ENSAR NUR | TR724 STRAZBURG
Adalet Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) gönderdiği mektupta, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenenlerin AİHM’e yaptıkları ve yapacakları başvurularda mağduriyet yaşanmaması için ‘başvuru sürelerinin askıya alınması’ çağrısında bulundu.
Rejimin haber ajansı AA’nın aktardığına göre, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanı Hacı Ali Açıkgül’ün AİHM’e gönderdiği mektupta, Türkiye’de meydana gelen iki büyük depremin 10 vilayette yıkıma yol açtığı ve yaklaşık 13,5 milyon kişinin depremden etkilendiği ifade edildi.
Normal şartlarda AİHM’e başvuracak mağdurların, iç hukuktaki itiraz yollarını tükettikten sonra Strazburg’ta bulunan Mahkeme’ye dosyalarını göndermek için 4 aylık süreleri bulunuyor. Mektupta, AİHM’e yapılacak başvurularda sürenin askıya alınması çağrısında bulunularak, başvuru süresinin 6 aya çıkarılması talep edildi:
“Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile herhangi bir hak kaybına sebebiyet verilmemesi amacıyla adli işlemlere ilişkin tüm süreler, depremin meydana geldiği 6 Şubat 2023 tarihinden itibaren 10 ilde iki ay süreyle, diğer illerde ise belirli koşullarda bir ay süreyle durdurulmuştur. İki depremden etkilenen kişilerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptıkları ve yapacakları başvurularda herhangi bir mağduriyet yaşamaması için mahkemenin de benzer şekilde süreleri askıya alması veya söz konusu başvurulara bu konuda esneklik sağlaması yerinde olacaktır.”
Hukukçu Hakan Kaplankaya da Twitter hesabında başvuru süresinin uzatılması gerektiğini söyledi: “Depremzedeler, başvurularında yeni bir adres verecekleri için AİHM’in mağduriyetin geçerliliği konusunda sağlıklı bir değerlendirme yapması mümkün değil. En makulü, Türkiye’den gelecek tüm başvurular için 6 Şubat itibariyle sürenin 2 ay kadar uzatılması olacaktır.”
Derogasyon bildirimi
Adalet Bakanlığı aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 15’inci maddesinde düzenlenen “olağanüstü hallerde yükümlülükleri askıya alma” hükmünü kullanacağını bildirdi.
Türkiye, depremler sonrasında 10 il için 3 ay süreyle ilan edilen Olağanüstü Hal’den (OHAL) kaynaklı olarak, sözleşmenin 4, 5, 6-1, 8, 10, 11’inci maddeleri ve sözleşmeye Ek 1 No’lu Protokol’ün 1, 2 maddelerinde öngörülen yükümlülüklerden derogasyon içerebileceğini belirten bildirimi Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne gönderdi.
Mektupta, Türkiye’nin ulusal mevzuat ve uluslararası yükümlülükleri doğrultusunda, yasaların öngördüğü şekilde gerekli tedbirleri aldığı vurgulandı.
AİHM, 15’inci madde üzerine hazırladığı kılavuzda, Devletlerin bu maddeden kaynaklı olarak sınırsız yetkiye sahip olmadığını vurguluyor:
21. Bununla birlikte, Devletler bu konuda sınırsız bir yetkiye sahip değildir: Mahkeme, Devletlerin krizin “kesinlikle gerektirdiği ölçünün” ötesine geçip geçmediğine karar verme yetkisine sahiptir. Alınan tedbirlerin “durumun zorunluluklarının kesinlikle gerektirdiği ve uluslararası hukuk kapsamındaki diğer yükümlülüklerle tutarlı” olup olmadığını değerlendirmek için, Mahkeme şikâyetleri esastan incelemektedir (Mehmet Hasan Altan/Türkiye, 2018, § 94; Şahin Alpay/Türkiye, 2018, § 78; Kavala/Türkiye, 2019, § 88).
22. Mahkeme’nin açıklığa kavuşturduğu üzere, “ulusun yaşamını tehdit eden kamusal bir acil durumun” varlığı, siyasi tartışma özgürlüğünü sınırlamak için bir bahane olarak kullanılmamalıdır. Olağanüstü hal durumunda bile Devletler, alınan her türlü tedbirin demokratik düzeni kendisine yönelik tehditlerden korumayı amaçlaması gerektiğini ve çoğulculuk, hoşgörü ve geniş fikirlilik gibi demokratik bir toplumun değerlerini korumak için her türlü çabanın gösterilmesi gerektiğini akılda tutmalıdır (Mehmet Hasan Altan v. Türkiye, 2018, § 210; Şahin Alpay/Türkiye, 2018, § 180).
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15’inci maddesi şöyle:
MADDE 15: Olağanüstü hallerde yükümlülükleri askıya alma
- Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
- Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
- Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir.
İnsanın gözlerinin yaşarası geliyor. Dışarıdan bakan ve içeriyi bilmeyen biri de sanar ki: TC devleti vatandaşlarının hak arama hürriyeti konusunda o kadar hassas ki bakar mısınız deprem bölgesinde insanların canını kurtarırken bile onların hak mahrumiyeti yaşamalarına müsaade etmek istemiyorlar. Bu ne al-i cenaplıktır tanrım.
Kim bilir altında ne hinlik yatıyor da şimdilik fark edilmiyor.