Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) mimarlarından hukukçu Prof. İzzet Özgenç, piyasada ‘itiraflar’ olarak dolaşan hapisteki yargı mensuplarının ifadelerine bakarak, bunların suç teşkil etmediğini söyledi. Prof. Özgenç’e göre, eğer bunlar suçsa, en başka hükümetteki ve mevcut bürokrasideki isimlerin de tek tek hesap vermesi gerekiyor. Bu yerinde bir uyarı, zira şu anda koltuğunu kaybetmemek için canhıraş AKP’nin suçlarına ortak olanlar, ileride, hukuk geri geldiğinde nelerle yargılanacaklarını iyi bilmeliler.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) bugünlerde Anayasa’yı rafa kaldırmış, yasaları uygulanmaz hâle getirmiş, yargıyı da Saray’a bağlamış olabilir ama bugünden geriye doğru bakınca ‘suç çetelesini’ görebiliyor mudur? Bir gün ellerindeki güç kayıp giderse, nelerle karşı karşıya kalacaklarını hiç düşünmüşler midir?
Düşünmüş olmalılar ki, başka çare görmeyip iktidara sımsıkı tutunuyorlar. 17-25 Aralık’ta kapalı kapılar arkasında çevirdikleri dümenler ortaya çıkınca başladı bu ‘tutunma’ hâli. Belki sadece 4 bakanla sınırlı kalsa, onlar feda edilebilirdi ama soruşturma Bilal Erdoğan’a uzanınca üstüne beton döküldü. Bir kez suç sarmalına girince, geri dönüş mümkün olamadı. Muhalifleri, medyayı susturma, sermayeye el koyma, gasplar peşi sıra geldi. 15 Temmuz sonrasında ise adeta bir uçurumdan yuvarlandı Türkiye.
Ancak tek suç, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları değildi. Üzeri böylesine örtülmek istenen çok başka ‘suç dosyaları’ da mevcut. Normal bir ülkede her biri iktidarı bir gecede değiştirir ancak Türkiye’de üzerine bir de hamaset bina ediliyor. İşte o dosyalardan belli başlı olanları…
1- 17 ARALIK: 87 MİLYAR EUROLUK KARA PARA DAVASI
17 Aralık’ta Reza Zarrab ile 4 AKP’li bakan ve çocuklarının merkezinde yer aldığı 87 milyar Euro’luk kara para, rüşvet ve yolsuzluk trafiği polisin ve adaletin ağına takıldı. AKP, atadığı polis ve savcılarla takipsizlik kararı verdirse de dosya 5 Mayıs 2014 ile 5 Ocak 2015 tarihleri arasında 15 kişilik TBMM soruşturma komisyonu kayıtlarına girdi. 4 bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi AKP’li üyelerin oylarıyla engellendi. Ancak gerek TBMM kayıtları gerek süreci tersine çevirerek emniyet ve yargı mensuplarına yönelik tutuklama dosyalarında 17 Aralık’ın orijinal iddianame ve bilgileri mevcut. 71 sanıklı dava, hukukun normal işlediği günlerde açılacak.
2- 25 ARALIK: 100 MİLYAR DOLARLIK İHALE VE USULSÜZLÜK DOSYASI
İstanbul’da Savcı Muammer Akkaş’ın yürüttüğü ve 1.5 yıl süren rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında kara para aklama, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma ve yolsuzluk incelemeye alındı. Mali değeri 100 milyar doları bulan dosya kapsamında 28 büyük ihale ve usulsüz işlem yakın takibe alındı. Urla villaları, El-Kaide ile şaibeli ilişkileri olduğu iddia edilen Yasin el-Kadı’nın korunması, medyayı ele geçirmek için 600 milyon dolarlık rüşvet havuzu oluşturulması gibi ciddi suçlamaların soruşturulması engellendi.
3- OSLO GÖRÜŞMELERİ, HABUR OLAYI, ÇÖZÜM SÜRECİ İTİRAFLARI
Kürt Sorununu çözmeye yönelik adımlar çerçevesinde başlayan ve içinde Oslo görüşmeleri, Habur olayı gibi kritik gelişmeleri de barındıran süreçte önce inkar politikası izlendi. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ve Oslo’da PKK-MİT görüşmelerini uzun süre ‘ihanet’, ‘şerefsizlik’ gibi güçlü sözlerle reddetti. Oslo’da PKK’ya verilen sözler ile Habur Sınır Kapısı’nda 19 Ekim 2009’da 34 PKK’lının teslim olup serbest bırakılmaları sürecinde anayasa ve yasaların çiğnendiği tartışılıyor.
- Erdoğan: Valilere üzerine gitmeyin dedik, silah yığdılar
Çözüm sürecinde PKK, evlere ve şehirlere silah ve bomba yığınağı yaptı. 16 Eylül 2015’te Tayyip Erdoğan önce “Çözüm süreci içerisinde valilerimize ‘operasyon yapmayın’ talimatı verdik” sonra 21 Mart 2016’da “Valilere üzerine gitmeyin dedik, silah yığdılar” itirafında bulundu. CHP, Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve çözüm sürecinde görev alan bakanlar hakkında “teröre yardım ve yataklık yaptıkları” gerekçesiyle Savcılığa suç duyurusunda bulundu. AKP’li eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, 100’den az terörist grup görülürse müdahale edilmeyeceği talimatı verildiğini teyit etti.
- Askerin operasyon talebini valiler ve hükümet engellediği belgelendi
2013’te yazılan yeni görev emri ile PKK’nın sınır dışına çıkışlarına göz yumulması istendi. Polis ve askerin yetkileri daraltılırken, önce 2015’te askerin PKK’ya yönelik 100’den fazla operasyon talebine izin verilmediği ortaya çıktı. MHP’li Oktay Vural, çözüm sürecindeki bu tavizin sayısını “1000 operasyon” olarak açıkladı. Örgüt şehirlere 80 bin silah ve bomba yerleştirirken buna göz yumulduğu, askerin yazılı izin taleplerine cevap verilmediği ortaya çıktı.
- Anayasayı ihlal ederek şehirleri yıkma emri, milyonlara sürgün
7 Haziran 2015 seçimlerinde tek başına iktidarı kaybeden AKP, Güneydoğu’da terörü aktifleştirdi. Çözüm sürecinde askere kırsalda bile operasyon izni vermeyen AKP iktidarı bu kez Anayasa’yı şehir ve ilçeleri tanklarla bombalayarak askıya aldı. Diyarbakır Sur, Silopi, Şırnak, Yüksekova, Silvan, Lice, Hani, Hazro, Bismil, Dicle, Bağlar, Kayapınar, Yenişehir, Kocaköy gibi ilçelerin bir çoğunda taş taş üstünde kalmadı.
Milyonlarca insan göç etti. En az 400 sivil, 2 bine yakın polis ve askerin şehit edildiği, bir o kadar PKK’lının öldürüldüğü bir süreç yaşandı. Mahalle mahalle ilan edilen Sıkıyönetim ve OHAL’ler, faili meçhul cinayetler ile bölge 1990’lı yıllardan daha kötü günler yaşadı.
4- SURİYE’DEKİ İÇ SAVAŞA TAŞINAN SİLAHLAR
Adana Savcılığı’nın talimatıyla 19 Ocak 2014’te ihbar üzerine Jandarma’nın durdurduğu tırlarda 1,000 havan, 1,000 top mermisi, 50 bin makineli tüfek mermisi, 30 bin ağır makineli tüfek mermisi ele geçirildi. MİT’le ilişkili olduğu inkâr edilmeyen TIR’larda önce ilaç gibi insanî yardım malzemesi olduğu söylendi. Ancak daha sonra silahların da görüntüleri çıktı.
Bu tırlardan yüzlercesine izin verildiği, Suriye iç savaşına silah ve mühimmat sevkiyatı yapıldığı belirlendi. Operasyon yapan jandarma, savcı ve hakimler tutuklandı. Ancak medyanın yakın takibi ile suç belgeleri ve görüntüleri deşifre oldu. Uluslararası savaş suçları kapsamına giren bu olayı Erdoğan ve iktidarı savunmaya devam ediyor.
- Terör suçlusu IŞİD’lileri takas ve salıverme
Ekim 2014’te İngiliz Times gazetesi, Türkiye’nin terör örgütü IŞİD militanlarının elinde tutulan 49 kişinin serbest bırakılması için örgütle müzakere ettiği ve bu müzakereler sonucunda aralarında iki İngiliz vatandaşının da bulunduğu 180 IŞİD militanını serbest bıraktığını yazdı. Olay yalanlanmadı.
IŞİD, Türkiye’deki ilk kanlı eylemini 20 Mart 2014’te gerçekleştirdi. Niğde’nin Ulukışla ilçesindeki bu olayda, bir astsubay, bir polis ve bir kamyon şoförü hayatını kaybetti. Failler yakalandı. Ankara Cezaevi’nde tutuklu olduğu söylenen ancak davaya katılmayan Benyamin Xu, Çendrim Ramadani, Muhammed Zakiri’ye müebbet hasip cezası verildiği açıklandı. Ancak sanıkların yüzleri görülmedi, mahkemeye dahi çıkmadan hüküm ihdas edildi.
5- 15 TEMMUZ İHMAL, İŞKENCE, GASP VE OHAL HUKUKU
15 Temmuz 2016 gecesi başlayan darbe girişimi, henüz sabaha ulaşamadan bastırıldı. Ancak hâlâ darbenin kimler tarafından planlandığı, darbeyi gerçekleştiren kişilerin amaçlarının ne olduğu ortaya çıkmış değil. Dahası, ortaya çıkan bilgilere göre darbenin geleceği önceden bilindiği hâlde önlem alınmamış ve 250’ye yakın insan ‘ihmal’ ya da daha kötüsü ‘kasıt’ sebebiyle hayatını kaybetmiş durumda.
4,5 aydır darbenin komutanları dahi tespit edilemezken, sırf Hizmet Hareketi ile irtibatı var ya da muhaliftir diye 100 bin kişi gözaltına alındı 40 bine yakını tutuklandı. Hakkında suçlamaları dahi bilmeden hapis yatan 170 gazeteci, 2 bin 400 yüksek yargıç, on binlerce polis ve asker var. Darbeleri Araştırma Komisyonu, darbenin en kritik isimlerini dinlemedi. Şu ana kadar dinlenen isimlerse meseleyi aydınlatmaktan çok başka tartışmalar açtı. Belli ki bağımsız bir komisyonun darbenin arka planını araştırması istenmiyor.
- 15 Temmuz’da linç edilerek öldürülen askerî lise öğrencileri ve askerler
Darbe girişimi esnasında ‘sivil görünümlü’ kimselerin iki askeri lise öğrencisi ve bir erin, linç ederek, kafaları kesilerek öldürdüğü ileri sürüldü. Ekim 2016’da, Boğaz Köprüsünde 15 Temmuz gecesi vahşice boğazlanan kişinin, harp okulu öğrencisi 21 yaşındaki Murat Tekin olduğu ortaya çıktı. Otopsi raporu ve ailesinin beyanlarıyla kesinleşen bu cinayete ilişkin soruşturma açılıp açılmadığı bilinmiyor. Diğer iki olay ve ölümlerin de üstü kapatıldı. AKP yöneticilerinin bu linç ortamının oluşmasına yaptığı katkılar, dava konusu.
6- 15 TEMMUZ İŞKENCELERİ, OHAL VE MÜLK GASPLARI
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW), AF Örgütü, İnsan Hakları Derneği, sanık avukatları ve yakınlarının beyanı ile yüzlerce insana işkence edildiği ortaya çıktı. Cezaevi, gözaltı ya da görevden alma aşamalarında 25’i geçen şüpheli intiharlar soruşturulmadı. OHAL ve KHK’lar bahane edilerek, hukuk askıya alında. Avukat ve yakınlarıyla görüştürülmeyen insanların ev, araba, fabrika ve holdinglerine hiçbir somut delil getirilmeden sulh ceza hakimleri kararıyla, yani tek kişinin oluyurla el konuldu. Gasp edilerek TMSF’ye devredilen holding sayısı bile 300’leri geçti. Binlerce şirkete el konurken, Hizmet Hareketi ile irtibatı nedeniyle 2 binden fazla eğitim kurumu, 15 üniversite, onlarca hastane kapatıldı. Yüz binlerce hasta, öğrenci, öğretmen, çalışan mağdur edildi.
7- MEDYAYA HUKUKSUZ KAPATMA, YANDAŞ MEDYAYA USULSÜZ HİBE
AKP, iktidarını pekiştirmek için önce yandaş medya oluşturmaya başladı. Ardından TRT ve Anadolu Ajansı gibi devlet kurumlarını ‘yandaşlaştırdı’. Son hamle, muhalif medyayı çeşitli bahanelerle kapatmak oldu. Koza-İpek Medya’ya kayyım eliyle çökülmesinin üzerinden bir yıldan az bir zaman geçti ama bu süreçte Samanyolu ve Zaman Grubu, Özgür Gündem, İMC TV gibi kanallar ve toplamda 200’e yakın medya organı kapatıldı.
Buna karşın TMSF ve Sulh Ceza hakimlikleri eliyle alınan kararlarla medya AKP yandaşı haline getirildi. 10 televizyondan 7’si iktidar borazanı haline geldi. Muhalifler susturulurken, yandaşlar reklam ve kamu kaynaklarıyla beslendi. Örneğin sadece Sayıştay raporlarına konu olan kamu bankalarının son 5 yıllık reklam bütçesi de 1 milyar TL’yi aştı. Bu bütçenin çoğunluğu Sabah, Star, Yeni Şafak, Akşam, Güneş, Takvim, Yeni Akit ve Türkiye gazeteleri arasında dağıldı. Yine A Haber, Ülke Tv, TV Net, 360 TV, 24 TV, Beyaz TV’ye reklamlarla ihya edildi. TRT ve AA bütçeleri ve harcamaları denetim dışı kaldı.
8- HAVUZ İŞADAMLARI, USULSÜZ İHALELER, KİT VE SAYIŞTAY DENETİMSİZ TÜRKİYE
TOKİ, Karayolları, TCDD, DMO alım ihaleleri başta olmak üzere on milyarlarca dolarlık ihalelerde AKP’nin işadamı havuzu hep önde oldu. 3. köprü, 3. havalimanı, Hızlı Tren, İzmir Demiryolu, Diyanet Vakfı’nın karıştığı yolsuzluklar, torpilli ihaleler araştırılmadı. Kayseri, İstanbul, Ankara, Hatay, Fatih belediyelerinde onlarca yolsuzluk iddiası ya mahkemelerde ya da İçişleri Bakanlığı müfettişleri eliyle örtüldü.
Sayıştay denetim raporları son 4-5 yıldır TBMM’den kaçırılmak suretiyle, kamu harcamaları tamamen denetim dışı tutuldu. En akılda kalan denetimsiz kamu harcamaları arasına Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve MİT bütçesi girdiği halde denetim yapılmadı. Kamu ihalelerinde yüzlerce kurum için denetim devre dışı bırakıldı. Devlet ihaleleri yandaş şirketlere peşkeş çekildi.
Deniz Feneri??? Nasil unutursunuz? Almanya tarihinin en buyuk yolsuzlugu…
Ve bir de …”TOKI ve muhtelif ihaleler” basligi acin, ayrintiya gerek yok… herkes anlar…
Bi de… Bilal’imin TURGEV’ini ihmal etmemek lazim..
Tabi bunlarin yaninda… Diploma sahtekarligi ufak kalir… Aslinda “Ben de benzin sirasinda rusvet verdim”den baslamak lazim… AKBIL yolsuzlugu var daha… Buyuk oglanin trafik cinayeti… askerlikten kaytarmak icin sahte doktor raporu… Havuz medyasi, ATV-SABAH… Kim bilir bu ortulu odenekte neler cevirdi… falan filan… Dosya degil kolasorler yetmez bunlara… Suc makinesi