AİHM ve turnusol

YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN

Aslında içinden geçtiğimiz süreci tarif etmek için Can Yücel’inÜlkenin jeopolitik konumu küfürsüz yaşamaya müsait değil” dizesi en ideali ama biz nezaketi elden bırakmayalım ve durumu ‘turnusol’ örneği ile açıklayalım.

Malum olduğu üzere turnusol kağıdı bir çeşit ayıraç.

Çözeltilerdeki asit ve bazları ayırt etmekte kullanılıyor. AİHM’in tarihi öneme sahip Yalçınkaya kararı da Türkiye için tam bir turnusol kağıdı işlevi gördü.

Kim demokrat kim faşist, kim rejim yalakası kim gerçek aydın ayan beyan ortaya çıktı. Hem de öyle böyle değil; tablo hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar net.

Malum olduğu üzere AİHM Büyük Daire, Yalçınkaya kararında ByLock kullanmanın, Bank Asya’ya para yatırmanın ve bir derneğe üye olmanın suç olmadığını ‘Bilal’e anlatır gibi’ izah etti. Aslında bu ‘Bilal’e anlatır gibi deyimini Nedim’e de anlatır gibi’ diye güncellemek lazım.

Çünkü Bilal anlasa bile Nedim anlamayacak gibi. O kafayı Cemaatle bozduğu için AİHM kararı kimyasını bozdu.

184 sayfalık karar herkesin anlayabileceği şekilde kanunsuz suç ve ceza olmayacağını gösteriyor.

Karar birçok yönüyle tarihi çünkü bu sonuç yüzbinlerce kişiyi ilgilendiriyor. Mahkemenin 64 yıllık tarihinde verdiği en geniş ölçekli karar 2004 yılında Polonya’da 80 bin kişiyi ilgilendiren bir mülkiyet davasındaydı. Artık Yalçınkaya kararı AİHM tarihinin en geniş kapsamlı kararı olarak kayıtlara geçti.

Yalçınkaya kararı 7.madde kapsamında da tarihi bir karar.

Çünkü kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi en temel hukuk kuralı. Mahkemenin 1959 ile 2022 arasında verdiği 25 bin 674 ihlal kararından sadece 59’u 7.madde kapsamındaydı.

Yalçınkaya kararı ile 60 oldu.

Sadece bu istatistikler bile AİHM kararının ne kadar önemli ve tarihi olduğunu göstermeye yeter.

Biz bu aşamada ölüm sessizliğine bürünen ve rejimin Türküsünü söylemeye devam edenlere bakalım.

Milyonlarca insanı yakından ilgilendiren tarihi bir kararla ilgili muhalefet partilerinden şu ana kadar ses çıkmadı. Seçime giderken KHK sorunu ile ilgileneceği vaadini veren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu mesela.

Her konuda fikri olan, tweet atan Kılıçdaroğlu bu kadar önemli bir konuda tek kelime etmedi.

Meral Akşener, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu da.

Temel Karamollaoğlu basın toplantısı düzenleyip her konuda konuştu ama AİHM kararına hiç girmedi.

Oysa ki bu mahkeme kararı sonrası en çok onların gürültü çıkarması, iktidara hem işlediği suçlarla ilgili hesap sorması hem de en kısa sürede mağduriyetlerin giderilmesi için baskı yapması gerekiyordu.

Ama hepsi sus pus oldu.

Tabi bu durumda insan ister istemez Erdoğan rejiminden mi korkuyorlar yoksa kafa yapıları Erdoğan ile aynı mı? diye düşünmeden edemiyor.

Her ne şekilde olursa olsun Yalçınkaya kararı sonrası muhalefetin takındığı ölüm sessizliği, duymazdan gelme durumu tarihe geçti bile.

Siyaset böyle davranır da medya geri durur mu?

Havuz medyası zaten malum. İlk iki gün süren sessizlik Saray’dan düğmeye basılmasıyla birlikte son buldu. Bütün havuz yazarları, çizerleri ve muhabirleri AİHM’in siyasi bir kurum olduğunu, tarafsız karar vermediğini tekrar etmeye başladı.

Hadi havuz medyası maaşını Saray’dan alıyor, Erdoğan’ın talimatları dışına çıkmaları mümkün değil, peki sözde bağımsız muhalif gazetecilere ne oluyor? Yıllardır her akşam ekranda dar ağacı kurup infazlar yapan Barışlar, İsmailler, Timurlar nerede ?

AİHM kapı gibi bozma kararı verdi.

Bir tanesi bile çıkıp ‘ya biz yıllardır böyle diyoruz ama en yüksek merci yargılamaların adil olmadığını, ortada suç bulunmadığını söylüyor. Galiba bizim bir özür borcumuz var’ demedi.

Ne Fatih Altaylısı ne Fatih Portakalı ne de Murat Yetkini…

Hiçbirisi 184 sayfalık kararda ne yazdığını bile okurlarına aktarmadı. Oysa ki karar Türkiye için utanç verici hükümler içeriyor.

Ya Cumhuriyetin yaptığına ne demeli ?

Lafa gelince Türkiye’nin en eski gazetesi olduklarından bahsederler ama en temel gazetecilik kurallarını uygulamıyorlar.

AİHM kararının detaylarını vermeyen gazete “Olayların ardındaki gerçek” başlıklı yazı da bildik rejim yalanlarını tekrar ettiği gibi AİHM kararını da çarpıtarak aktardı.

Her satırı nefret suçu içeren yazı da alenen yalan söylüyorlar. Mesela şu iddia; “Bylock kullanmak , mesajlaşmak için F.tö’den şifre almak gerekiyordu

Oysa ki ByLock denilen uygulama WhatsApp ya da Signal gibi dijital platformlarda olan ve herkese açık uygulamalardı. Kimsenden şifre filan almanız gerekmiyordu. Dahası Erdoğan rejiminin propaganda aygıtları bile bu yalanı yıllar önce bırakmıştı.

Galiba Cumhuriyet editöryası hala uyuyor ya da ideolojik bağnazlıkları gözlerini de bozmuş.

Bir de sözde hukukçular var.

Eski Yargıtay savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu gibi. Onlar da AİHM kararından çok rahatsızlar. Mealen “Ey Saray rejimi, bomboş dosyaları gönderiyorsunuz mahkeme ihlal veriyor. Adam gibi yapın şu dosyalarınızı” diyor.

Eminağaoğlu ve Nedim Şener gibiler galiba Cemaat mensupları gaz odalarında toplu olarak imha edilmeden huzur bulmayacak.

Örnekleri uzatmak mümkün.

Sonuç itibariyle AİHM’in tarihi Yalçınkaya kararı gerçekten bir turnusol işlevi gördü ve kimin demokrat, kimin faşist, kimin rejim yalakası kimin gerçekten hukuk insanı olduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koydu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin