Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi mahkum ettiği ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararında AKP rejiminin gönderdiği savunma tel tel dökülüyor. AİHM’nin ‘suç uydurulduğu’ tespitinde bulunduğu kararda, Türkiye’deki mahkemelerin sistematik olarak ‘hukuksuz’ kararlara imza attığı belirtiliyordu.
Adalet Bakanlığı’nın AİHM’ye gönderdiği ‘ByLock’ savunmasında kullandığı ifadeler rejimin ne kadar ‘çaresiz’ olduğunun da ispatı niteliğinde. Hükümetin, Bylock’u AİHM’e kabul ettirebilmek için her yolu denediği görülüyor. İşin içinden çıkamayınca da “Başvuran, ByLock kullanmak suretiyle örgütün hiyerarşik yapısının bir parçası haline gelmemiş olsa da bu uygulamayı kullanması, başka bir şekilde bu hiyerarşinin bir parçası haline geldiğinin kanıtıdır.” denilmiş.
Karardaki ilgili bölümü sosyal medya hesabından paylaşan insan hakları hukukçusu Dr. Gökhan Güneş, “(Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Hacı Ali Açıkgül, İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı; burada ne demek istediniz? Hiç bir şey olmasa bile olan ve başvurucuyu hiyerarşik yapının parçası haline getiren husus acaba nedir? Sırf laf olsun ve dostlar alışverişte görsün diye savunma yaptığınızın ve ülkeyi böyle ifadelerle rezil ettiğinizin farkında değil misiniz?” diyor.
HUKUKA AYKIRI DELİL İTİRAFI
Skandallar sadece bununla sınırlı değil. Cevap yazılarında ByLock’un hukuka aykırı delil olduğu da itiraf ediliyor. Gökhan Güneş, konuyla ilgili paylaşımında rezaleti şöyle anlatıyor:
- Yalçınkaya kararında yer verilen hususlar ve hatta sadece 69. paragraf (görsel 2) bile Bylock’un hukuka aykırı bir delil olduğunun itirafıdır. Zira bu paragrafta, mahkumiyet hükmü kuran ağır ceza mahkemesi şunları söylemiştir; “CMK hükümleri Litvanya’da uygulanabilir olmadığından, verilerin bu bağlamda CMK’ya uyulmaması nedeniyle hukuka aykırı bir şekilde toplandığını iddia etmek mümkün değildir.”
- Yani, adli kolluk görevi olmayan MİT’in Litvanya’daki sunucuyu istihbari faaliyetlerle ele geçirmesinin hukuka uygun olma sebebi, CMK’nın Litvanya’da uygulanma imkanının olamamasıymış! Bu cümleyi kuran bir mahkeme anlaşılan uluslararası adli yardımlaşma diye bir kavramdan ve Türkiye’nin çıkardığı 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli Yardımlaşma Kanunundan hiç haberdar değildir.
- İşte Bylock, ağır ceza mahkemesinin de itiraf ettiği gibi adli yardımlaşma yapılmadan ve adli bir soruşturma kapsamında değil, istihbari çalışmayla ele geçirilmiştir. Ayrıca bu husus, Bylock’la ilgili hukuka aykırılıklardan sadece biridir ve tarafsız ve bağımsız bir yargılama neticesinde tamamen tarihin çöplüğüne atılacaktır.
- Yine ağır ceza mahkemesi, adli kolluk görevi olmayan MİT’in Bylock verilerini teslimi üzerine CMK’nın 134. maddesi gereğince inceleme yapıldığı belirtmiş olup; bu da tamamıyla CMK’nın 134. maddesine aykırıdır. Zira CMK’ya göre böylesi bir incelemeye konu karar, verilerin MİT tarafından ele geçirilmesinden sonra değil; başlatılan bir soruşturma kapsamında dijital materyallerle ilgili yapılacak arama, el koyma ve imaj alma işleminden önce verilir ve bu kararın gereğini MİT değil, adli kolluk görevi olan birimler yerine getirir.
- Yani bu karar, veriler ele geçirildikten sonra geçmişe dönük olarak değil, veriler ele geçirilmeden geleceğe yönelik olarak verilebilir. Kısaca, bir paragraf bile Bylock’un hukuka aykırı delil olduğunu ispata yeterlidir. Yakın bir gelecekte bu tespitlerin yapıldığı kararları göreceğimizden hiç şüpheniz olmasın!