Ana Sayfa HABER Ahmet Altan’ın tutuklanması hukuken mümkün müdür?

Ahmet Altan’ın tutuklanması hukuken mümkün müdür?

Tekrar gözaltına alınan Ahmet Altan, polis arabasından sevenlerine böyle gülümsedi.

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli gazeteci ve yazarlardan Ahmet Altan, 3,5 yıl (1.138 gün) tutuklu kaldıktan sonra, 9 gün önce 10 yıl 6 aya mahkûm olup tahliye edilmişti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 6 gün önce bu karara itiraz etmişti. Ne tesadüf ki, 27. ACM başkanı da bir gün önce apar topar değiştirilmişti.

Yeni heyet salı günü Altan’ın tekrar tutuklanmasına karar verdi. Yakalama kararında ‘adli kontrol tedbirlerinin, harici davranışları da gözetilerek amaca hizmet etmediği’ ifade ediliyor. Mahkeme, yasa koyucunun yerine geçerek aynen Hitler’in yargıçları gibi, “Kararı Führer verseydi nasıl verirdi?” deyip karar vermesi gibi hareket etmiş oldu…

Bu öylesine olağanüstü şekilde ve gizli kapaklı şekilde verilmiş bir karar ki, ‘yakalama’ kararını 27. Ağır Ceza Mahkemesi, Ahmet Altan’ın avukatından bile gizlemiş. Avukatı dahil kamuoyu havuz medyasının gazetesi Sabah’dan öğrendi.

Ahmet Altan’ın avukatı Figen Albuga Çalıkuşu, sosyal medyadan yaptığı açıklamada durumu şöyle tanımlıyor:

“27 ACM Başkanı dün atandı ve bugün heyeti ile hukuksuz bir karara imza attı. 26. ACM’nin hükmünü yasaya aykırı olarak yok saydı. Kararı Ahmet Altan’ın avukatından gizledi. Ve kararı yine medyadan öğrendik! Hukuk betonlar altına gömüldü!”

Evet, hukuk betona gömülürken, Kağıttan flütten bahsederken Altan, hukuk ve yargı adeta kağıttan kaplan oldu.

GARABETLER SİLSİLESİ DEVAM EDİYOR…

Ahmet Altan, salı akşamı Göztepe’deki evinde tekrar gözaltına alındı. Bunu yaparken hukuki teamüller yine alt üst edildi.

Nitekim Ahmet Altan aynı soruşturma kapsamında 21 Eylül 2016’da mahkeme sorgusunun ardından serbest bırakılmış, iki gün sonra 23 Eylül’de tekrar tutuklanmıştı. Altan, aynı dava kapsamında ikinci kez tutuklanmış oldu.

Şimdi cevaplanması gereken hukuki bazı sorulara dikkat çekelim…

Ahmet Altan’la ilgili yeniden yakalama kararında şöyle bir nokta var;

  1. Ağır Ceza ‘hükümle birlikte tahliye’ kararı vermişti.

Hükümle birlikte verilen tahliye kararları, ilk derece mahkemesi tarafından ortadan kaldırılabilir mi?

Yani ‘istinaf’a giden bir dosyada, ilk derece mahkemesi (burada 27 ACM oluyor) yeniden yakalama kararı verebilir mi?

Hukuki boyutu çok basit:

Bu, bir yargılamayı bitiren karar, ara karar değil.

Ara kararlara itiraz edilebilir ve bu itirazı aynı derece içindeki üst mahkeme ya da – eğer kararı veren Ağır Ceza ise- numara olarak sonra gelen mahkeme inceler.

Ama bu bir ara karar değil.

Yargılamayı bitiren hüküm ilk önce/ ancak olağan yasa yolları kullanılarak denetlenebilir.

– Bunun ilki itirazdır.  Ama bu itiraz sadece kelime olarak diğer itiraza benzer. Teknik olarak aslında bu bir temyiz incelemelidir ve İstinaf Mahkemesince yapılabilir ancak…

Kararı veren asıl mahkeme bile kendi kararını değiştiremez çünkü dosyadan el çekmiştir.

Başka bir Ağır Ceza Mahkemesi de -asla ama asla- o dosyanın kararını değiştiremez.

CMK da bunun aksini ortaya koyacak ya da yorumla dahi bu sonucu ortaya çıkaracak hiçbir hüküm yoktur.

Mahkemenin hükmünü bölüp ceza ile ilgili maddeleri, “nihai karardır ama tutukluluk ya da tahliye ile ilgili madde ara karardır” demek de olanaksız, zaten bu bugüne kadar tartışmaya bile değer bulunmamış bir konudur.

Yani özetle,

Bu şekilde bir itiraz ve tekrar tutuklama kararı olamaz. Hükümle birlikte artık dava biter ve savcı bir itirazı varsa İstinaf’tan isteyebilir ancak…

Ahmet Altan, Göztepe’deki evinde tekrar gözaltına alındı.

AKSİ GÖRÜŞLER…

Bazıları ise; KHK’nın 93. maddesiyle, CMK’nın 104/2 maddesindeki “Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir” ifadesindeki “ret kararına” ibaresi, “bu kararlara” olarak değiştirildiğini, buna dayanarak savcıların böyle itirazlar yapabildiğini ileri sürmektedirler.

Nitekim bu görüşleri de Sezgin Tanrıkulu şu şekilde eleştirmişti:

“Ahmet Altan ile ilgili yeniden tutuklama kararı verilmesi hukuka aykırıdır. Tahliyeye ilişkin mahkeme kararlarına savcı itirazı 15 Temmuz’dan sonra KHK ile CMK’ya eklenmiş ve kanunlaşmıştır. Bu hükmün kanunlaşmasının amacı hükümetin istemediği tahliyelerin önüne geçmektir… Burada hukuk zorlanmış olur ancak…”

Böyle görüşler olsa da tekrar altını çizelim:

Asla bu karara İstinaf dışında bir mahkeme müdahale edemez. Tahliyeye itiraz yolu getirildi evet, ama bu mutlaka ara karar olmalı. Hükümle sadece İstinaf yolundaki itiraza başvurulabilecektir. Mahkemenin yaptığı hukuk cinayetine kılıf bulmaya çalışanların atladığı husus da bu idi!

Tekrar vurgulayalım:

Bir yargılamayı bitiren karardır. Nitekim CMK Madde 223/1 ifadesi açıktır:

“Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.”

Yargılamayı bitirdikten sonraki her karar hükümdür, ara karar değil.

CMK Madde 267’deki itiraz edilebilecek mahkeme kararın açıkça yasada gösterilmesi gerekir. Tutuklama kararı gibi…

Soruşturma ve yargılama aşamasındaki tutuklama ve tahliye (eskiden buna da itiraz edilemezdi ama KHK ile getirildi, bu da ayrı garabet) kararlarına itiraz edilebilir ama hükümden önce Mahkeme yargılamanın bittiğini ilan ederek tutanağa yazar. Bu andan itibaren ne soruşturmadan ne de ilk derece yargılamasından söz edilebilir çünkü yargılama bitmiştir. Hüküm, yargılamanın sonucunu ilandır.

Yargılamayı bitiren işlem olan hüküm açıklandıktan sonraki İstinaf yoluna gidilmesi için yapılan başvuru da CMK 267’deki itiraz değildir. Sadece uygulamada manası nedeni ile itiraz kelimesi kullanılır.

İlk dereceli mahkemenin mahkûmiyet kararına karşı önce sadece CMK 272. Madde kapsamında İstinaf yoluna başvurulabilir. Teknik olarak bu da aslında bir temyiz incelemesidir ve İstinaf Mahkemesince yapılabilir.

HÜKMÜ OLMAYAN MAHKEME!..

Hüküm, ceza ile ilgili kısımlar ve diğer maddeler diye bölünemez. Hükümle belirlenen yargılama giderleri dahi tıpkı tutuklama ya da tahliye gibi kararın bir parçasıdır. Bu nedenle 27. Ağır Ceza mahkemesi, İstinaf Mahkemesinin yetkisini gasp ederek kararı denetlemiştir.

Tekrar söylüyorum; verilmiş hükmü mahkemenin kendisi bile değiştiremez ancak temyiz incelemesiyle değişebilir. O zaman bu yaşanan hadisenin adı nedir?

Bu son kararında Mahkeme adeta CMK m. 109’a yeni fıkralar eklemiş oldu. Tahliye olduktan sonra:

“Konuşma, nedamet getirmeme, tahliye kararı verenlere ve verdirenlere şükranlarını bildirmeme, edebi bir yazı yazıp yaşananlara dikkat çekmiş olma…” bütün teamülleri ve yasaları hiçe saymak için yeter sebep sayılmış oldu.

Terör mahkemesi adıyla faaliyet gösteren bu organlara mahkeme denemez, yapılana da yargı faaliyeti denilemez… Yapılanın adı; hukukun argümanlarının, hukuksuzluğun aracı olarak kullanılmasıdır.

Bu da adaletin ortadan kalkmasıdır. Adaletin bittiği yerde anarşi başlar.

Keşke yargı kendi kendisini imha etmeseydi. Çünkü adalet bir gün onlara da lazım olacaktı.

“Ki, “Adaletsiz bir ülke mezbahadan başka bir şey değildir.” (Georges Clemencau) Ve herkes de payına düşeni elbet alacaktır.

HENÜZ YORUM YOK