YORUM | CEMİL TOKPINAR
Konumuz aile olduğuna göre, eşlere düşen sadece birbirinin duygusal beklentilerine cevap vermek değil, çocuklarını da düşünmektir. Onların küçük dünyalarında renkli hayaller, derin duygular, farklı beklentiler vardır. Anne baba ihtiyaca göre tebrik, teşvik, iltifatla elinden geleni yapmalıdır.
Bazen de yoğun iş ortamında ihmallerimiz olabilir. Ancak asla “olan oldu” demeyip telâfi etmek gerekir. Bir yaz tatiliydi. İşe gittiğimde çocuklarımdan birinden bir cep mesajı aldım. “Seni bir yere sakladım. Bulsana” diye başlıyordu mesaj. Altında ne var diye devam ettikçe, “Ara, ara” diyor, ama epey bir aşağılara kadar boş bir ekran devam ediyordu. Neden sonra, “Babacığım, kendini neden telefonun içinde arıyorsun ki? Sen benim kalbimdesin” diye bitiyordu.
Güzel bir mesajdı. Vereceğim cevap da acele olmamalı ve güzel olmalıydı. Bu düşünceyle uygun bir zaman kollarken cevap vermeyi unutmuştum. Çocuğum sabah mesajı hatırlattı bana.
— Baba, dedi. Mesajıma niçin cevap vermedin?
Tam cevap verecekken hafif alaycı yüz ifadeleriyle devam etti:
— Biliyorum, çok yoğundun, işlerin çoktu ve fırsat bulamadın.
Fena bir şekilde köşeye sıkışmıştım.
— Ama gerçekten öyleydi. Cevap vereceğim, diyebildim.
Vedalaşıp işe doğru çıktım. Hemen otobüste mesaj yazmaya başladım. Cevabım öyle güzel olmalıydı ki, hem gecikmeyi telâfi etmeliydim, hem de birkaç adım öne geçmeliydim. Neredeyse yarım saat uğraşarak, şu şiiri yazdım:
Sen benim bebeğimsin, henüz bugün doğmuş gibi,
Sen benim meleğimsin, omzumdaki bir kuş gibi,
Ne uzakta ararım, ne kaybetmekten korkarım,
Sen benim yüreğimsin, sensiz kanım donmuş gibi.
Mesajı alınca sevinçten uçmuş. Alır almaz bana yeni ve güzel bir mesaj daha gönderdi. Böylece hem gecikmeyi telâfi etmiş, hem de ömür boyu saklayacağı bir hatıra vermiş olduk.
ORTAK AİLE BİLİNCİ
Kimi çok çalışan insanlar, “Bunca yoğun iş arasında zaman ayıramam” diyebilir. Onlar bize zaman ayırıyorlar da biz niçin ayırmayalım?
Üstelik problemi az bir aile, size destek olurken, ihmal edilmiş ve duygusal ihtiyaçları karşılanmamış aile fertleri arasında çıkacak yepyeni sorunlar sizi işinizden alıkoyabilir. Onları kendi hedeflerinize yardımcı etmek varken, ihmallerinizle sorun çıkarmanın ne faydası var?
Duygularınızı bazen mektupla da anlatabilirsiniz. Doğum günüm gelmişti. Çocuklarım büyüyüp ilgi duyana kadar doğum günü kutlaması nedir, bilmezdim. Ama onlar isteyince, o günü diğerlerinden biraz farklı geçirmeye başladık.
Kutlamalarımız hediye, ikram, farklı bir yemek tarzında olabiliyordu. Ben bir kutlamada, “Aileme Mektup” başlığıyla iki sayfalık bir yazı yazdım. İçinde hepsine yönelik ayrı ayrı iltifatlar, toplu bir durum değerlendirmesi, bir nefis muhasebesi, bir sorgulama vardı. Ayrıca cevabı uzun sorular, görevler, hedefler sıraladım.
Mektubuma yazılı ve sözlü cevaplar aldım. Gördüm ki, olumlu ifadelerim müthiş etkilemiş! “Bizim ailemiz” bilincine katkıda bulunmuş.
Ailece yapılan faaliyetler “ortak aile bilinci”nin oluşmasını sağlar. Birlikte yenen yemekler, kültürel faaliyetler, geziler, misafirlikler, Ramazan ve kandil programları, ortak yardım faaliyetleri, aile toplantıları hep “bizim ailemiz” anlayışını geliştirir ve aile fertlerini birbirine duygusal halatlarla bağlar.
DAVETİYEDEN HEDİYE OLUR MU?
Doğum günü deyince hemen akla hediye ve parasal maliyet gelir. Ancak maliyeti olmayan hediyeler de var. Bazen zekânızı kullanarak pratik formüller geliştirebilirsiniz.
Bir arkadaşımızın düğününe gitmiştik ve bana gönderdiği davetiyenin işi bitmişti. Çalışma masamı toplarken o davetiyeyi de aldım ve çöpe atmak üzereydim. Fakat çok güzeldi. Bordo renkli kartonun ön yüzüne beyaz, ipeksi bir bezden yaprak yapılmış, bu yaprağın üzerine de yine bordo renkte bir gül yerleştirilmişti. Gülün sap kısmında ise, dört tane inci görünümünde boncuk vardı. Atmaya kıyamadım.
Peki, ama ne yapabilirdim?
Aklıma bir fikir geldi. Bunu eşime hediye edebilirdim. Makasla gülün ve boncukların olduğu kısmı kalp şeklinde kestim. Arkasına da kendime ait olan şu dörtlüğü yazdım:
Aşkın gönlüme ilâç, başımda nurlu taçsın,
Rabbim seni güldürsün, yüzünde güller açsın,
Dünyada ve ukbada ayırmasın Yaradan,
Her iki cihanda da nurlu çiçekler saçsın.
Önce bu şiiri cep telefonuyla mesaj olarak geçtim. Akşam eve varınca da, bir düğün davetiyesinden imal ettiğim güllü ve incili kalbi eşime hediye ettim. “Bu şiir sana özel ve bugün yazdım” dedim. Çok sevindi ve teşekkür etti. Bu olayı, birçok konferansımda ve televizyon programlarında anlattım. İzleyenlerin de çok hoşuna gitti. Görüyorsunuz. Hiç maliyeti olmayan bir hediye eşinizin gönlünü fethedebilir. Yeter ki, bir sevgi ve ilgi mesajı olsun.
VALİZDEN ÇIKAN GÜL
Hediye sadece eşya ile olmaz. Bir kâğıda yazdığınız sevginizi ifade eden birkaç cümle de güzel bir hediyedir.
2002 yılında Almanya’ya konferans ve imzaya gitmiştim. Gece istirahate çekildiğimde valizimi açtım. İçinde eşimin koyduğu bir gül ve bana sevgisini ifade eden cümleler yazılı bir kâğıt gördüm. Gül de güzeldi, mini mektup da. Ama ben yazılı hediyeyi daha çok sevdim.
Hediye için özellikle doğum günü ve evlilik yıldönümü önemli bir fırsat. Hatta ilk tanışma, nişan, yeni bir işe giriş, bir atılım, bir değişim, bir problemden kurtuluş gibi önemli günlerin bile yıldönümlerini bir ikram, bir hediye, bir dua ve şükürle hatırlayabilirsiniz.
Bu arada hiç sebepsiz hediyelerle jest yapabileceğiniz gibi, mübarek günleri de vesile kabul edebilirsiniz. Söz gelişi, cuma ve bayram günleri, kandil akşamları, Ramazan iftar ve sahurları sizi ailece mutlu edecek hediye veya ikramların vesilesi olabilir.
EN GÜZEL AİLE YARIŞMASI
Evet, ailedeki eşinizin ve çocuklarınızın bir duygu deposu vardır. Bu depoyu, sevgi, şefkat, ilgi, önem, değer, fedakârlık, af ve hoşgörü gibi duygularla doldurmanız gerekir. Kuracağınız duygusal iletişim vesilesi, bazen söz, bazen yazı, bazen bir davranış olur. Tümü bir araya geldiğinde, sadece mutluluk ve huzur getirmekle kalmaz, sizi ve ailenizi vazgeçilmez yapar.
Herkesin, “En güzel aile benim ailem, en iyi eş benim eşim, en iyi çocuk benim çocuğum, en iyi anne baba benim anne babam” demeye ihtiyacı var. Ama bunu diyebilmek, ömür boyu duygusal iletişimi canlı ve başarılı tutmak, sürekli doğru ve iyi davranışlar sergilemekle mümkündür.
Yılların, ailenizi yıpratmasına izin vermeyin.
Sanki bugün evlendiniz!
Sanki çocuğunuz bugün doğdu.
Ve siz evrensel bir yarışmaya katılmışsınız ailecek.
Hep birlikte dünyanın “en güzel ailesi”ni oluşturacaksınız.
Süreniz ömür boyu, sonuçlar ahirette açıklanacak, ödülü hem dünyada, hem ahirette mutluluk.
Var mısınız?
Allah razı olsun kıymetli hocam, müthiş teşvik edici çok değerli bilgiler! Biz eşimle ‘gençlik ve aşk’, ‘ömür boyu aşk’ kitaplarınızı okuduk, her özel günümüzde dahil her hafta minik yada büyük sürprizler yaparak aşkımızı taze tutuyoruz. Evden giderken özler eve gelirken heyecanlanırız. İyi ki benim eşim. Dünyanın en iyisi dört dörtlük olmasakta her evde ki gibi tartışma konuları çıksa da; saygıyla şikayetimizi dile getiriyoruz, birimiz muhakkak susuyor, kaosa çevirmiyoruz. Bazen soruna çözüm bulunmasa da daha kırıcı olmaktan ve küs uyumaktan korunuyoruz. İlişkimiz böylece zedelenmemiş oluyor. Kendi hayatımdan örnek vermiş oldum ama zaman verip sonuna kadar okuyanlardan Allah razı olsun. 🙂
Yine kıymetli ve dinamik bir yazı .. kaleme kuvvet hocam
Rahmetli kayınpeder, çevresinde sevilip sayılan biriydi. Evliliklerinin üzerinden 30-40 yıl geçtikten sonra bir evlilik yıldönümünde, valide hanıma çiçek almayı düşünmüş. Çiçekçiye gidip ne istediyse çiçekçi de bir fiyat söylemiş. O da “birkaç gün içinde solacak çiçeğe o kadar para vermektense gidip biraz et ve maydanoz alırım” demiş ve öyle de yapmış. Valide hanım olgun kadın, yine de sevinmiş; hala tebessümle anlatır.
Sanırım kadınları heyecanlandıran ve sevindiren, “hatırlanmak”, “değer verilmek”, “sevildiğinin, bizim için özel olduklarının hissettirilmesi” gibi şeyler. Tıpkı biz erkekler gibi.
Bir mecliste arkadaşın biri anlatmıştı: “Eşimi sevindirmek için bazen bir ağacın dalından bir yaprak, hatta yerden bir ot, bazen de beğendiğim küçük bir taş parçasını alıp eve götürür ve hediye ederim.”
Oradaki arkadaşlardan biri araya girdi: “Kardeşim o senin mübarekliğin değil, ablanın mübarekliği. Ben götürsem, bizimki o taşı kafama atar.”
Zaten sorun da her seyin böyle formülize edilerek cözüleceginin sanilmasi. Ben yaptim ise yaradi, sen de yap sende de ise yarasin. Böyle bir dünya, böyle bir gerceklik yok. Ama böyle bir anlatim tabii kolayina geliyor insanlarin.
Herkesin birlkteliği kendine ait güzellkler ve özellkler taşır .herkesin ki aynı tip olmak zorunda değilki.Ne yani benm eşim bana şiirler yazmıyor sürprizler yapmıyor diye ..neyse ,inanın şimdi bu yazınızı okuyan bir cok bayan arkadaş bak şimdi sen bana böyle yapmadın yapmıyorsn diye dile getrmesede aklından geçtiyse …ben geçmesine müsade etmiyorm arkadşlar,ben eşime olduğu gibi aşığım,verdiği mücadeleye ,dik duruşuna,olaylar karşısındaki peygamberane tavrına,her daim helal rızık içn uğraşmasına ,asaletine,merhametine ,rabbiyle olan ihsan şuurlu münasebetine,kendisi hoşlanmasada benm için katlandığı fedakarlklarına ve herzaman dayanabildğim dağ oluşuna ve haramlara hassasiyetine ve daha neler kimbilir farkedemediğim hasletlerine aşığım ve şükrediyorm iki satr şiir yazmadıysa nasibim o değil bu lutuflarmş rabbime hamd olsun ve inanın bakmak istersenz o kadr cok güzellkler görüyorsunuz ki güzel bakp güzel düşünerek hayatmzdan lezzet alalım gelin bunca yaşanmş acı ızdırapda güller açsın üzerimizde ve buna yuvamzdan eşimizden başlayalm ilk.Muhabbetle bakalm gözlerine aşkla değil sadece şefkatle dünya ahiret can yoldaşımıza..
Sayin yazar,
Odun olmak baska seydir, esinin istedigi sekilde ilgi gösterme becerisi baska bi seydir. Insanlarin odun olmamasi icin yazacaginiz cok sey var, sunu da unutmadan, hedef kitlenizde kadinlardan da bi hayli mevcuttur.
Herkesten ayni derecede matematik zekasi bekleyemeyeceginiz gibi duygusal zeka da bekleyemezsiniz, herkesin kendine göre ilgi alaka gösterme sekli vardir. Kimisi hediye eder, kimisi güzel söz cambazidir, kimisi sakacidir vesaire vesaire. Bütün erkekleri hediye veren ideal es olma yarisina sokamayacaginiz gibi, agzi iyi laf yapan koca formatina da ulastiramazsiniz.
Fakinda misiniz, kocasina öküz diyen kadin sayisi ne kadar da artti? Sizce bu kocalar gercekten öküz oldugu icin mi oluyor yoksa bircok kadinin agzi bozuldugu icin mi, yanisi kendileri birer “öküz” olduklari icin mi?
Bu tarz formülasyonlarla hicbir yere varilmiyor, varamayacaksiniz. Öncelikle insanlari cocukluktan itibaren evlenecegi zamani da hesaba katarak davranis egitimi vermeniz, yontmaniz gerekiyor, ardindan da anne-babanin etkisini kaybettigi günlerde kimle evlenecegi konusunda evlilik egitimi vereceksiniz, sertifikalandiracaksiniz. Sertifikayi veren kisiler de meseleye bütüncül bakabilen uzman kisiler olacak. Adam ben su kadar ciftle ilgilendim, su kadarini bosanmaktan kurtardim diye övünüyor, görev vermisler, sehir sehir dolaniyor, kendini psikolog zannediyor, ama en basit psikoloji kurallarini bilmekten fersah fersah uzakta.