HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY
İktidarın sayılarını verdiği, ayakkabı numaralarına kadar bildiği, nerede saklandıklarının adresini verdiği teröristler ortaya çıkıp eylem yapıyorsa, bunda hedefin ne olduğu gayet açık. AK Parti ve iktidarın kontrol ettiği bütün odaklar, Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha iktidarda kalması amacıyla seferber edilmiş durumda. Bütün bunlar bu kez sonuca ulaşmaya yetecek mi?
Mersin Tece Polisevine silahlı baskın düzenleyen teröristler, bir polisi hayattan kopardı. İki çocuk babası Sedat Gezer’i şehit etti. Yaşanan terör olayı, toplumsal refleksleri harekete geçirdi.
İktidar, bütün propaganda silahlarını meydana sürdü. Saldırıyı PKK’nın düzenlediğini, saldırının arkasındaysa CHP’nin himayesinin olduğunu öne sürdü. Muhalefet, her zamanki gibi çaresizlik görüntüsü vererek iktidar saldırısını püskürtmeye çalışıyor.
Şimdi adım adım birkaç noktaya birlikte bakalım.
BİRİNCİSİ: Her terör saldırısından sonra, konuyla ilgili yayın yasağı getiren iktidar, bu kez ne hikmetse yayın yasağı getirmek yerine, saldırının bütün ayrıntılarının televizyonlarda ve sosyal medyada yayılmasına zemin hazırladı.
Daha olayın ne olduğu bile anlaşılmamışken, polisevine silahlı saldırının görüntüleri, medyaya servis edildi. İki gündür her mecrada kare kare yayınlandıktan sonra yayın yasağı getirilmiş olsa bile bu “amaç yerine geldi, artık daha fazla gösterimde kalmasının yararı kalmadı” anlamına gelir.
İKİNCİSİ: İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Süleyman Soylu, her fırsatta övünerek Türkiye’de terörü bitirdiklerini dile getiriyordu. Türkiye sınırları içinde 124 terörist kaldığını, dışarıdan yeni terörist girişine imkan olmadığını, içeridekilerin de ayakkabı numaralarını bile bilip takip ettiklerini, hangi mağaralarda yaşadıklarından bilgi sahibi olduklarını anlatıyordu:
Süleyman Soylu tam 1 ay önce “Teröristler adım atamıyorlar. Ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz!” demişti.
Bugün teröristler Mersin’de 1 polisimizi şehit etti. pic.twitter.com/aGlH7iD69X
— Tuncay ÖZKAN (@ATuncayOzkan) September 27, 2022
”Teröristlerin hangi mağarada kalıyorlar, ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz. Kimsenin endişesi olmasın. Adım atamıyorlar, kıpırdayamıyorlar.”
Bakan Soylu’nun bu kadar yakın takipte tuttukları teröristlerden birisi kalkıp da Mersin’in gözde semtlerinden birisi olan Tece Polisevine silahlı saldırı düzenleyebiliyorsa, bunun bir görevlendirme olduğu iddiası güç kazanıyor demektir.
ÜÇÜNCÜSÜ: İktidar medyası, silahlı saldırıyı gerçekleştiren teröristlerden birisi olan Dilşah Ercan’ın CHP’nin tutuklu gazeteciler listesinde yer almasını öne çıkarıp işin sorumluluğunu üzerinden attığı gibi işin arkasında CHP’nin yer aldığı bilgisini yayıyor.
Evet, saldırıyı düzenleyen teröristlerden olan Dilşah Ercan, CHP’nin 12 yıl önceki “tutuklu gazeteciler” raporunda yer alıyor. Bu yanlış değil. Lakin, bu ismi, çözüm süreci denilen dönemde serbest bırakan ise AK Parti iktidarı oldu.
Aslında paylaşılması gereken bilgi, “Mersin saldırısını AK Parti’nin serbest bıraktığı Dilşah Ercan yaptı” olması gerekiyor. Dilşah Ercan bu saldırıyı, CHP’nin tutuklu gazeteciler raporunda yer aldığı için düzenlemedi, iktidar tarafından tahliye edildiği için yapabildi.
CHP’nin dile getirdiği konuların tam tersini yapan AK Parti iktidarı, bu ismi bir şekilde serbest bırakıyorsa, bunu bir amaca yönelik salıveriyor demektir.
Dilşah Ercan, PKK’nın Mersin gençlik yapılanmasında iken 2013 yılında serbest bırakıldıktan sonra dağ kadrosuna katılıyor.
“Çözüm Süreci” denilen dönemde Mersin Üniversitesi, PKK’nın üssü haline gelmişti. Öğrenciler, ellerinde PKK lideri Abdullah Öcalan’ın posterleriyle gösteriler yapıyordu. İşin ilginç yanı, polis Ankara’dan aldığı talimatla, gösteriye engel olmak yerine, göstericilere bir müdahale olmaması için etrafta güvenlik önlemi alıyordu.
DÖRDÜNCÜSÜ: Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarının ne zaman başı sıkışsa, PKK imdada yetişiyor. Erdoğan’ı bir dönem daha iktidarda tutmak isteyenler, bütün gücüyle harekete geçmiş görünüyor. Muhalefeti, PKK’yı ve özellikle de HDP’nin bir kanadını kontrol eden iktidar, Mersin’de yapılan saldırıyı ranta çevirmek için topyekün bir karşı hamleye kalkıştı.
BEŞİNCİSİ: İktidar Mersin saldırısından istediği sonucu elde edeceğine kanaat getirirse, yeniden 2015 7 Haziran seçim sonrasında yaşatılanların düğmesine basma ihtimali artacak demektir. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar olan süreçte ülke kan gölüne döndürüldü.
20 Temmuz: Suruç patlaması: 33 ölü,
6 Eylül: Dağlıca: 16 şehit,
9 Eylül: Iğdır saldırısı: 13 polis şehit,
10 Ekim: Ankara Gar patlaması: 103 kişi hayatını kaybetti.
Bu saldırılar en akılda kalanları. “Türkiye’yi sarsan 5 ay” olarak tarihe geçen bu dönemde kaybedilen sivil/asker/polis can sayısı 400’ün üzerinde gerçekleşti. Ardından 1 Kasım seçimleri yapıldı ve Erdoğan yeniden partisine seçimi kazandırdı. 2 Kasım tarihinden itibaren terör olayları bıçak kesilmiş gibi ortadan kalktı.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 12 Eylül Darbesiyle ilgili söylediği gibi, 11 Eylül’deki terör olayları, 12 Eylül’de bıçak gibi kesilmişse, bu olayları kimin çıkarttığı belli demektir.
AK Parti, seçim startını, PKK içindeki elemanlarını kullanarak Mersin’den başlatmış oldu. Ülke insanının içinde yaşadığı ekonomik sorunları unutturmak için can kaygısını da servise sokmak iktidarı kurtarmak için yetecek mi?
Muhalefet yanlış adım atmadığı sürece, Erdoğan’ın ekonomi enkazının altından sağlam çıkması kolay görünmüyor.