“Özellikle İslam kültüründe yazının estetik bir form olarak işlenmesi ve sanatsal bir ifade biçimi olarak geliştirilmesi sanatı olduğu için benzersiz bir sanat dalı var: Hat sanatı.”
M. NEDİM HAZAR | YORUM
“Kur’an Mekke’de inmiş, Kahire’de okunmuş, İstanbul’da yazılmıştır.” Arap Atasözü
Din ve sanat bağlamında ele aldığımızda dini olan her sanatın bir de ibadet yönü olduğu gibi, normalde herhangi bir eşya, mekân ya da cismin ibadet yönü de oluyor. Şöyle; sözgelimi normalde şarkı söylemenizin sevap hanenize bir şey yazmayabilir ama iş Kur’an tilavetine gelince hem sanat yapıyorsunuz hem de ibadet. Bir cami sadece ibadet edilen bir mekân olmuyor aynı zamanda bir sanat eseri.
Yazmak da öyle…
Burada karşımıza çıkıyor Kaligrafi (Calligraphy).
İlahi Yazı-Kaligrafi sanatı, İslam sanat literatüründe çok nadide bir yere sahip. Önce daha geniş bir perspektife açılalım ve bize lazım olan arka planı oluşturalım.
Kaligrafi, çok genel anlamda “yazı sanatı” manasına geliyor. Ancak bazı özellikleri var elbette: Belirli bir estetik değere sahip yazı karakterlerinin, araç ve teknikler kullanılarak güzel bir şekilde oluşturulmasıdır esasen. Bu sıra dışı sanat formu, dünya genelinde birçok farklı kültürde kendini çok farklı tarz ve biçimlerde gösteriyor. Kaligrafi, sadece yazının okunabilirliğini değil, aynı zamanda görsel güzelliğini ve sanatsal ifadesini ve kavramsal derinliği de önemsemekte.
Kaligrafi sanatı, yazının icadından bu yana var olmuş ve zaman içinde çeşitli medeniyetler tarafından geliştirilmiş. Daha sonra Antik Çin’den İslami medeniyete, Avrupa’daki Orta Çağ manastırlarından Japon ve Kore geleneğine kadar geniş bir yelpazede uygulanmış.
Kaligrafinin ortaya çıkışı ve gelişimi, farklı dönemlerden ve kültürlerden etkilenen çeşitli tarihi yazı tiplerine dayanıyor. Başlangıçta, ikinci veya üçüncü yüzyılda geliştirilen Uncial gibi yazı tipleri, özellikle Kutsal Kitap’ın kopyalanması için pratiklik ve hız açısından Hristiyan metinlerinde kullanılmış.
Uncial yazı, Batı ve Doğu Hristiyan dünyasında, özellikle 4. Yüzyıldan sonra, büyük harflerle yazılmış bir el yazısı stili. Bu yazı stili, Latin ve Yunan alfabeleri için kullanılmış ve karakteristik olarak yuvarlak, geniş, genellikle biraz eğimli harfleriyle tanınıyor. Uncial yazı, antik çağın sonlarından itibaren kitap yazımında ve önemli dini metinlerin kopyalanmasında tercih edilmiş. Daha sonraki dönemlerde geliştirilen Yarım Uncial (Half-Uncial) ve Karolenj Miniskülü gibi yazı stillerinin gelişimine önayak olmuş. Uncial harfler, bugün hâlâ bazı sanatsal ve dekoratif amaçlarla kullanılmakta olsa da özellikle de dini metinler ve başlık yazıları için tercih ediliyor. 8 yüzyıl başlarında İngiltere’de Artificial Uncial denilen font bir sanat dalı olarak kabul edilmiş.
Artificial Uncial fontu
Kaligrafiyi tarihsel bağlamda değerlendirdiğimizde üç ana kol ve coğrafyaya ayrıldığını görmekteyiz.
Arap Kaligrafisi… İslam sanatının önemli bir parçası olan Arap kaligrafisi, Kur’an ayetlerinin ve diğer dini metinlerin yazımında kullanılmış. Bu tarzda, hat sanatı olarak da bilinen ve çeşitli yazı stilleri (Nesih, Kufi, Divani, Rika, Sülüs vb.) içeriyor.
Arap kaligrafisi Nesih ve Rik’a
Çin Seal kaligrafisi
Diğer bir damar olan Çin kaligrafisi, fırça ve mürekkeple yapılan geleneksel bir sanat. Bu alanda beş ana yazı stili (Seal, Clerical, Regular, Running, Cursive) bulunmakta.
Bir de Batı Kaligrafisi var. Latin alfabesiyle yapılan kaligrafi, Orta Çağ’da Avrupa’da manastırlarda gelişmiştir. Gotik, İtalyan ve Copperplate gibi çeşitli stilleri içeriyor.
İslam ve kaligrafi bağlamında, bu sanat formu özellikle Kuran’ın yazımında kullanıldığı için önemli bir yere sahip. Şüphesiz İslam kaligrafisi (Arabî kaligrafi ile karıştırmayalım), metnin estetik sunumundan daha fazlası; aynı zamanda yazma eylemi, ibadetin bir formu olarak kabul edilir. Arap alfabesi, akıcı ve zarif formlarıyla kaligrafi için mükemmel bir uyum sağlar ve İslam dünyasında sanatsal ifadelerin geniş bir yelpazesine imkan sunuyor.
Arabi Kaligrafi sanatçısı Fransız Julien Breton ve bir çalışması.
Kuran ve kaligrafi konusunda, Kuran metni kendisi İslami kaligrafinin merkez parçası olmuş ve sadece kutsal sözcüklerin korunması amacıyla değil, aynı zamanda metnin görsel sunumunu yükselten bir sanat formu olarak hizmet etmiş. Kur’an’da kullanılan kaligrafi, Allah’ın sözüne duyulan derin saygının bir yansıması olarak kabul edilir ve her harf ve kelime, en yüksek özen ve bağlılıkla işlenir.
Hicrî üçüncü asırda Kûfî hatla yazılmış Mushaf sayfası, Hulefâ-i Râşidîn, Emevî ve Abbasî devirlerinde kullanılan hat.
Şüphesiz İslam hat sanatının tarihi İslam tarihi kadar eskidir. Kur’an’ın vahyedilmesi ve yazılmasından hemen sonraya tarihlenmekte. Erken dönem vahiy katiplerinin kullandığı köşeli yazıdan, kâtipler aracılığıyla aktarılan son dönem el yazısı yazılarına kadar uzanan çok zengin bir yelpazeye sahip.
İslam’ın gelişiyle birlikte Arap Yarımadası, ilahi vahiylerin yazılı hale getirilmesine ve çeşitli yazıların oluşturulmasına şahitlik etti. Bu nedenle hat sanatı, Arap alfabesinde asil bir sanatsal ifade ve bir el yazısı uygulaması olarak kabul edilmekte. Bur yönüyle ortak bir İslam kültür geleneğini paylaşan İslam sanat uygulamalarının ana bileşeni olarak ortaya çıkmış. Arap ve Afrika topraklarındaki Müslüman halifelikler, Osmanlı ve Fars imparatorlukları döneminde Arap dili sadece Kur’an yazmak için değil, aynı zamanda seçkin bir sanat geleneği olarak da benimsenmiş, Müslüman kâtipler tarafından çeşitli kaligrafik yazılar ve üsluplar tanıtılmış, yenilenmiş ve kanonlaştırılmış.
Ünlü ressam Pablo Picasso’nun ışıkla çizdiği kaligrafi.
Kanonlaştırmak; belirli bir metin, belge, eser veya öğretiyi resmi olarak otorite tarafından kabul edilmiş ve saygı duyulan bir standart veya kural olarak tanımlamak anlamına geliyor. Bu terim genellikle dini, edebi veya felsefi metinlerin belirli bir topluluk veya inanç sistemi tarafından kutsal, otoriter veya temel olarak kabul edilmesi sürecini ifade etmek için kullanılmakta. Kanonlaştırma süreci, bir eserin veya öğretinin tarih içinde nasıl resmiyet kazandığını ve topluluğun inanç, pratik veya kültürel kimliğinin merkezi bir parçası haline geldiğini gösteriyor. Edebiyat, müzik ve sanat gibi alanlarda da kanonlaştırma, belirli eserlerin veya yazarların “klasik” veya “temel” olarak kabul edilip bu alanlarda referans noktası haline gelmesi sürecini tanımlıyor.
İslam’ın beş şartını simgeleyen açık bir el şeklindeki kapı tokmağı, Elhamra, Granada, İspanya
“Allah’tan başka ilah yoktur”, kare Kufi, Semerkant
Hat sanatı
Özellikle İslam kültüründe yazının estetik bir form olarak işlenmesi ve sanatsal bir ifade biçimi olarak geliştirilmesi sanatı olduğu için benzersiz bir sanat dalı var: Hat sanatı. Bu sanat formu, Arap alfabesinin olağanüstü özelliklerinden faydalanarak, harflerin ve kelimelerin sanatsal birer esere dönüştürülmesini içermekte. Hat sanatının kökenleri, İslam’ın ilk yılları; 7. yüzyıla kadar uzanır ve zaman içinde çeşitli stiller ve formlar gelişmiş.
Tahmin edileceği üzere bu sanatın kökeni İslam’ın ilk dönemi; vahiy ile beraber başlıyor.
Kur’an’ın günümüze ulaşan en eski nüshası olan Birmingham mushafı el yazmasında yazılı olduğu şekliyle besmele.
Kur’ân-ı Kerîm’in, insanlığa yaklaşık yirmi üç yıllık bir süre içinde parça parça indirildiği malum. Allah’ın ayetlerinin sözel olarak vahyedilmesine rağmen Kur’an’da ondan “kitâb” diye söz edilmesi, Kur’an’ın hem “levh-i mahfûz”da yazılı olması hem dünyada yazıya geçirilmesiyle ilgili. Nitekim yüce kitabımızın en başta gelen isimlerinden biri Kur’an ise, diğeri “kitâb”tır. Kökenine bakacak olursak her iki kelimenin “toplamak” anlamına geldiğini görürüz. Bu durumda ilkinde Kur’an’ın harf ve kelimelerinin sesli, diğerinde yazılı biçimde bir araya getirilmesi söz konusu.
Hat sanatı, İslam medeniyetinin görsel sanatlar alanında önemli bir yere sahip olan ve özellikle Arap harflerinin estetik ve sanatsal bir biçimde yazılmasını içeren bir yazı sanatı. Bu sanat formu, kelimelerin ve harflerin görsel estetiğine odaklanır ve metinleri sanatsal bir ifade aracı olarak kullanır. Hat sanatı, Kur’an ayetlerinin, hadislerin, naatların, ilahilerin, şiirlerin ve diğer edebi metinlerin yazılmasında sıkça kullanılmakta. Bu sanat dalı, kelime ve harflerin biçimine, kompozisyonuna ve düzenine büyük önem veriyor. Geleneksel olarak, bu sanat formu kalem, mürekkep, kağıt ve deri gibi malzemeler kullanılarak icra edilmiş.
Hat sanatının kökenleri, İslamiyet’in ilk yıllarına, 7. yüzyıla kadar uzanır. Zamanla, bu sanat dalı kendi içinde çeşitli stiller ve ekoller geliştirmiş.
Hat stilleri
Hat sanatının gelişmesiyle değişik hat yazım teknikleri ve görsel ifadesi de zenginleşerek gelişti. Bir tür hat fontları diyebileceğimiz hat stilleri hattatlar tarafından kullanıldı.
İslam medeniyetinin genişlemesiyle birlikte hat sanatı da çeşitlenip gelişmiş elbette. Büyük İslam imparatorluklarında, hassaten Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, hat sanatı önemli bir sanat dalı olarak teşvik edilip desteklendiğini görüyoruz. Hat sanatı, zamanla çeşitli yazı stillerinin gelişimine tanıklık ediyor. Bunlar arasında Kufi, Nesih, Sülüs, Divani, Rika, Talik gibi stiller bulunmakta. Her stil, belirli özellikleri, kuralları ve estetiği ile tanınıyor.
Hemen birkaçının bazı özelliklerini yazalım:
Kufi: En eski hat stillerinden biri olan Kufi, dik açılı ve geometrik formlarıyla tanınıyor. İlk Kur’an nüshaları ve mimari eserlerde yaygın olarak kullanılmış.
Nesih: 10. yüzyılda gelişen Nesih stili, daha akıcı ve okunaklı bir yazı tipi. Kuran yazımında ve günlük yazışmalarda sıklıkla tercih edilmiş.
Sülüs ve Talik: Sülüs, 15. yüzyılda Osmanlılar tarafından geliştirilen ve büyük sanatsal değere sahip olan bir stilken, Talik ise daha akıcı ve zarif bir form sunmakta.
Talik yazı fontu
Divani: 16. ve 17. yüzyıllarda Osmanlı döneminde gelişmiş, akıcı ve kıvrımlı bir yazı stili. Özellikle süsleme ve dekoratif amaçlar için kullanılmış.
Reyhani: “Tatlı kokulu bitki” anlamına gelen bu yazı stili, estetik açıdan hoş ve kolay okunabilir olmasıyla bilinir. Kuran metinleri için kullanılmıştır
Muhakkak: Sülüs yazının yatkın ve yatay kısımları uzun ve geniş olan cinsi. Hat ve Hattatan’da bir buçuk hissesi düz, geri kalanı müdevverdir (Eğri) deniyor. XVI. yüzyıla kadar çok kullanılmış, sonra yerini Sülüs’e bırakmış.
Ri’kaa: 19. yüzyılın sonlarında gelişen, Sülüs’ün unsurlarını içeren ancak daha yuvarlak ve daha kısa yatay çizgilere sahip bir yazı stili. Özellikle Osmanlı hat sanatçıları tarafından tercih edilmiş ve modern grafik tasarımında kullanılmış.
Rik’aa örneği
Tevki’: Tevki’ stili doğrudan kaynaklarda belirtilmese de Osmanlı İmparatorluğu altında resmi belgelerde ve kitabelerde kullanılan bir stil olarak biliniyor. Sadeliği ve netliği ile hükümet fermanları için uygun bulunmuş.
Gubari: Gubar Arapça «toz» demek. Çok ince ve küçük yazılmış, toz gibi denecek tarzdaki yazıya da “Gubari” denmiş. Genellikle küçük ve detaylı harfleri nedeniyle manüskriptlerin kenar süslemelerinde ve karmaşık tasarımlarda kullanılan minyatür bir yazı olarak biliniyor.
Siyakat: Kufi yazıyı andıran tapu kayıtlarında, arazi ve emlak defterlerinde ve malî kayıtlarda kullanılan hususi bir yazı nev’idir. Türklere mahsustur.
Siyakat stili örneği
Son birkaç yazıda hayli fazla görsel kullandığımız için, dizimiz birkaç bölüm uzadı… Bayramdan önce bitireceğiz inşallah.