İnsan hakları savunucusu ve avukat Kerem Altıparmak, AİHM’nin Türkiye’yi mahkum ettiği ‘Yüksel Yalçınkaya’ kararıyla ilgili çok önemli değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin karara uymaktan başka çaresi olmadığını anlatan Altıparmak, “Artık bu dakikadan sonra AİHM’nin geri adım atma ihtimali yok. Bu karar uygulanmazsa her ihtimalde büyük bir kriz kaynağı olacak.” dedi.
Konuyla ilgili Cosmo’nun sorularını cevaplayan Kerem Altıparmak, Yargıtay, AYM ve İstinaf mahkemelerinin AİHM’nin kararını ‘uygulamamak’ gibi bir şansı olmadığını anlattı. AİHM’nin kararında Türkiye’de insanların eylemleri gerçekleştirdiği tarihte suç olmayan fiillerinden dolayı (bir haberleşme programı indirmek, bankaya para yatırmak ya da sendikaya üye olmak vs) mahkum edildiği tespitinde bulunulduğunu anlatan Altıparmak, “Kararın uygulanmaması durumunda çok büyük bir krizin kapıda olduğunu düşünüyorum. Karar 1 yıl uygulanmazsa hali hazırda AİHM’nin önündeki 8 bin 500 benzer dosya sayısı 20 bini bulabilir.” ifadelerini kullandı.
Kerem Altıparmak’ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
- AİHM kararı Yüksel Yalçınkaya başvurusunda verdi ama mahkeme kendisi kararın içerisinde AİHM’nin önünde derdest 8 bin 500 dosya olduğunu söylüyor. AİHM diyor ki, salt ByLock’u indirmiş olmak bir kişinin örgütün hiyerarşsine kendisini teslim ettiği ve onun eylemlerine katkıda bulunduğu anlamına gelmez’ diyor. Bu nedenle ihlal kararı veriyor.
- Diğer mahkumiyet kararları da bu nitelikteyse, Türkiye’de onbinlrce insanın sadec ByLock indirdiği için, içeriklere bakılmaksızın mahkum edildiği düşünülürse; evet bu karar emsal teşkil ediyor.
YÜKSEK MAHKEMELER ARTIK AKSİ BİR KARAR VEREMEZ
- Devam eden davalar var mesela. Bunlar açısından AİHM kararının mahkemeleri bağlaması ve ona uygun şekilde karar vermeleri beklenir. Bu karar karşısında artık Yargıtay’ın, İstinaf’ın ve Anayasa mahkemesinin sözleşmeye aykırı karar verememesi lazım. AİHM hiç şüpheye yer bırakmayacak şeklde bir yorumda bulunmuş. Artık buradan geri dönüş yok. Bunun aksine karar verilememesi gerekir.
- AİHM, Yalçınkaya hakkında karar vermiş ama mesela mahkum olmuş ‘x’ kişisi için karar vermemiş. O x kişisi Yalçınkaya kararına istinaden yeniden yargılama için başvuracak. Kapıda bekleyen esas büyük kriz; Yalçınkaya kararı uygulanmazsa geriden gelen binlerce dosyanın ne olacağı? Şu an için AİHM’nin önünde 8 bin 500 dosya var. Bu karar 1 yıl uygulanmazsa bu sayı 20 bine çıkabilir.
AİHM’NİN KARARINDAN DÖNME İHTİMALİ YOK
- Artık bu dakikadan sonra AİHM’nin geri adım atma ihtimali yok. Büyük Daire bu kararı verdikten sonra geri dönüşü yok. Bu karar uygulanmazsa her ihtimalde büyük bir kriz kaynağı olacak.
- Kavala ve Demirtaş dosyası ile Yalçınkaya arasında temel bir fark var. Kavala ve Demirtaş’ta mahkeme başvurucuların tahliyesini talep etti. Hükümet orada şöyle bir strateji izledi; ‘Biz kararı uyguladık ama başka bir suçtan tutuklu şimdi’ diyorlar. İkisi arasında fark var.
- Şimdi hiç bir adım atılmadığı meselesini de düzeltmek lazım. Bakanlak Komitesi bu dosyayı gidilebilecek son noktaya kadar götürdü ve AİHM de ‘siz bu kararı (Kavala) uygulamadınız’ dedi. O yüzden Avrupa Konseyi hiç karşılaşmadığı bir durumla karşı karşıya.
- Benim tahminim; Kavala özelinde, her şeye rağmen Yargıtay ve AYM’Den bir adım bekliyordu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi. Yargıtay’ın Gezi dosyasını onaması bu kapıyı kapatmış oldu. Ya da açılmasını zorluştırdı diyelim. Bundan sonra AYM’den esasa ilişkin olumlu bir karar çıksa bile 1,5 yıl sürer.
SUÇ VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ İHLAL EDİLDİ
- AİHM’nin nihayi yorumlama ve herkesin ona uygun davranmasını bekleme yetkisi vardır; eğer onun kararına uymuyorsanız o zaman zaten hukuk diye bir şey kalmaz. O zaman herkes kafasına göre karar versin. Öngörülmez olur. Hukuk öngörülebilirlik üzerine inşaa edilmiştir.
- İktidarı sınırladıracak yargı mekanizaları tam tersine iktidara açık çek verdiği için ortada bir anayasal rejim yok! ‘Öyle bir anayasa yapalım ki hiç bir şekilde iktidarımızı sınırlandırmasın’ diyorsunuz.
- İki sorunla karşı karşıyayız; 1- Kurumsal bağımsızlık yok. 2- Kuralların vatanaşlar açısından öngörülebilirliği yok…
- Bahsettiğimiz bu davalar; başka ülkelerde görmediğimiz bir nedenden dolayı ihlal kararıyla sonuçlanıyor. Yargılanan insanların eylemlerini gerçekleştirdiği tarihte olmayan bir suçtan dolayı mahkum ediliyor. (Suç ve cezada kanunilik ilkesi ihlal ediliyor) O yüzden Türkiye’de vatandaşların hukuki güvenliği yok.
- Anayasal sorunun kaynağı olanlar şimdi yeni anayasa yapmaktan bahsediyor. Çelişki orda ortaya çıkıyor.
NE OLMUŞTU?
KHK’lı öğretmen Yüksel Yalçınkaya, 6 Ocak 2017 tarihinde Kayseri Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede “TCK 314/2 temelinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmakla” suçlanmıştı. Suçlamaya gerekçe olarak “ByLock uygulaması kullanmak, Bank Asya’da hesap sahibi olmak (3 bin 110 TL), FETÖ-PDY bağlantılı dernek ve sendikalara üye olmak, OHAL döneminde yayınlanan Kamu Personeline İlişkin Önlemlerle İlgili 672 nolu KHK kapsamında işten çıkarılmak ve gizli tanık ifadeleri” gösterilmişti.
Yalçınkaya, 21 Mart 2017’de Kayseri Ceza Mahkemesi tarafından 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi. İstinaf Mahkemesi ve Yargıtay’a yaptığı temyiz başvuruları reddedildi. AYM’ye yaptığı bireysel başvuru da kabul edilemez ilan edildi. Yalçınkaya, bunun üzerine 17 Mart 2020 tarihinde hak ihlali iddiası temelinde AİHM’ye başvurmuştu.
AİHM, “ByLock kullanmak”, “Bank Asya’da hesabı olmak” suçlamalarıyla gizli bir tanığın ifadesiyle mahkum olan Yalçınkaya’nın 2020 yılında açtığı bireysel davada, Türkiye aleyhine ihlal kararı verdi.
AİHM Büyük Dairesi, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasını, kanunsuz suç olamayacağı ilkesini düzenleyen 7. maddesini ve örgütlenme ve toplanma hakkıyla ilgili 11. maddesini ihlal ettiğine hükmetti.