AKP’nin girişimi ile önce engellenen daha sonra ne hikmetse kurdurulan 15 Temmuz Darbesini Araştırma Komisyonu, Fethullah Gülen’i dinleyecekler haberi ile gündeme geldi. Komisyonunun başkanı ‘Feto’nun ipliğini pazara çıkaracağız’ diyor.
Baksanıza komisyon kararını vermiş, neyi araştıracak o da ayrı bir mesele. Hâlbuki yapılan algı operasyonlarının aksine içeri de ve dışarıda büyük bir kitle bu darbe girişiminin Erdoğan’ın bir kumpası olduğunu düşünüyor. Komisyonun bu iddiaları da araştırması gerekmez mi? Bu tavır bile komisyonun ne kadar işlevsiz olacağının ispatı ama yine de umudu erken kesmemek gerekir.
Eğer heyet ABD’ye ziyareti gerçekten ciddi ciddi düşünüyorsa, gelmeden önce yapması gereken ev ödevleri var, bir vatandaş olarak ben birkaçını hatırlatayım:
1- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinleyebilecek misiniz? Bir iddia da kendisinin bilgi ve onayı ile bazı şeylerin yaşandığı. Darbeyi haber aldığı saat ile ilgili çelişkili ve yanıltıcı açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı aynı zamanda ordunun başkomutanı. Başkomutan, 6 saat önce öğrendiği darbeyi engellemek için ne yapmış? O gün kimlerle ne görüşmüş? Henüz Marmaris’te kaldığı otele herhangi bir saldırı olmadan önce ‘otelime saldırdılar’ nasıl demiş? 17-25’te paralar giderken sesi ölü gibi çıkan Sayın Erdoğan, canı söz konusu olunca nasıl bu kadar rahat? Damadının yüzündeki gülücüklerin sebebi nedir? Daha ilk dakikada hele hele insanlar hayatını kaybederken ‘bu Allah’ın bir lütfu’ demeyi nasıl açıklıyor?
2- MİT başkanı Hakan Fidan’ı dinleyecek misiniz? İddia edildiği gibi darbe günü Genelkurmay’da mıymış? Eğer öyleyse neden? Eğer değilse o gün nerelerdeymiş? Hele hele Odatv’nin iddiasına göre darbecilerin arasından onlarla beraber karargâhtan ayrılmış mı? Basına servis ettikleri gibi Hulusi Akar ile toplantı yapmış mı? Darbeyi haber veremeyen bir istihbarat başkanı olur mu?
3- Hulusi Akar ve üst düzey komutanları dinleyecek misiniz? Bir odada 4 adam, her biri ayrı bir ifade veriyor. Belli ki yalan söylüyorlar. Basına yansıyan çarpıtma ifadelerden ziyade komisyona gelip sorulara cevap vermeleri çok önemli.
Bakalım zamanında Veli Küçük’ü komisyona getiremeyen Meclis, bu isimleri dinleyebilecek mi? Dünyadaki örneklerinde bu tür oturumlar televizyondan canlı yayınlanır. Darbeyi Gülen Cemaati’nin yaptığı konusunda hiçbir tereddüdü olmayan Hükümet kendisine güveniyorsa bu toplantıları halka açsa ya. Milli irade, gazi meclis, kahraman vekiller edebiyatından çok daha büyük iş başarmış olur. Tabii ki cesaretiniz varsa! Hem belki bunları yaparsanız ABD’ye kadar yorulmanıza gerek kalmaz.
***
Geçmiş olsun!
Davutoğlu varken büyük sıkıntılar yaşayan ama ‘herkesten çok biz eğiliriz’ diyerek kendini şimdilik kurtarmış Karar gazetesinin bugünkü manşetinde çok önemli bir haber vardı. Diyanet, cemaat ve tarikatlara yasal statü vererek üyelik şartı getiriyormuş. Ayrıca yine habere göre ‘kimin kaç tane taraftarı var’ belli olacakmış.
Oldu olacak kimliklere bir hane ekleyin de kim hangi cemaatten ya da tarikattan bilinsin. Öncelikle bütün cemaat ve tarikatları devlete bağlayacak sinsi plan bu yapıların yüzlerce yıllık geleneklerine aykırı. Şeffaflık, ‘Fetö’ gibi bahaneleri bir kenara bırakın. Amaç bütün sivil dinî oluşumları kontrol altına almaktır. Yurt, arazi, bina vererek her cemaati ve tarikatı biat ettirme politikası bir üst aşamaya ulaşmış durumda: Parti devletine eklemleneceksiniz yoksa yok olacaksınız. Hizmet hareketinin başına gelenler de size ders olsun!
-Cemaat ve tarikatların tüzel kişilikleri vardır, yıllardır vakıf ve dernek olarak da faaliyet gösteriyor. Zaten pratik sebepler de böyle de olmak zorunda. Bunda yeni ne var?
-Kimse dini inancını açıklamak zorunda değildir. Kimse bir yere gidip dini sohbet dinlediğini ya da kendisi ile aynı görüşte insanlarla hangi dini aktivitelere katıldığını devlete bildirmek zorunda değildir. Hiçbir cemaat de bunu yapamaz. Sureti haktan görünen bu talepler en fazla cemaatlere zarar verir. Yarın bizim de başımıza bir şey gelir diyerek insanlar bu yapılardan uzak durur. Merdiven altı oluşumlar artar.
-Bu cemaatler, tarikatlar eğer okul açıyorsa zaten Milli Eğitim Bakanlığı’nın kontrolünde demektir. Kuran kursu açıyorlarsa yine Milli Eğtim ve Diyanet’in denetimine tabidirler. Eğer para topluyorlarsa mali şube takip etmek zorunda. Peki, sorun ne? Kimin kaç tane üyesi var devleti ne ilgilendirir? Düşünülen kayıt altına alma işlemi gerçekleşince suiistimaller sona mı erecek?
-Peki, aynı şeyi mesela Aleviler için de düşünüyor musunuz? Cemevlerine gelip giden kişilerin o derneğe üye olma şartı var mı? Hıristiyan bir tarikata mensupsa bunu devlete bildirmek zorunda mı? Bir cemaatten ayrılan bundan sonra istifa mektubu mu verecek? Devlete gidip kayıt mı değiştirecek?
IŞİD’e adam devşiren ve çok iyi bildiğiniz grupların da isim listelerini çıkaracak mısınız?
Bugün Cemaat nefreti ile yapılan şeylere Sünni İslam’ın geleneklerine zarar vermek adına hoş görülemez. Bu gidişatın sonu tekke ve zaviyelerin bir günde kapatıldığı gibi bir güne gidiştir. Ehli sünnet vel cemaat, Hizmet kadar dik durup bedel ödemeyi göze alamazsınız belki diye şimdiden uyarayım istedim.