Afgan kadınlar müzakere masasında yer arıyor

HABER ANALİZ | YÜKSEL DURGUT 

Afganistan’ın 40 yıllık savaşında en büyük acıları kadınlar çekti. Eşleri cephede savaşırken, ekmeğin aslanın ağzında olduğu dönemleri yıllarca tek başlarına yaşadılar. Şimdi ise ülkelerinde çaresizce barışı bekliyorlar. Afgan kadınları Taliban döneminde hiçbir şekilde söz sahibi değillerdi. Taliban hükümetinin çöküşünden bu yana geçen yıllarda eşitlik için büyük savaşlar verdiler. Bugün ülkede kadın bakanlar, valiler, yargıçlar, polis ve askerler var. İlginç bir veri ise Afganistan Parlamentosunda ABD Kongresi’nden daha yüksek oranda kadının varlığı.

Yine de ülkede kadın intiharları çok yaygın. Her yıl 3 bini aşkın kadın intihara kalkışıyor. Bu sayıya kırsal bölgelerde yaşanan ve yetkililerden gizlenen rakamlar dahil değil. Baskılar sonucu zorla evlendirilenler, aile içi şiddete maruz kalanlar ve sosyal baskılar bir İslam ülkesi olan Afganistan’da bu rakamın artmasına neden oluyor. Her on kadından dokuzu fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. UNICEF’in verilerine göre ülkede zorla evlendirilen kadınların üçte biri 18 yaşından küçük yaşta bu baskıya maruz kalıyor. Anne olmak için dünyanın en tehlikeli ülkelerinden birisi. Okuma yazma oranı kadınlarda yaklaşık olarak yüzde 15.

ABD ile Taliban arasındaki 29 Şubat anlaşması, Afganların çaresizce ama dört gözle bekledikleri barışın yolunu yeşertti. Ancak bu süreçte kadın hakları açısından büyük riskler de yaşandı. Bu anlaşma Afgan kadınları için hem büyük korkular hem de büyük umutlar besledikleri bir dönem oldu.

Afgan kadın hakları aktivistleri, barış görüşmeleri için müzakere masasında hak ettikleri yer için mücadele verirken, Afgan hükümetinin direnişiyle karşı karşıya kaldılar. Afgan kadın aktivistler, bu süreçten dışlanmalarının Taliban’ın kadınlara ve kız çocuklarına yönelik amansız ayrımcılığı ile birleştiğinde yeniden sürecin en kolay kurbanı olabileceklerini dile getiriyorlar.

ABD-Taliban anlaşması, yabancı askerlerin ülkeden çekilmesine ve Taliban’ın uluslararası terör saldırılarına desteğini önlemeye odaklanıyor. Taliban, 10 Mart’ta başlaması planlanan Afgan hükümeti ile diğer gruplar arasındaki “ülke içi görüşmeleri” bekliyor. ABD’nin görüşmelerdeki temsilcisi Zalmay Halilzad, kadın haklarının, insan haklarının ve güç paylaşımıyla ilgili diğer konuların Afganistan’ın iç meselesi olduğu görüşünü defalarca söyledi. Haliyle bu görüş aktivistler için hayal kırıklığı yarattı.

Taliban ise kadın hakları düşmanlığını hala sürdürüyor. Bunun en son örneği 2 Mart’ta Celalabad şehrinde üç kadın medya çalışanının öldürülmesi ile görüldü. Taliban’ın 1996-2001 dönemi, kızların eğitime, istihdama, hareket özgürlüğüne, sağlık hizmetlerine erişimini engellemesiyle ve kadınları kamusal kırbaçlama veya taşlama yoluyla infaz da dahil olmak üzere şiddete maruz bırakmasıyla öne çıkmıştı.

Taliban’ın kadınlarla ilgili retoriği ve bu hareketleri sonraki yıllarda toplum baskısından dolayı hafifledi ve bazı yerel Taliban komutanları, kızların ilkokula gitmesine izin verdi. Ancak Taliban, kızların okullarına yönelik şiddetli saldırılar düzenlemeye ve kadınların temel haklarının kullanmalarını engellemeye ve toplumsal cinsiyet eşitliğine muhalefet etmeyi sürdürdü. Bunun en meşhur örneği ise Malala Yusufzai. Okul servisinde okula giderken başından vurulan ve daha sonra dünyanın gündemine oturan olay sonrası Yusufzai, İngiltere Kraliçesi tarafından özel bir ambulans uçakla İngiltere’ye götürülerek tedavi edilmişti.

Ancak bir Taliban lideri barış görüşmeleri sırasında, “Birlikte, tüm Afganların eşit haklara sahip olduğu, kadınların İslam tarafından tanınan haklarının, olduğu bir İslami sistem inşa etmenin yolunu bulacağız” diyerek 2001’e kadar kadınların “İslam’ın izin verdiği ölçüde” tüm haklardan yararlandığını iddia etti.

Diğer yandan bugüne kadar Afgan hükümetleri kadın hakları konusunda bekleneni vermedi. Hatta kadın hakları savunucularının çıkışlarını düşmanca tavır olarak yorumladılar. Hem Hamid Karzai hem de Ashraf Ghani’nin yönetimleri sık sık kadın haklarını görmezden geldiler. Her ikisi de aktivistlerin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1325 sayılı Kararı kapsamında belirtildiği gibi, kadınların barış sürecine tam katılımı yönündeki taleplerini reddetti.

Afgan kadınlar müzakereler sırasında masada olabilmek için büyük mücadeleler veriyorlar. Barış görüşmelerinin ülke içi bölümüne geçilirken kadınların endişeleri de yükseliyor. Afganistan’daki tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki siyasi iç çatışmalar, hükümet adına müzakere ekibinin atanmasını geciktirdi. Görüşmelere hangi ülkenin ev sahipliği yapacağı gibi meselelerin netleşmemesi, kadın hakları aktivistlerinin toplantılara kadınları dahil etmek için lobi yapmasını ise engelliyor.

Birkaç yıl önce Afgan feministlerin, kadınları eşit insan olarak bile tanımayı reddeden bir grup olan Taliban ile müzakere yapılmaması gerektiğini savunan seslerini duymak çok yaygındı. Ancak bugün bu sesler artık neredeyse çıkmıyor. En aktif kadın aktivistler bile, Afganistan’da barışa giden yolun sadece Taliban ile müzakereler sonucunda açılacak olmasını kabullenmek zorunda kaldı.

Şimdilerde kadınlara yönelik şiddetin yeniden tırmanması en büyük korku. Bu ülkenin en çok acı çeken tarafı olan kadınlar haklarının korunması için bu sürecin bir parçası olmak istiyorlar. Kadınların müzakere masasında yer alması gerektiğini savunuyorlar. Siyasiler, kadınların barış süreçlerindeki rolünün sadece sonradan düşünülen bir şey olmadığını, aynı zamanda sürdürülebilir ve uygulanabilir barış anlaşmaları için kritik olduğunu kabul ediyor. Afgan hükümetinin hayat mücadelesi veren kadınlarına destek vermesi, ülkenin geleceği için önem arzediyor.

Çünkü ortalama yaşam süresi 51 olan Afgan kadınlarının daha uzun ve daha sağlıklı bir hayata kavuşması da buna bağlı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin