AK Parti’de Özlem Zengin ya da kadın erkek kavgası

YORUM | M. AHMET KARABAY

Zaman hızlı akıyor. Siyasette pek çok şey zamandan daha hızlı değişiyor. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, savunduğu görüşler nedeniyle İslamcıların ve AK Partililerin hedefi haline getirildi. Zengin şu sıralar, bizzat kendi safında bulunanlar tarafından aşağılanıyor, dışlanıyor ve tehdit ediliyor.

Ekonomi ve siyaset dünyasını yakından takip etmeye çalışıyorum. AK Parti içinde yaşananları ise iktidarda olmaları hasebiyle daha sıkı takip ediyorum.

AK Parti, daha kendi içine kapanıp Türkiye’yi dünyadan izole etmeye girişmeden önce yaptığı çalışmalarla toplumda geniş çaplı düzenlemelere girişti. Bunlardan bir kısmı zaman içinde unutulup gitti, bazılarıysa birilerinin içine oturdu.

Bu düzenlemelerden biri 6284 Sayılı Kanun (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun) oldu. Pek çok sivil toplum kuruluşunun girişimleriyle kadına şiddete son verilmesi ve ailenin korunmasıyla ilgili düzenleme 8 Mart 2012 tarihinde Meclis’te bütün partilerin “Evet” oyu vermesiyle kabul edildi. Oy birliğiyle Meclis’ten geçen düzenleme, 20 Mart tarihinde yürürlüğe girdi. 

6284 Sayılı Kanun, aslında 2011’de Türkiye’nin ev sahipliğinde hayata geçirilen İstanbul Sözleşmesi’nin tamamlayıcısı niteliğindeydi. Sözleşmenin beş temel ilkesi vardı:

Kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi,
Şiddet mağdurlarının korunması,
Suçların kovuşturulması,
Suçluların cezalandırılması ve
Kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi.

İSLAMCILAR, 6284 SAYILI KANUNU HEDEF HALİNE GETİRDİ

İstanbul Sözleşmesi’ne dayanılarak yapılan bazı düzenlemeler, İslamcı çevrelerin geniş tepkisiyle karşılaştı. Kadınların tek taraflı beyanlarına dayanılarak erkeklerin dışlandığı, aşağılandığı, sömürüldüğü öne sürüldü. 

Tarikat ve cemaatler, “aile düzenini yıktığı” gerekçesiyle İstanbul Sözleşmesini boy hedefi haline getirdi. Cemaatlerin temsilcileri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a neredeyse her gittiği yerde bu sözleşmenin kadınları asileştirdiğini anlattı. 

Aradan 10 yıl geçtikten sonra 20 Mart 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla Türkiye ev sahipliği yaptığı İstanbul Sözleşmesinden çıktı. 

Ancak bu sözleşmeyi hayata geçiren 6284 Sayılı Kanun uygulamada olduğu için tarikat ve cemaatlerin öfkesi dinmedi. İslamcı kesim, söz konusu yasanın “kadınları ahlaksızlaştırdığı, erkeği karısının istediği ahlaksızlıklara finansör yaptığı” iddialarını öne sürmeye devam etti. 

YENİDEN REFAH PARTİSİ’NİN TALEPLERİYLE ORTAYA SAÇILDI

Aslında bu tartışma İslamcı kesimde 10 yıldan bu yana sürüyor. Bu kesimde her sorun “kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla susturulur ya da muhalif her görüş “fitne” diye ezilmeye çalışılır. Yasayla ilgili tartışmayı tekrar alevlendiren Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi’nin iktidardan istediklerine ilişkin medyaya aktarılan bilgiler oldu.

 

Fatih Erbakan’ın liderliğini yaptığı Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal, AK Parti’ye sunulan 30 maddelik istekler talebine karşı taraftan itiraz gelmediğini belirtti ve “Tüm maddeler tek tek okundu. Karşı taraftan ‘Hiçbir problem yok’ dendi” diye konuştu. 

Fatih Erbakan, söz konusu yasayı “cinsiyetçi, faşist ve feminist” olmakla suçladı.

 

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ile birlikte bu yasayı savundular. Zengin’in bu kanunla ilgili Bakan Yanık’a destek olması, AK Parti içinde ve İslamcı çevrelerde kıyameti kopardı. 

İslamcılar, sosyal medyadan Zengin ve Bakan Yanık’a demediklerini bırakmadılar. Neler dendiğini Özlem Zengin, katıldığı A Haber’de Melih Altınok’un Sebep Sonuç programında bizzat aktardı. Whatsapp gruplarında aleyhinde kampanyalar yapıldığını belirten Zengin, tehdit edildiğini söyledi:

 

“6284 açıklamalarımdan sonra hedef haline geldim. Artık tek şey söylemek istemiyorum. Bu yalnızlıktan yoruldum. Camiamızın içinde bulunduğu durumu değerlendirirken de hüzün duyuyorum. Keşke daha insani ve İslami bir ortamda tartışabilsek.”

Özlem Zengin’in yansıttığı bilgiye göre, Bakan Yanık ve kendisinin bu konudaki duruşlarının arkasında Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Yanık’ın, Erdoğan’ın bilgisi olmadan o tür açıklamalarda bulunmayacağını, Meclis Genel Kurulundaki kendi konuşmasının da aynı doğrultuda olduğunu söyledi.

YRP’nin iktidar kanadında yol açtığı tartışmalar, kamuoyuna yansıyandan çok daha derin. Bakan Yanık’ın, “6284 Sayılı Kanunun kaldırılması kabul edilemez” yolundaki, Zengin’in de “Bu kanun kırmızı çizgimiz” sözleri tartışmayı alevlendirdi.

İslamcı kesimin hocaları ve yayın organları kanunun arkasında duran isimleri hedef aldı. Bu kanunun lehinde görüşleri bulunan Fatma Betül Sayan Kaya ve eski bakan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’i de “içimizdeki şeytan” olarak nitelemeye başladılar. 

Zengin’in 14 Mayıs 2023 seçimlerinde aday yapılmaması için kampanyalar yürütülürken, bazı hesaplar da bu yolda anketler düzenledi. “Özlem Zengin gitsin mi kalsın mı?” anketinde, “gitsin” diyenlerin oranı yüzde 90’lara yaklaştı.

Özlem Zengin, AK Parti’nin Meclis’teki en önemli iki isminden biri olarak önceki yıl gündeme gelen cezaevlerindeki kadınların çıplak aranmasıyla ilgili olarak söylediği sözler, “Onurlu kadın, ahlaklı kadın çıplak arama iddialarıyla ilgili bir sene beklemez” büyük tepki toplamıştı

Zengin, protesto eylemleri sırasında gözaltına alınan bir genç kıza polisin yaptığı çirkin hareketi, “Polisin ‘telaşla’ yaptığı yanlış bir hareket” olarak nitelemişti.

Zengin, şimdi kendi kesiminden yönelen çirkin saldırılarla karşı karşıya. Geçen yıl, Ayasofya baş imamı Mehmet Boynukalın ile girdiği polemikten kazanan taraf olarak çıkmıştı. Boynukalın, Erdoğan’ın talimatıyla görevden ayrılmıştı. 

Bu tartışmalar sürerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 Mart Salı günkü grup toplantısında pembe kravat taktı ve Özlem Zengin’in yönetiminde konuştu. Bu sergilenen tablo Zengin’e ve 6284 Sayılı kanuna açık bir destek miydi bilmiyorum. 

Bildiğim bir şey var, o da Özlem Zengin’e her türlü sözü söyleyen AK Partililer veya İslamcıların Erdoğan’a söyleyecek bir sözlerinin olmadığı. 

Erdoğan, 4 Kasım 2022’de yaptığı konuşmada 6284 Sayılı Kanundan önemli bir reform olarak söz etmişti.

 

Erdoğan ne yapar onu da paylaşayım. Erdoğan, bu tür tartışmalarda hep suyu akışına bırakır. Kamuoyu nerede şekilleniyorsa duruşunu oraya taşır. 

Bütün bunlara rağmen Özlem Zengin, gerçekten anlattığı gibi olaylar yaşamışsa AK Parti’den istifa etmediği sürece Erdoğan’ın riyasetinde bazı çevreleri bünyede tutmak için iyi polis-kötü polis oyunu sergileniyor demektir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Siyasal islamcı kadınlar ve islamcı erkeklerin birbirine düşmesi aslında ortada ciddi bir problem olduğunu gösteriyor. İslamcı erkekler tıpkı İran sivil sakallı islamcıları gibi problemi görmek yerine yok sayarak susturmak istiyor. Sustururken eğer islamcı kadınların sesi çok çıkarsa ki sanmıyorum, tehdit, korkutma, sindirme yolunu deneyeceklerdir.

    İranlı kadınları sakallı tipler dövdüler, öldürdüler. İşte sakallı islamcılar kendi islamcı kadınlarının yarın birgün hak aramaya kalkmalarından ve İran sokakları olmadan önce kadınlara verilen hakları geri almaya çalışacaklardır. Bu arada yaşanan tehdit, vahşeti islami bir davranış olarak yutturmaya çalışacaklar. İslamcı kadınlar cesur çıkıp da haklarını korumaya çalışınca uygulanacak tehdit, korkutma, belki şiddetin adını Kuran koyacaklar. Yani medenice tartışmak yerine nedense meseleyi Kurana taşıyacaklar.

    Bunlar Kuran arkasına saklanırlar. Aslında Kuranın dışına çok rahat çıkabiliyorlar. Hırsızlıklar, yağmalar, kadınlara zulümde hep onlar var. Kadına zulüm hiç de tesadüf değil. Bu onların gerçek yüzü. Kadınlara zulüm etmeyi alkışlarlar. Ama sana adını koyma fırsatı vermez. Tam ona insan olmadığı cevabını verecek iken birden battaniye gibi Kuranı önüne getirir, şalvar ve sakal ek yöntemlerle inandırıcılıklarını gerçekleştirirler.

    Fareyi tam yakalayacakken fare yine deliğine kaçmıştır. Fareyi tam açıkta yakalayacaksın, o kadar hızlılar ki sen onu yakalayamadan o hemen Kuranın arkasına geçiyor. Hiç kimse bu saatten sonra kadınlara yapılan bu kadar zulümden sonra islamcı sakallıların sakal bıraktıkları için iyi müslüman olduğunu inandıramaz. Kadına karşı gösterdikleri hassasiyeti yolsuzluk, hırsızlık, haram, zulüm karşısında da gösterselerdi.

    Herşey serbest ama kadına gelince birden bire erkek sakallılar rahatsız oluyor. Bir kadının kendi kontrolleri dışında korunması nedense ahlaksızlık oluyor. Yani kadının iradesi yok. Erkek sakallıdan uzaklaşırsa ahlaksızlaşıyormuş. Yani kadın kendini, ahlakını, onurunu düşünmez. Devlet tarafından korunursa yani sakallının elinden alınırsa nedense birden bire kadın ahlaksız oluyor ama sakallının yanında durursa ahlaklı oluyor.

    Çünkü insan kendini tatmin etmek ister yani güçlü olduğunu görmek ister. Bu duyguyu tatmin için zayıf birini bulursun. Mesela Türkiyede insanlar zayıf buldukları hatta korumasız buldukları hain komşularına bütün şiddetiyle saldırırlar, savunmasız kürt futbolculara sürü halinde saldırarak güçlü olma duygusunu tadarlar. Alevi birkaç aydını sürü halinde saldırarak güçlü ve dindar bir müslüman olduğu duyguları tatmin ederler.

    Medeni ülkelerde insanlar çok büyük hedefler peşinde koştuğundan öyle kadını ezerek, kısıtlayarak, haramlara sesini çıkarmazken, kadın olunca hemen birden aniden Kuranı hatırlayan ve birşeyler arkasına saklanarak kendilerini tatmin etme ihtiyacı hissetmezler. Şerefsizler her türlü haramı yiyorlar, yetim kadınların hakkını yiyorlar sonra üzgünüm ama maalesef Kuran böyle diyor diyerek Kuranın arkasına saklanıyorlar.

    Kadınların mallarını bunlar yağmaladı, caizdir caizidir diyerek Kuranın arkasına saklanarak. Yağmalamanın adını helal koydular. Kurana iftira atıyor ve islamı lekeliyorlar. Şimdi kendilerine ait olmayan bir şeyi helal diyerek kendi şahısları üzerine geçirdiler. Şimdi kendi şahısları dışında hak hukuktan anlamayan islamcı sakallılara kadınları emanet etseniz ne olur?

    Bakın başkasının emanet mallarına yaptıkları ortada. Kendi koca dev gibi şahıslarına mal ettiler. Şimdi koca sakallıya bir kadını emanet ettiğinizi düşünün. Sizce o koca şahsı kadının sınırlarını, haklarını bilir mi, yada emanete ihanet etmeden durabilir mi? Çünkü bu sakallı daha önce emanet olan malları, canları, kadınları, çocukların hukukunu, sınırlarını bilemedi. Ayrıca o sınırlara tecavüz etti.

    Şimdi yine her zaman yaptığı gibi hemen deliğine kaçıyor, Kuranın arkasına saklanıyor. Anlamadıkları konu meselenin islami olmadığı, şahsi egoları ile tipik kadın erkek tartışması yapıyorlar. Kurana saklanmaktan vazgeçip delikanlıca şahsi egoları adına mücadele ettiklerini kabul ederlerse daha gerçekçi bir çözüm olur. Neyse az kaldı hepsi silinip gidecek. Meselenin şahsi kavga olduğunu bir türlü kabul etmiyorlar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin