ve ülkenin nasıl bir uçurum kenarında olduğunun farkında olmadan, kendi küçük hesaplarının peşinde koşanların oluşturduğu bir dünya Türkiye’deki siyaset arenası.
Küçücük hamlelerle dağılan, dengeleri bozulan, tuz buz olan böyle bir muhalefetin sandıkta Recep T. Erdoğan’ın hamlelerine direnebilmeleri, onu alt edebilmeleri mümkün görünmüyor ancak asıl sorun seçim kazanmaları da değil.
Seçim kazandıktan sonra Recep T. Erdoğan’dan farkları ne olacak o belli değil. İyi Parti ülkeyi haraca kesen ve iflasın eşiğine getiren beşli çete ihalelerinin bile devam edeceğini söylüyor. Kürtlerin kendilerini ikinci hatta üçüncü sınıf vatandaş hissettiren politikaların, aynen süreceği sinyalini bağıra bağıra veriyorlar. İhalelerin, iltimasların, korunmaların sadece isminin değişeceği her haliyle ortada. Bugünkü siyaset esnaflığını kökünden değiştirmeye hiç niyetli görünmüyorlar. CHP’nin dişli isimleri de İyi Partililerden pek farklı görünmüyor.
İşte böyle bir fotoğraf içinde bir tek Kemal Kılıçdaroğlu’nun umut vaat eden hareketleri olduğu kanaatindeyim. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiyeli Gandhi olmak üzere yola çıktığını, onlarca yıldır kamplaşmalara sebep olan, toplumsal çıban başı meseleleri tedavi etmek için harekete geçtiğini gözlemek mümkün.
En son Menderes’in kabrini ziyaret etmek, kendi tabanındaki bazı dar görüşlü Kemalistleri kızdırmış olsa bile çok önemli bir girişimdi. Geçmişten beri toplumsal kutuplaşmanın sebeplerinden biri olan 27 Mayıs darbesi ve sonrasında idam edilen Başbakan Menderes’in kabrini CHP Genel Başkanı olarak ziyaret etmek, kesinlikle sağcı bir politika değil bir adalet arayışıdır. Aynı şekilde Risale-i Nurlar için yaptığı girişim de sağcı politika değil bir düşünce özgürlüğü arayışıdır.
Alevi, Zaza ve Dersimli bir adam olarak bunu yapması Kemal Kılıçdaroğlu’nun ülkenin ayağına vurulmuş kadim bukağıları yıkıp atması anlamına gelir ki bunun rüyası bile güzel.
Kemalizm adı altında bu ülkede yıllarca atılan sopalara itiraz edip, özgürlükçü bir tavır içinde olmak sağa yanaşmak değil gerçek anlamda sosyal demokrat bir çizgiye gelmektir. Herkese özgürlük, herkese demokrasi, herkese inanma ve inandığı gibi yaşayabilme hakkını savunmak, batı standardında bir demokrasinin olmazsa olmazıdır. Hiç kimseye inanç ve yaşama biçimi dayatmamak, hiç kimseyi aidiyetinden dolayı suçlu ilan etmemek gerçek anlamda sosyal demokrat politikalardır.
Mesela beşli çeteye koruma getirirse, uzlaşmak için onlarla el sıkışırsa o zaman sağa yanaşmaktan söz edebiliriz. Kapalı kapılar arkasında güç odaklarıyla uzlaşmak, onların politikalarının uygulayıcısı olmak gerçek anlamda sağcılaşmaktır. Ve böyle bir durum Türkiye için AKP iktidarından bile daha tehlikelidir.
Umarım Kemal Kılıçdaroğlu bu politikalardan vazgeçmez verdiği sözleri sümenaltına itmez.