AKP, 20 yılda 100 yıllık cumhuriyet birikimi bir Twitter bedeline sattı

Cumhuriyet’in kamusal birikiminin yüzde 90’ı AKP döneminde satıldı. Kamu işletmeleri, hisseleri ve taşınmazları ne varsa satıldı. Devlete kalan ise 50 milyar dolar oldu. 100 yıllık birikim Twitter fiyatına satılmış oldu.

BirGün gazetesinden Aziz Çelik, 100 yıllık Cumhuriyet birikiminin son 20 yılda AKP iktidarı tarafından yok pahasına özelleştirilmesini köşesine taşıdı. AKP tarafından satılan yüzlerce fabrika ve kurumların satış bedelinin bir sosyal medya platformu Twitter kadar ancak ettiğine dikkat çeken Aziz Çelik’in yazısı şöyle:

”29 Ekim’de Cumhuriyet’in kuruluşunun 99’uncu yılını kutladık. 100’üncü yıla bir yıl kaldı. 2 Kasım ise Adalet ve Kalkınma Partisi, AKP’nin 2002 seçimlerini kazanarak hükümete gelmesinin ve kesintisiz tek parti iktidarının 20’nci yılıydı. AKP, Kasım 2002’den bu yana tek başına ülkeyi yönetiyor. AKP dönemi 100 yıllık Cumhuriyet döneminin beşte birini kapsıyor. Bu haliyle erken Cumhuriyet döneminin tek parti dönemiyle (1925-1945) denk bir süre, çok partili dönemlerin ise en uzun kesintisiz tek parti hükümetleri dönemi. Dolayısıyla bu dönemin bilançosunun çeşitli yönleriyle çıkarılması son derece önemli. Bu dönem gerek siyasal açıdan gerekse iktisadi ve sosyal açıdan Türkiye’nin en tartışmalı ve kritik dönemlerinden biri. Bu hafta ve önümüzdeki haftalarda bir dizi yazıyla bu dönemin emek açısından bir değerlendirmesini yapmaya çalışacağım. İlk yazımda kamu kesimin tasfiyesini ve özelleştirmeyi ele almak istiyorum. Ama önce bir hatırlatma.

BİR 12 EYLÜL MUCİZESİ: YÜZDE 34 İLE YÜZDE 66 TEMSİL

AKP bir yandan 2002 krizinin oluşturduğu toplumsal tepki öte yandan 12 Eylül ürünü yüzde 10 barajına dayalı seçim mevzuatının lütfuyla oyların yüzde 34,2’sini almasına rağmen parlamentoda bunun iki katı bir çoğunluğa ulaştı ve milletvekillerinin yüzde 66’sını çıkardı. 2002 seçimlerinde kullanılan 31,5 milyon geçerli oyun 14,6 milyonu temsil edilmemiş, seçmen iradesinin yüzde 46,3’ü parlamento dışında kalmıştı.

AKP iktidarının 20’nci yılında asla unutulmaması gereken husus 2002 yılında yapılan seçimlerde parlamentoda ezici bir çoğunluk sağlayan AKP’nin milletin çoğunluğuna dayanmadan tek başına iktidar olmasıydı. 12 Eylül darbesinin ürünü yüzde 10 barajı olmasaydı AKP asla iktidar olamayacaktı. Bir kez iktidara geldikten sonra sonraki seçimlerde oyunu artırmasına rağmen ilk iktidar oluşunu 12 Eylül mevzuatına borçlu olduğu ve milli iradeye rağmen iktidar olduğu unutulmamalı.

AKP 20 yıldır kesintisiz biçimde Türkiye’yi yönetiyor. “Demokratikleşme” iddialarıyla yola çıkan AKP’nin aslında demokratikleşme gibi bir gündemi olmadığı kısa sürede görüldü. Özellikle 2010’lu yıllarda başlayan ve halen devam eden görülmemiş ölçüde hukuksuzluk ve otoriterleşme dönemin asli karakteri oldu. Ancak bu dönem sadece hukuksuzlukları ile değil dizginsiz bir neoliberalizm dönemi olarak da anılacaktır. Kamunun tasfiyesi özelleştirme ve taşeronlaştırma en yaygın haline bu dönemde ulaştı. Özellikle özelleştirme süreci tamamlandı. Aşağıda dönemin özelleştirme bilançosunu ele aldım.

KOSKOCA 100 YILI 20 YILDA SATTILAR

24 Ocak 1980 kararlarıyla temel ekonomik zihniyetin değişmesiyle birlikte önü açılan özelleştirmeler Anavatan Partisi (ANAP)-Özal döneminde 1986’da başladı. ANAP-Özal döneminde başlayan özelleştirme ve devletin ekonomiden çekilmesi politikası sonucu bir yandan kamu işletmeleri ve malları satılırken, öte yandan kamu istihdam politikası değiştirildi. Böylece 1980’lerden günümüzde istikrarlı biçimde sürdürülen politikalar sonucunda kamu işletmeleri adeta tasfiye edildi. Ancak özelleştirme ANAP ve Özal ile özdeşleşmiş olmasına rağmen ANAP dönemindeki özelleştirmeler devede kulak kalmaktadır. AKP hükümetleri ANAP-Özal dönemine göre daha yoğun ve kapsamlı bir özelleştirme politikası izledi ve ne var ne yok sattı.

Özal-ANAP döneminde başlayan kamunun tasfiyesi ve özelleştirme süreci 1990 yıllarda başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yargıdan gelen müdahaleler ve sendikaların tepkileri gibi nedenlerle istenen hızda gerçekleşmedi. Bu vesileyle Mümtaz Soysal ve İlter Ertuğrul’un yoğun çabalarını ve onların büyük katkılarıyla faaliyet yürüten Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi’nin (KİGEM) rolünü teslim etmek gerekir.

Özelleştirme ve kamunun tasfiyesi altın çağını AKP döneminde yaşadı. Gerek kamu işletmelerinin ve gerekse kamu hizmetinin özelleştirilmesinin şampiyonu AKP hükümetleri oldu. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) verilerine göre 1986 yılından bugüne kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam tutarı yaklaşık 71 milyar dolar düzeyindedir.

Bu miktarın yaklaşık yüzde 1’i ANAP döneminde, yüzde 10’u 1992-2002 koalisyon hükümetleri döneminde ve 89’u ise AKP döneminde gerçekleşti. ANAP sadece 890 milyon dolarlık özelleştirme yapabilirken, 1990’ların koalisyon hükümetleri döneminde 7,2 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. AKP döneminde ise bir rekor kırıldı ve toplam 63 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. AKP özelleştirmenin gerçek şampiyonudur. Cumhuriyet döneminin toplam ekonomik birikimin yüzde 90’ı 63 milyar dolara AKP tarafından satıldı.

Özelleştirme uygulamaları kamuya ait şirket ve kurum hisselerinin satışı, işletmelerin doğrudan satışı, otel ve sosyal tesis satışı ve taşınmaz satışı şeklinde gerçekleşti. Yüzlerce kamu kuruluşunun hisseleri ve yüzlerce kamu işletmesinin kendisi satıldı. Ayrıca kamuya ait tesisler ile diğer taşınmazlar da satıldı. Kısaca kamuya ait ne varsa satıldı. 1986’dan bugüne kadar yüzde 10’dan fazla hissesi satılan kamu kuruluşu sayısı 210’u geçerken doğrudan satılan kamu işletmesi sayısı 310’dana fazladır. Bu dönemde 19 kamu tesisi-oteli ile 3600’e yakın kamu taşınmazı satıldı. Bazı kamu işletmeleri ise (İzmit SEKA Fabrikası gibi) kapatıldı. Tasfiye edilen ve özelleştirilen kamu işletmesi ve ortaklığı sayısı 500’ün üzerindedir.

ÖZELLEŞTİRME GELİRİ BORÇLARA VE İNŞAATA GİTTİ

Peki cumhuriyetin bütün iktisadi birikimi satılırken bunun ne kadarı Hazine’ye intikal etti ve nerelere harcandı? Özelleştirmelerden elde edilen kaynağın yaklaşık yüzde 30’u (20 milyar dolar) özelleştirilen kuruluşlara yapılan (sermaye iştirakleri, verilen krediler, çalışanlara yönelik iş kaybı ve özelleştirme sonrası tazminatları ile emeklilik primi gibi) ödemelerdir. Dolayısıyla elde edilen gelirin yüzde 30’u kamuya kaynak olarak aktarılmadı. Özelleştirmelerden 50 milyar dolar (yaklaşık yüzde 70) Hazineye ve Kamu Ortaklığı Fonu’na aktarıldı. Diğer bir ifadeyle sonuçta koskoca cumhuriyetin döneminin bütün ekonomik birikiminin satışından kamunun elde ettiği gelir 50 milyar dolardır. Böylece Türkiye’nin cumhuriyet dönemi boyunca sağlanan tüm kamusal ekonomik birikimi bir Twitter şirketi fiyatına satıldı. Bilindiği gibi Elon Musk Ekim 2022’de Twitter şirketini yaklaşık 44 milyar dolara satın aldı

Özelleştirmelerden elde edilen nakit fazlası Hazine’nin iç ve dış borç ödemelerinde kullanılmak üzere Hazine hesaplarına intikal ettirilen tutarlardır. Kamu Ortaklığı Fonu’nun kullanım alanı ise baraj, otoyol ve içme suları gibi altyapı tesislerinin finansmanıyla ilgilidir. Dolayısıyla kamunun cumhuriyet tarihi boyunca kurduğu ve biriktirdiği ne var ne yok satılmış ve bunlardan elde edilen 50 milyar dolar iç ve dış borç ödemesi ile baraj ve otoyolların finansmanına harcanmış gözüküyor.

DEVLETİ ŞİRKET HALİNE GETİRDİLER

Tamamen ve hissesi satılan 500’den fazla kamu kuruluşunun arasında Sümerbank, TEKEL, TÜPRAŞ, SEKA, Ereğli, İsdemir, Kardemir, Eti Maden işletmeleri, Petkim, Telekom, Çimento fabrikaları, Petrol Ofisi, Gübre Fabrikaları, Şeker Fabrikaları, THY ve daha niceleri var. Pek çoğu erken cumhuriyet döneminde kurulan kamu işletmelerinin neredeyse tamamı Hazine’ye sadece 50 milyar katkı sağlayacak şekilde satıldı ve tasfiye edildi.

Öte yandan sadece mal üreten kamu işletmeleri değil kamu hizmeti üretimi de özelleştirildi. Özelleştirme topyekûn kamunun küçültülmesi, kamunun mal ve hizmet üretiminin ticarileştirilmesi ve özel sektöre devri anlamına geliyor. Özelleştirme sadece KİT’lerin özelleştirilmesi değil, başta sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik alanları olmak üzere ticarileşmenin yoğunlaşması, kamu personeli eliyle gördürülmesi zorunlu olan kamu hizmetlerinin hizmet alımı ve taşeron sistemi yoluyla yapılmasıdır.

Türkiye AKP’nin 20 yılında ülkenin tüm kamusal iktisadi birikimin satılmasına, tasfiyesine ve özelleştirilmesine tanık oldu ve sonuçta elde edilen gelir bir sosyal medya şirketi (Twitter) bedeli kadar oldu ve elde edilen gelir borç ödemelerine ve inşaata gitti. Özal’ın “babalar gibi satarız”, Çiller’in “son sosyalist devleti yıktık” ve AKP’nin “devleti şirket gibi yönetme” söylemi adeta tüm özelleştirme sürecinin özetidir. Kamu işletmelerini sattılar, sosyal devleti yıktılar ve devleti şirket haline getirdiler!”

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin