Ana Sayfa HABER AİHM hâlâ neyi bekliyor?

AİHM hâlâ neyi bekliyor?

YORUM | Av. MEHMET TAHSİN

Washington merkezli Dünya Adalet Projesi (World Justice Project) adlı bir organizasyon, her yıl yüzden fazla ülkede “hukukun üstünlüğü” araştırması yapıyor. 2019’da yaptığı araştırmaya göre, Türkiye 126 ülke arasında 109’ncu sırada kendine yer bulabilmiş. Gelir grubuna göre sıralama yapılınca Danimarka’nın 1’nci olduğu listede Türkiye, orta-üst gelir grubundaki 38 ülke arasında sadece Venezuela’yı geçmiş! AKP iktidarı eliyle işlenen hukuk katliamı ve hak ihlalleri yüzünden Türkiye işte bu hallere düştü.

İnsan haklarında sınıfta kaldı 

27 Ocak’ta Cenevre’de Birleşmiş Milletler merkezinde her 5 yılda bir düzenlenen Türkiye için Evrensel Periyodik İzleme (UPR) toplantısında Türkiye’nin 5 yıllık insan hakları ve demokrasi karnesi masaya yatırıldı. Türkiye’nin de rapor sunduğu bu toplantıda BM’ye üye ülkeler Türk hükümetine tavsiyelerde bulundu.

Kim ne tavsiyede bulunmuş diye baktığınızda içiniz acıyor. Türkiye’ye yapılan tavsiyelere ve paralel evrende yaşayan Türk hükümetinin savunmasını yapan Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı’nın anlattıklarına bakılırsa ölmüşüz de ağlayanımız kalmamış.

Peki nasıl bir tablo görünüyor? Aşağıdaki rakamlar her daim Türkiye aleyhine planlar kuran (!) ‘dış mihraklar’ tarafından uydurulmuş değil, devlet tarafından açıklanan OHAL Komisyonu faaliyet raporuna ait resmi rakamlar.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bir yıl önce yayınlanan rapora göre OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar ile 125 bin 678 kamu görevlisi ihraç edilmiş, 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatılmış. Bu rakamlara Gülen Cemaati’yle bağlantılı olduğu gerekçesiyle el konulan kurumların çalışanları dahil değil. Örneğin, bu şekilde işsiz kalan 20 bin civarında öğretmen olduğu biliniyor. Rapora göre bu şekilde mağdur edilenlerin yakınları da hesaplandığında, sayı 1,5 milyona yaklaşıyor.

Hak arama yolları kapatıldı 

Sürecin mağdurları ilk anda bu hukuksuz uygulamaların yargıdan, olmazsa AYM’den o da olmazsa AİHM’den kesin olarak döneceğinden emindiler. Ama öyle olmadı. Yargı kısa sürede bu zulümleri yapanların emrine girdi. 15 Temmuz gecesinden başlayan, önce 2 bin 775, akabinde çıkarılan KHK’larla 5 bine ulaşan yargı mensubu sistemden atıldı. Yerlerine parti referansıyla alınan binlerce AKP’li yargıç alındı. Bu şekilde yargı tamamen iktidarın kontrolüne girdi.

Zaten 600’den fazla avukat Cemaat iltisakı nedeniyle tutuklandı, 1500’e yakını hakkında soruşturma açıldı ve haklarında yakalama kararı çıkarıldı. Mağdurlar kendilerini savunacak avukat bulamadı. Böylece savunma hakkı yok edildi. Tam Ziya Paşa’nın “Kadı ola davacı, muhzır dahi şahit / Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet!..” dediği gibi.

Anayasa Mahkemesi zaten daha sürecin başında havlu atmıştı. En basitinden biri AYM başkanvekili olan iki üyesini yasaları çiğneyerek görevden aldı ve tutuklanmasını sağladı. Böyle bir AYM’den adalet beklemenin bir anlamı yoktu. Bu yüzden bir kısım mağdurlar, zaten “iç hukuktan bir şey çıkmaz” diyerek doğrudan AİHM’e başvurdular.

AİHM hak ihlallerine kulak tıkıyor

Maalesef AİHM bu davaları reddetti. Örneğin Zeynep Mercan adında bir hâkim, 15 Temmuz sonrası “delil gösterilmeden tutuklandığı, tutuklanma nedeninin belirtilmediği ve tutukluluk süresinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile uyumlu olmadığı” gerekçeleriyle AİHM’e açtığı dava “iç hukuk yollarının tüketilmediği” gerekçesiyle Kasım 2016’da reddedildi. Reddetmekle kalmadı, bu karar tüm başvurular için emsal teşkil etti. Böylece AİHM önünde bekleyen binlerce dosya Mercan Kararı’na göre reddedildi.

O günlerde Türk hükümetiyle “yakın ilişki” içinde olan AKPM Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, şapkadan tavşan çıkarır gibi birdenbire OHAL komisyonu fikrini ortaya attı. Buna göre Türkiye tarafından kurulacak bir komisyon, AYM ve AİHM’ye gitmeden önce başvuruları inceleyecek, bu komisyondan ret alanlar önce idare mahkemesine daha sonra AYM’ye gidecekler, AYM de reddederse ancak o zaman AİHM’e gidebilecekler. Bu formül hem Türk hükümeti hem de AİHM’in için adeta can simidi oldu. Çünkü bu şekilde mağdurların hak arama sürecinin sonuçlanması uzun yıllar alacak.

AİHM önünde de 10 yıldan uzun bir süredir bekleyen davalar olduğunu göz önüne alırsak, Erdoğan rejiminin bir gecede kapıya koyduğu 125 binden fazla mağdurun bu süreçleri bıkmadan takip edip sonuca ulaşması 20-25 yılı bulabilecek. Bu arada da ölen, vazgeçen, bıkan, süreyi kaçıran mağdurları düşünürsek AİHM’e fazla bir iş kalmayacak gibi duruyor. O zaman geldiğinde neredeyse tamamı emeklilik yaşını geçmiş mağdurların hakları iade edilse ne olur edilmese ne olur!

İşte bu saiklerle Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklara kulak tıkayan AİHM, önüne gelen dosyalara bakmak yerine kuruluş ilkelerine aykırı hareket etmeyi tercih etti. Halen de öyle davranmaya devam ediyor.

OHAL Komisyonunun kırık karnesi

Geçen hafta Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek projesi (TLSP) tarafından hazırlanan ‘OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonuna Dair Değerlendirme’ raporu yayınlandı. Rapor “OHAL Komisyonunun, uluslararası hukukta kabul edilmiş olan etkili başvuru hakkı ilkelerini karşılamadığı sonucuna ulaşılmıştır.diyor.

Bu rapor, AİHM ve Türk hükümetinin mağdurları oyalamak için birlikte ortaya attığı komisyon fikrinin iflas ettiğinin bir kere daha tescili anlamına geliyor.

Son dönemde Anayasa Mahkemesi arada bir suya sabuna dokunmamaya özen göstererek verdiği kararların, “bakın, Türkiye’de iç hukuk işliyor” görüntüsü vermekten öte bir işlevi yok.

Hatırlarsınız, Akın İpek’in Türkiye’ye iadesi için İngiltere’de yapılan yargılamada İpek’in avukatlarının, ‘Türkiye’de adil bir yargılama yapılmadığı’ iddialarına karşı Türkiye’nin Londra’daki Adalet Bakanlığı müşaviri mahkemeye bir belge sunmuştu. Eğer müşavirin iddia ettiği gibi yargılamalar yapılıyor olsaydı, cezaevinde kimse kalmayacağı gibi, ihraç edilenlerin de tamamına yakını görevine dönerdi. Bunun doğru olmadığını Türk hükümeti de biliyor olmalı ki kendi müşavirinin belgesini inkar etti ve müşaviri görevden aldı. Sırf bu olay bile başlı başına iç hukuk diye bir şeyin olmadığının göstergesidir.

Yargıya göstere göstere talimat veriliyor

Geçen ay 15 Temmuz’da tutuklanan ve darbecilikle suçlanan bir korgeneralin yargılanarak beraatına karar verilmesi üzerine kıyametler koptu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tahliyeye ilişkin, “Yargı camiamız için gerçekten çok çok üzücü bir adım, gerekli talimatları verdik” dedi. Apar topar bir itiraz yapıldı ve Korgeneral Metin İyidil tekrar tutuklanarak cezaevine konuldu.

Hani nerde yargı bağımsızlığı? Üstelik bu talimat verme işi ilk defa olmuyor. Kendi istediği gibi karar vermedi diye “tanımıyorum, uymuyorum, saygı duymuyorum” dediği, halihazırda üyelerinin çoğunu atadığı Anayasa Mahkemesi’nin arada “hukuk varmış gibi” kararlar vermesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu göstermez.

Biz bunları neredeyse 5 yıldır söylüyoruz. Bu konuda binlerce yazı yazıldı, yüzlerce raporlar hazırlandı. AKP’liler dahil, mevcut durumun hukuk devletiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığını bilmesine rağmen, bir kısmı korkudan bir kısmı işine gelmediğinden sessiz kalmayı tercih ediyor. Peki AİHM neden sessiz kalıyor? Korkuyor mu? Yoksa bu durumun sürdürülmesinden bir menfaati mi var, bilemiyoruz.

Geciken adalet adalet değildir

15 Temmuz bahanesiyle başlatılan cadı avı ve hukuk katliamının üzerinden 3,5 yıl geçti. AİHM, kendine göre başını ağrıtmayacak dosyaları hızla gündemine alıp sonuçlandırdı. Ama KHK ile ihraç edilenler, el konulan medya kuruluşları, kayyım atanan şirketler, bir bankaya para yatırdığı için, bir sendikaya üye olduğu için, ya da burs veya kurban bağışladığı için hapse atılanlar hakkında bugüne kadar tek bir dosyayı incelemeyip, karara bağlamadı. Bir kaç dosya gündeme alınmış, hükümete bildirilmiş, cevaplar alınmış, karar bağlanma aşamasında olan bir kaç dosya var ama nedense bekliyor. İşin tuhafı, bu başvuruları yapanların cezaevinde geçirmeleri gereken infaz süreleri dolmak üzere. Önümüzdeki aylarda infaz süresini dolduran pek çok hükümlü cezaevinden çıkacak. AİHM’in bu dosyalar için ihlal kararı vermesinin bir anlamı kalmayacak.

Eskiler “Ba’de harabi’l Basra…” derlermiş. Sonunda suçsuz oldukları ortaya çıkacak onbinlerce masumun siyasi hesaplar yüzünden hayatlarının en güzel yıllarını zindanda geçiriyor olmasının insanlığa bedeli ağır olacaktır. Ümidimiz AİHM’in son gelişmeleri de dikkate alarak en kısa zamanda bir karar vermesi.

HENÜZ YORUM YOK