Gazeteci Ahmet Dönmez kendi internet sitesinde kaleme aldığı yeni yazısında ABD tarafından AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın mal varlığının tespit edildiğini ifade etti.
‘ABD zaten Erdoğan’ın malvarlığını tespit etti’ başlığı ile kaleme aldığı yazıda Dönmez, “Ta 5 yıl öncesinden bir bilgi aktarayım mesela. Bunu bir kaç yerde paylaştım ama tekrar olsun. Ankara’da bilmeyen yok zaten. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone, 2014 Haziran’ında Türkiye’den ayrılmadan önce ziyaret ettiği bazı yerlerde, “Erdoğan’ın kayıt dışı mal varlığını tespit ettik. Gemilerde, uluslararası sularda yüzdürdüğü paralar dahil… Tespitlerimize göre 200 milyar doları var.” demişti.” şeklinde konuştu.
İşte Ahmet Dönmez’in ‘ABD zaten Erdoğan’ın malvarlığını tespit etti’ başlıklı yazısı
“Kaba tabirle, ‘ne mal varlığıymış arkadaş!’
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar derler ama nasıl bir zenginlikse artık, bütün dünyanın çenesine kara sular biriktirdi.
Neyse, ‘azdan az; çoktan çok gidermiş…’
Erdoğan ailesinden ne kadar gidecek, göreceğiz.
Beraberinde bütün ülkeyi de götürmese bari…
Oysa daha önce bunun dile getirilmesi bile Erdoğan’a Barış Pınarı Harekâtı’nı iptal ettirmemiş miydi?
Korktuğu başına geldi.
Suriye’ye ‘pınara’ giderken evdeki ‘Trump’dan olacak bu gidişle.
ABD’nin demokrat-cumhuriyetçi bütün taraflarını kendisine karşı birleştirmeyi başardı ya, bakalım çok güvendiği Trump ne kadar duracak önünde.
****
Her ne kadar partisinin grup toplantısında bu tasarıya Ermeni soykırım tasarısının altında bir iki cümleyle değinse ve ‘FETÖ-METÖ’ gibi bir şeyler dese de Erdoğan’ın o eski halinden eser yok şimdi.
Neydi o Man Adası belgelerini gündeme getirince Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yaygara koparmalar… Paça kasnak dalmalar… ‘Müptezel’ler, ‘utanmaz’lar, ‘arlanmaz’lar… Tehdit savurmalar….Yargıda şeyini yapmalar falan…
Niye bağıramıyor şimdi Washington’a?
“İspat etmezseniz namertsiniz!” dese ya..
“Tek kuruşumu bulun hepsini size iade edeceğim!” diye meydan okusa…
Çünkü biliyor.
Biliyor Amerika’nın elinde ne var.
“Ne olacak baba, senin paraların var işte kasada!”
…diyordu ya oğlu Bilal,
Amerika bilmiyor mu sanki nerede ne var?
****
Ta 5 yıl öncesinden bir bilgi aktarayım mesela.
Bunu bir kaç yerde paylaştım ama tekrar olsun. Ankara’da bilmeyen yok zaten. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone, 2014 Haziran’ında Türkiye’den ayrılmadan önce ziyaret ettiği bazı yerlerde, “Erdoğan’ın kayıt dışı mal varlığını tespit ettik. Gemilerde, uluslararası sularda yüzdürdüğü paralar dahil… Tespitlerimize göre 200 milyar doları var.” demişti.
Biliyorlardı.
Takip ediyorlardı.
Onların bildiğini Erdoğan da biliyordu.
Türkiye’nin dış ilişkileri zaten epeydir Erdoğan ailesinin bu mal varlığı üzerinden dönüyordu. Herkes alacağını alıyor, gerisine karışmıyordu.
Azdan az, çoktan çok…
****
Bu noktada size bir kaç hatırlatma, biraz zihin tazelemesi…
Tarih 30 Aralık 2004…
AKP içerisinden bakanlar, üst düzey isimler ve partiye yakın işadamlarından çarpıcı itiraflar dinleyen dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, Washington’a bir kripto geçiyordu. Kriptoda şöyle yazıyordu: “Görüştüğümüz iki önemli partili, ‘Başbakanımızın İsviçre bankalarında 8 ayrı gizli hesabı var’ dedi.”
ABD Dışişleri Bakanlığı bilgi havuzuna düşen ve daha sonra Wikileaks belgeleri arasında çıkacak bu kriptoda şöyle yazıyordu: “Erdoğan’ın zenginliğinin kaynağı olarak oğlunun düğününde takılan takıları göstermesi, bir Türk işadamının çocuklarının okul masraflarını sadece yardım amacıyla karşıladığı yönündeki beyanatları bu noktada anlamsız kalıyor.”
Taraf gazetesi bu belgeyi 30 Kasım 2010 tarihinde ‘Erdoğan’ın İsviçre’de 8 gizli hesabı var’ başlığı ile manşet yaptı. Aynı gün Sözcü de ‘İsviçre bankalarında 8 gizli hesabı var’ sürmanşeti ile çıktı. Erdoğan, Taraf’a “Alçaksınız!” diye yüklendi.
Ama hiç bir zaman Edelman’a ya da ABD’ye aynı sözü söyleyemedi.
“Benim İsviçre bankalarında bir Allah kuruşu param yok ki bunu ispat edeyim.” diye cevap veriyordu muhalefete. Zaten Amerikan elçiliğine gidip bilgi veren üst düzey AKP’liler de eminim para birimini ‘kuruş’ olarak söylememiştir. Hele hele ‘Allah kuruşu’ diye hiç söylememiştir.
O zamanın Aydınlık’ı, 2011 yılında sürmanşetten, “Tayyip’in ‘gizli hesap’ bilgilerini CIA’ya Arınç verdi” iddiasını ortaya attı.
Bu iddia, Oda TV davasında tutukluyken hayatını kaybeden MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu’nun Aydınlık gazetesine gönderdiği el yazısı notlara dayandırılmıştı. Buna göre Erdoğan’ın 8 ayrı hesapta yaklaşık 800 milyon doları vardı. Alman istihbarat teşkilatı BND de bir İsviçreli banka yöneticisine 30 milyon euro vererek bütün bu hesapların belgelerini satın almış ve Erdoğan’a karşı kullanmaya başlamıştı. Bu belgelerin CIA’nin elinde de olduğunu öne süren Kozinoğlu, Amerikan gizli servisine bilgileri sağlayanın ise Bülent Arınç olduğunu iddia ediyordu.
Ağustos 2014’te Alman istihbaratının 5 yıldır Türkiye’yi dinlediği ortaya çıktığında AKP hükümetinden ‘tık’ bile çıkmayacaktı. Daha yeni Cumhurbaşkanı seçilmiş olan Erdoğan da ölü taklidi yapıyordu.
Ne diyebilirdi ki Almanlara?
Bütün hesaplar ellerindeydi.
Üstelik “güçlü devletler dinler”di.
Azdan az, çoktan çok giderdi.
****
Aslında Gazeteci Hayrullah Mahmud, Edelman’ın kripto mesajını Wikileaks’ten de Taraf ve Sözcü’den de önce patlatmıştı.
Daha sonra Ergenekon davası sanığı olacak Hayrullah Mahmud, 30 Ocak 2006 tarihinde bazı adreslere e-posta atmıştı. Ergenekon duruşmalarının birinde mahkeme huzurunda da okunacak bu e- postada şunlar yazıyordu: “2005 yılının ilk çeyreğinde ABD Büyükelçisi Eric Edelman, Tayyip Erdoğan ile görüşür. Edelman, Erdoğan’ın önüne, İsviçre’deki sır hesabıyla ilgili dosyayı atar ve İncirlik üssü, Kıbrıs, Kuzey Irak, Afganistan ve Kürt sorunu konularında ABD’nin isteklerini yapması karşılığında, dosyayı gizli tutacaklarını söyler.”
Azdan az, çoktan çok yani…
****
Gizli belgeler bir tek Amerikan ve Alman gizli servislerinin mi elindeydi?
Peki ya Mösyö?
Yine Ergenekon davasına konu olan Açık İstihbarat isimli sitede 8 Ocak 2010 tarihinde Meyyal Uygur imzasıyla çıkan “Çok Zenginleştiniz Mösyö!” başlıklı yazı bize ipucu verebilir.
İddiaya göre bu sözü, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’a hitaben söylemişti. Türkiye dışişleri kaynaklarına dayandırılan yazıda şöyle deniyordu: “Bugünlerde Ankara kulislerinde, önemli siyasetçilerin ağzında yoğun bir dedikodu dolaşıyor. Onlar da, çok güvendikleri diplomatlardan duymuşlar. İddiaya göre görüşmelerin birinde Sarkozy, Erdoğan’a şöyle demiş: ‘Kendi aramızda konuşuyoruz da, bakıyoruz son dönemde tüm liderler arasında iki kişi çok zenginleşti. Biri Berlusconi, diğeri de siz Mösyö Erdoğan… Bunu nasıl başardınız, gerçekten çok merak ediyoruz.”
Aslında bu bir imaydı. Sarkozy gerçeği biliyor ve Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmak için istihza ediyordu.
Nereden mi biliyordu?
Belki kendisi de bu işlerde iyi olduğu için olabilir (Daha sonra yolsuzluktan yargılandı) ama asıl kaynağı şurada arayabiliriz: İngiliz bankası HSBC, 11 Mart 2006 tarihinde yaptığı bir resmi açıklamada, “Eski bir çalışanımızın gerçekleştirdiği bilgi hırsızlığı nedeniyle İsviçre’deki bankamızdan 15 bin müşterimizin hesap bilgileri çalınmıştır.” denilmişti. İddialara göre Almanların yanı sıra Fransız istihbaratı da bu belgelere milyon eurolar ödemişti. Hatta o belgeler arasında Fransa’nın Bütçe Bakanı Jerome Cahuzak’ın da gizli hesapları çıkınca bakan istifa etmek zorunda kalmıştı.
****
Bir yazıda “Erdoğan bir konsorsiyum” demiştim.
Hem bu kadar açığı olup hem de halkı bu kadar etkileyebilme manyetizmasına sahip bir lider, hesap sahipleri için aranıp da bulunamayacak bir liderdir. Kim niye deliğe süpürsündü ki?
Buna Türkiye içerisindeki derin çevreler de dahil.
Dikkat ederseniz bir zamanlar Erdoğan’ın yolsuzluklarını, yurtdışı hesaplarını, kayıt dışı paralarını en fazla gündeme getiren çevreler/kalemler, bir kaç istisnası haricinde bugün Erdoğan’ın en fazla yanında olanlar.
Herkes bu konsorsiyumdan kendi payına düşeni alıyor.
Azdan az, çoktan çok…