Ahmet Altan: Hapishane çok korkulacak, kişiliğinden haysiyetinden vazgeçeceğin bir yer değil

Tam dört buçuk yıl cezaevinde kaldıktan sonra 14 Nisan 2021’de tahliye olan gazeteci yazar Ahmet Altan o tarihten bu yana ilk kez bir programa çıktı.

Kırathane İstanbul Edebiyat Evi’nin YouTube kanalında Yasemin Çongar’ın sorularını cevaplayan Ahmet Altan, üç kitabı ve cezaevindeki hayatı üzerine açıklamalarda bulundu.

Altan, “Hapishane çok korkulacak, kişiliğinden haysiyetinden vazgeçeceğin bir yer değil.” ifadelerini kullandı. Üç kez ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesine dikkat çeken Altan, “Dünyanın neresinde olursa olsun, bir yazar hakkında üç kez ağırlaştırılmış müebbet cezası verilirse -ki bu dört duvar arasında öl demektir- buna dönüp bakarlar. Bir beton yığın arasında öldürülmemiz için buna mahkum edildim. Dünya dönüp bana baktı. Bir yazar bunun için ne yapmış olabilir? diye” şeklinde konuştu.

“Sübliminal mesaj vermeyeceğim direk mesaja geçeceğim’

Programın başında ‘sübliminal mesaj’ verdiği için müebbetle yargılanmasını hatırlatan Altan, “Ben ne zaman televizyonda konuşsam hapse atıyorlar. Şansımı bir kez daha deneyeceğiz. Sübliminal mesajlar vermeyeceğim direk mesaja geçeceğim” dedi.

‘Silivri soğuk değil, tavsiye ederim’

”Hapishane hayatın nasıl geçti?” sorusuna Altan, “ Hapishane o kadar da korkutucu değil. Bir motto var ya ‘Silivri soğuktur.’ Silivri hiç soğuk değil. Kaloriferleri harikulade yanıyor, yemekleri hiç fena değil. Avlusunda yürürsen spor da yaparsan öyle çok korkulacak, bütün hayatını bir korkunun içine hapsedeceğin, kendi kişiliğinden haysiyetinden vazgeçeceğin bir tehdit değil. Silivri soğuk değil. Eğer o kadar korkuyorsanız başka bir neden bulun. Kaloriferler çok yanıyor, yekleri çok iyi. Tavsiye ederim yani” dedi.

Altan bu konu hakkında şöyle devam etti: “Korkmayı bu kadar sıradanlaştıramazsın. Korkmak, bu kadar sıradan, bu kadar rahatlıkla kabul edeceğimiz bir şey değil bence. Ben mesela şu lafa tahammül edemiyorum: Yargıçlar adil karar veremiyorlar, niye, çünkü başka yere tayin olmaktan korkuyorlarmış. Bu adamı öfkelendirir. Sen başka yere tayin olmaktan korkan bir adamsan, yargıç olma. Korktuğun için başkasının hayatını mahveden bir karar veriyorsun. Korkunun bu derece utanç verici bir mazeret olmasını nasıl kabul ediyorsunuz? Ben etmem. Ben etmem. Hapishaneye girdim, çıktım, bir daha da girerim.”

Ahmet Altan programda kitaplarını cezaevinde nasıl yazdığını ise şöyle anlattı:

‘Birlikte kaldığım insanlar çok yardım etti’

“Hapishanenin şöyle bir gerçeği var. ‘Ben şöyle yapamam böyle yapamam’ diyen herkese her şeyi yaptırıyor. Hücrelerde bir metre plastik masa ve 3 tane plastik sandalye var. Üç kişi oturuyor. Karşısında televizyon var. Tuvalet banyo aynı yerde. Ama birlikte kaldığım insanlar olağanüstü yardım ettiler. Bazıları ben yazarken yataklarına çekiliyordu. ‘Ben rahat yazayım’ diye. Bir de ben çok sigara içerim, onlar içmiyordu. Buna rağmen, hiç yakınmadan bana yer açtılar. Onların durumu çok kötü. Ben yazarken ben unutuyorum. Ama onlar unutmuyor. Bana kahve getirirdiler.”

‘Önemli olan nerde yazdığın deği,l malzeme varsa yazarsın’

“Önemli olan nerde yazdığın değil malzeme varsa yazarsın. Kağıdı temize çekme çok zor oluyordu benim için. Bilgisayar yok. 10 kitaptan fazla kitap yasak. Çok fazla kaynak yok. Kafandan yazıyorsun. Yazıyla düzeltmek çok zor. Ama mesele şu yazacak bir şey varsa yazarsın. Acıklı olan onu bulamamak, bulmasaydım çok sıkıntı çekerdim. Ben her türlü ortamda yazarım. Ben yazarken yazdıklarımı görüyorum, sesini duyuyorum. Başka bir şey duymuyor.”

“Kitapların neden Türkçe basılmadı?” sorusuna Altan şu cevabı verdi:

‘Ülkemde kitap bastırmayacak kadar kibirli değilim; kimse kapımı çalmadı’

“Bir kitabın basılması için karar veren yazar değil. Yayınevi basması lazım. Bu dönemde Everest basmak istiyor. Ama Türkiye’deyiz, kesin konuşamıyoruz. Herhalde basar. Her yazar kendi dilinde kitabının çıkmasını ister. Eğer basılmıyorsa bu yazardan değildir. Kimse gelip bana basayım demedi, kimseye de ben bas demedim. ‘Bas’ dersen basamazlar ve durduk yere onları korkak durumuna sokmak istemezdim. Korkmuyorsa gelir kapımı çalar ve kitabı basar zaten”

“Ha bu çok fiyakalı bir durum. Ülkende basılmamış ama dünyada sükse yapıyorsun. Yazar için çok güzel bir şey. Ama birisi gelse tabii ki bastırırdım. Ülkemde kitap bastırmayacak kadar kibirli değilim.”

ALTAN’IN HAPİSTE YAZDIĞI KİTAPLAR

-On dokuz denemeden oluşan ve otuza yakın ülkede yayımlanan, Ahmet Altan’a birçok ülkede ödül getiren Dünyayı Bir Daha Görmeyeceğim;

-Günümüz Türkiye’sinde geçen bir roman; dünyadaki ilk baskılarını Mayıs 2021’de İtalya’da, Eylül 2021’de ise Fransa’da yapan, halen İngilizce ve Almanca dahil birçok dilde baskı hazırlıkları süren ve Fransa’da Transfuges Dergisi’nin En İyi Avrupa Romanı Ödülü’nü kazanan, Prix Médicis dahil üç önemli edebiyat ödülünün de aday listesine giren Hayat Hanım;

-Ahmet Altan’ın son rötuşlarını bu yaz tamamladığı, yirminci yüzyıl başında Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenen bir diğer roman, Zarlar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin