AİHM’in ihlal bulmadığı ‘Şaban Yasak’ kararı ne anlama geliyor?

AFP

Strazburg’da bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) İkinci Dairesi bugün açıkladığı Yasak v. Türkiye kararında, başvurucunun madde 3 ve madde 7 kapsamında yapmış olduğu şikayetlerde ihlal olmadığına karar verdi.

AİHM, silahlı terör örgütü üyeliğinden 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Şaban Yasak’ın itirazını karara bağladı. Strazburg Mahkemesi, terör örgütü üyeliğinden cezaya çarptırılan başvurucunun suçta ve cezada kanunilik ilkesi ihlali ve cezaevi koşularından dolayı kötü muamele şikayetini reddetti.

Yasak kararı emsal değil

AİHM Büyük Dairesi, 15 Temmuz sonrası yargılamaları ile ilgili olarak tarihi Yalçınkaya başvurusunda bugünkü kararın tam tersi yönde karar vermiş ve bu davanın Türkiye’deki yüz bine yakın davayı ilgilendirdiğini söyleyerek Türkiye’ye ciddi uyarılarda bulunmuştu.

AİHM, Yasak kararında ise başvurucunun durumunun Yalçınkaya’dan farklı olduğunu belirtiyor. Karar cemaat yargılamaları kapsamında emsal teşkil etmezken, sadece Şaban Yasak’ın başvurusunu etkiliyor. Kararın yeniden değerlendirilmesi için AİHM Büyük Daire’ye götürülmesi talebinde bulunulması bekleniyor.

Hukukçular karardaki eksikliklere dikkat çekerlerken, AİHM’e yapılacak başvurularda dikkatli olunması konusunda uyarılarda bulundular. Yapılan başvurularda argümanların detaylandırılmaması, yaşanılan durumun yeterince ayrıntılı ifade edilememesi ve hukuki anlamda teknik hataların yapılması AİHM’den beklenmeyen kararlar çıkmasına neden olabiliyor.

İtirafçı beyanlarına dayanarak ceza verilmişti 

2020 yılında Çorum L Tipi cezaevinde bulunduğu sırada AİHM’e başvuran Yasak, 2011 ve 2014 yılları arasında öğrencilerle ilgilendiği için Şubat 2018’de Çorum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 7 yıl 6 ay cezaya çarptırılmıştı.

Suçlamalarda Yasak’ın “Büyük Bölge Talebe Mesulü” olarak öğrencilerle ilgilendiği ve onlara sohbetler yaptığı, kod ad kullandığı ve emniyet ve askeriyeye öğrenci hazırladığı ifade ediliyordu. Suçlamalara delil olarak ise, etkinlik pişmanlıktan faydalanan kişilerin itirafları ve HTS kayıtları gösterilmişti.

AİHM, Türk mahkemelerinin sunduğu kanıtlara ve başvuranın yaptığı şikayetlerin içeriğine dayanarak, Yasak’ın dahil olduğu faaliyetlerin bir gün ceza yargılamasına neden olabileceğinin öngörülebilir olduğunu ve “Kanunsuz ceza olmaz” ilkesinin ihlal edilmediğini söyledi.

AİHM neden ihlal vermedi? 

Hukukçu Hakan Kaplankaya, başvurudaki eksiklikler ve İkinci Daire’nin tutumu nedeniyle Strazburg’dan bir ihlal kararı çıkmadığını söyledi.

Yasak davasında, başvurucu aleyhine etkin pişmanlık kapsamında alınan tanık ifadelerine konu eylemlerin yasal olmadığı hususuna ağırlık verildiğine dikkat çeken Kaplankaya, Yasak’ın bu iddiaları sadece inkar etmekle yetindiğini vurguladı.

Etkin pişmanlık kapsamında çok fazla tanıklık bulunması karşısında, atılı suçların sadece inkar edilmesinin yeterli olmadığına dikkat çekti. Kaplankaya, etkinlik pişmanlık kapsamındaki tanıklıkların delil olma niteliğini ortadan kaldırmak için aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) madde 6’da düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında da şikayette bulunulması gerektiğini ifade etti.

Madde 6’dan ihlal talebi olmadan madde 7’den şikayette bulunulması, AİHM’e Türk mahkemeleri tarafından gösterilen delilleri kabul etme şansı tanıyor.

Avukat Nurullah Albayrak da başvurudaki eksikliklerin bu kararın çıkmasında etkili olduğunu düşünüyor. Albayrak, başvuranlardan ve avukatlardan AİHM konusunda uzman olan hukukçulara yardım talebinde bulunmalarını istedi.

Adil yargılanma hakkının ihlalinden şikayetçi olmak gerekiyor

İnsan hakları hukukçusu Hakan Kaplankaya, adil yargılanma şikayetlerini düzgün şekilde AİHM’e taşıyabilmiş başvurucular için Yasak kararının emsal teşkil etmesini beklemediğini söyledi.

OHAL döneminde yapılan yargılamalarda adil yargılanma hakkının büyük oranda ihlal edildiğine dikkat çeken Hakan Kaplankaya, etkin pişmanlıktan faydalanan tanıkların Mahkemeye çağrılmamasının ve sanıkla yüzleştirilmemesinin son dönem yargılamalarında karşılaşılan oldukça yaygın bir eksiklik olduğunu belirtti.

Tecrübeli hukukçu, kararda bu konuda bir bilgi bulunmadığına değindi. Kaplankaya, kararda bahsi geçen tanıkların yargılama makamının önüne çıkarılmamış ve başvurucuyla yüzleşme imkanı tanınmamış olmasının kuvvetle muhtemel olduğunun altını çizdi.

Kaplankaya’ya göre, itirafçıların ifadeleri kural olarak güvenilir değil ve Mahkemede yüzleşilmediği takdirde, buradan da adil yargılanma ihlali çıkması çok büyük bir ihtimal.

“Başvurucu bu ve bunlara eklenebilecek diğer önemli adil yargılanma şikayetlerini gereği gibi AİHM önüne taşıyabilmiş olsaydı, muhakkak adil yargılanma şikayetleri de incelenir ve ihlal çıkardı” diyen Kaplankaya sözlerine şöyle devam etti: “Böylelikle, AİHM’in madde 7 ihlali bulunmadığına dayanak olan ifadeler de nisbeten boşa düşürülmüş olur ve yüksek ihtimal madde 7 ihlali kararı olmasa da ihlalin bulunmadığına dair bir karar bu kadar kolay çıkmazdı.”

İkinci Daire’de Yüksel ve Bardsen etkisi

Yasak başvurusundaki madde 7 incelemesindeki karar oybirliğiyle alındı. Kararı veren AİHM İkinci Dairesi’nde hükümet ajanı gibi çalışan Türkiye’nin tartışmalı hakimi Saadet Yüksel ve Yalçınkaya kararındaki madde 7 ihlaline muhalif oy kullanan daire başkanı Arnfinn Bardsen de yer alıyor.

Hakan Kaplankaya’ya göre, daire başkanının ve Türkiye hakiminin madde 7 konusundaki duruşu, ikinci daireye hakim olmuş vaziyette gözüküyor. Kaplankaya, bu pozisyonun Büyük Daire ile çelişkili olup olmadığı konusunda haklı bir tartışma olabileceğini söylüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin