ABD’den ‘Türkiyeliysen yasak hemşehrim’ talimatı!

ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM

Olacağı buydu.

İki hafta önce TR724 Youtube kanalında meslektaşım Metin Yıkar ile yaptığımız Okyanus Ötesi’nde (https://www.youtube.com/watch?v=KHA6tSFteG8) yaklaşan tehlikeye dikkat çekmiş ve uyarmıştım. Son yıllarda, özellikle de son üç yılda on binlerce Türkiyeli Meksika üzerinden ABD’ye kaçtı.

Öyle ki Amerika’ya kaçan-sığınan Türkiyeli sayısı 50 bini geçti. Sadece geçtiğimiz Aralık ayında 6 bin 100 Türkiyeli Meksika sınırını geçip ABD’ye sığındı. Dünyanın bir çok bölgesinde olduğu gibi ABD’de kontrolsüz göçlerden muzdarip. Hergün onbinlerce insan Meksika sınırından ABD’ye akın ediyor.

Yani küresel bir durumla karşı karşıyayız.

Ancak iki hafta önceki programda anlattığım şey Türkiye’ye özgü bir durum. Çünkü ABD, ülkenin güney sınırından ABD’ye gelen sığınmacılardan sadece Türkiye’den gelenlere ‘özel ilgi ülkesi’ kategorisi belirledi.  Bu şu demek: “Bu ülkede terör var, terör örgütleri bu ülkeyi yerleşme ve eğitim için kullanıyor, buradan gelenler terörist olabilir!”

ABD iki hafta önce bu kararı ilan etti ve dün yeni bir aşamaya geçtik. THY, Türkiye’den aralarında Meksika ve Brezilya’nın da bulunduğu beş ülkeye uçan Türklere sınırlama getirildiğini açıkladı.

THY uzun bir açıklamayla ABD’ye kaçış güzergahı üzerinde olan Meksika, Venezuela, Kolombiya, Küba ve Brezilya’ya gidecek olan yolcuların vizeleri, dönüş biletleri ve otel rezervasyonları olsa bile uçağa alınmayabileceğini duyurdu. Nitekim dünden bu yana sosyal medya da uçağın kapısından dönen Türkiyelilerin görüntüleri var.

Peki ne oluyor ?

Öncelikle şunu not edelim… Bu uygulama THY’nin değil ABD’nin kararı. Mülteci akını ile baş edemeyen ABD öncelikle Meksika ve Türkiye’ye baskıyı arttırdı. Hakan Fidan ve İbrahim Kalın’ın son Washington DC ziyaretinde masadaki konulardan birisi de Türkiyeli sığınmacılardı.

Nitekim THY’nin duyurduğu düzenleme bu baskının sonucu.

Olayın analizine geçeceğim ama Erdoğan rejiminin ülkeyi düşürdüğü yeri göstermesi açısından Latin Amerika kaynaklı iki haberi daha dikkatinize sunmak istiyorum. Bu iki haber de THY yasağı ile aynı gün geldi.

İlki Ekvator’dan… İçişleri eski Bakanı, öldü diye bilinen ülkenin bir numaralı kartel lideri ‘El Pipo’nun Türkiye’de yaşadığı ve Arnavut mafyası ile kokain ticaretine devam ettiğini iddia etti.

El Pipo kimdir, kokain piyasasındaki durumu nedir bilmesek de Ekvatorlu bakanın açıklaması sonrası hiç kimse “Yok canım olmamıştır öyle bir şey!” diyemedi. Çünkü dünyanın suç örgütleri artık Türkiye merkezli çalışıyor.

Parayı basan herkes Türk pasaportuna sahip olabiliyor. Eh, rüşveti ‘önden verenlerdenseniz’ her türlü illegal işinizi de İstanbul üzerinden yönetebiliyorsunuz. Eğer inanmıyorsanız İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın tweetlerine bakın.

Adam her sabah “Bugün şu kadar çete çökerttik!” diye kendini yırtıyor. Tabi ülke de ne medya ne de muhalefet kalmadığı için kimse, “İyi de 22 yıldır iktidardasınız. Dünyanın dört bir yanından çeteler Türkiye’ye yerleşirken siz neredeydiniz?” diye sormuyor.

Yani Ekvatorlu bakanın iddiasından şüphe etmeye gerek yok.

Bir başka ülke, bir başka haber… Peru’da düzenlenen bir operasyonda, Türkiye’den ithal edilen silahları Peru ve Ekvator’daki yasadışı örgütlere satan bir çete çökertildi. Skandalın bir ayağı Türkiye’ye uzanıyor.

Türkiye ile Latin Amerika arasındaki suç ilişkisine dair örnekleri uzatmak mümkün. Mesela Venezuela ile Erdoğan rejimi paydaşları arasında dönen film fırıldak ortaya dökülse aylarca konuşulur. Hem de dünya medyasında.

Bir dönem Erdoğan’ın gözde ‘iş adamlarından’ Sezgin Baran Korkmaz’ın uçağı ile yapılan işler mesela! Bu arada Sezgin Baran Korkmaz, New York’ta yaşıyor. Önümüzdeki ay Utah’ta hakim önüne çıkacak. Bildiklerinin çeyreğini anlatması bile Erdoğan rejimi için kabus olur.

Konumuza dönersek… Erdoğan rejimi propaganda aygıtları 7/24 kamuoyuna gaz vermekle meşguller. ‘Türkiye Yüzyılı’ gibi afilli sloganlarla halkı uyutuyorlar. Oysa ki saha gerçekleri tam tersi.

On binlerce insan hayatlarını riske atıp ülkeden kaçmaya çalışıyor. Bugün, şu saatte binlerce Türkiyeli Erdoğan rejiminden kaçma telaşında. Normal şartlarda iktidar ve bileşenlerinin utanç duyması gerekir. Ancak onlar ‘utanma’ gibi hasletleri yıllar önce kaybettiler.

Sorun tek başına sığınmacılar olsa iyi. Az önce anlatmıştım, ABD Türk pasaportunu ‘özel ilgi ülkesi’ statüsüne aldı. Bu da Erdoğan rejiminin başka bir başarısı! Düşünsenize, ABD’nin güney sınırlarına onlarca ülkeden -ki son dönemde Çinliler bu güzergahı kullanmaya başladı- binlerce kişi yığılıyor ama Biden yönetimi sadece Türkiye’yi bu kategoriye alıyor.

Neden?

Çünkü Erdoğan rejimi yıllarca İŞİD gibi örgütlere kucak açtı. Onlara Türkiye topraklarında yerleşme, eğitim ve yapılanma imkanı verdi. Türkiye vatandaşlığını parayla sattıkları için binlercesi de Türk vatandaşlığına geçip adını değiştirdi.

Hatta ve hatta, bazı İŞİD militanlarına normalde devlet memurlarına verilen Yeşil Pasaport bile verildiği ortaya çıktı.

Hal böyle olunca da ABD gibi ülkeler size ‘terörün kaynağı olan ülke’ olarak bakmaya başlıyor. Olayın bir de şu boyutu var tabi; kermeste börek açan, legal bankaya para yatırıp, MEB’e bağlı bir okula çocuğunu gönderen insanlara ‘terörist’ der, bir gecede İnterpole on binlerce kırmızı bülten talebi girersiniz ama dünyanın önde gelen ülkeleri o insanları değil ülkenin tamamına terör şüphesiyle bakmaya başlar !

Kısacası; Erdoğan ve rejim bileşenleri tamamını kontrol ettikleri medya üzerinden halkın beynini uyuşturdu. Gelişmeleri ‘Havuz medyasından’ izleyen bir Türkiye vatandaşı, Erdoğan rejiminin dünyaya nizamat verdiğini, ülke ekonomisinin coştuğunu, yerli  ve milli uçaklarımızın havada dolaştığını sanıyor.

Oysa ki gerçekte on binlerce Türkiyeli ölümü göze alıp ülkeden kaçıyor. Yandaşları hariç kimseye  gelecek vaat etmiyorlar.

ABD önce Türkiye’yi özel statüye aldı şimdi de THY uçuşlarına sınırlama koydurdu. Eğer hala Türkiyeli sığınmacıları durduramazsa bir sonraki aşamada ne yapacaklarını tahmin etmek kolay değil.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

6 YORUMLAR

  1. **CEMAAT İN ÜLKEYİ NASIL MAHVETTİĞİNİN HİKAYESİDİR**

    Bir zamanlar herkesin hırsız olduğu bir ülke vardı. Geceleri herkes bir fener ve levye ile silahlanıp komşularının evine girerdi. Tan ağarırken çuvalını doldurmuş geri döndüğünde kendi evinin de soyulmuş olduğunu görürdü.

    Böylece herkes uyum içinde yaşardı, kimsenin durumu çok kötü değildi. Biri birini, o öbürünü soyar, böylece son insana kadar gelinir, sonuncu da o birinciyi soyardı. Bu ülkede ister sat, ister al sahtekarlık demekti.

    Hükümet insanlardan çalmak için kurulmuş bir suç örgütüydü, insanlar da bütün zamanlarını hükümeti aldatarak geçirirlerdi. Yaşam hiçbir sorun çıkmadan sürüyordu; orada yaşayanlar ne zengindiler ne de yoksul. Sonra bir gün – nasıl olduğunu kimse bilmiyor – dürüst bir adam çıkageldi.

    Geceleri çuvalını alıp hırsızlık etmek için dışarıya çıkmak yerine evde oturuyor, piposunu tüttürüp roman okuyordu. Hırsızlar oraya gelip de ışık görünce geriye dönüyorlardı.

    Ama bu böyle gitmedi. Dürüst adama böyle rahat bir hayat yaşamakla havanın ona göre hoş olabileceğini, ama kimseyi çalışmaktan alıkoymaya hakkı olmadığını söylediler. Evde oturduğu her gece bir aile aç kalıyordu. Dürüst adam verecek yanıt bulamadı. O da tuttu tan yeri ağarana kadar geceyi dışarıda geçirmeye başladı, ama hırsızlık etmeye eli varmadı.

    Dürüsttü işte o kadar. Köprüye kadar yürüyor , altından suyun akışını izliyordu. Sonra evine geliyor evini soyulmuş buluyordu. Bir hafta geçmeden dürüst adamın beş parası kalmadı, yiyeceği tükendi; ev soyulup soğana çevrilmişti. Ama kendinden başka kimseyi suçlayamazdı. Sorun dürüstlüğüydü; düzeni alt üst etmişti. Karşılığında kimseyi soymadan kendini soymalarına izin vermişti. Böylece her sabah birisi geri döndüğünde evini soyulmamış buluyordu – dürüst adamın bir gece önce soyması gereken ev- Çok geçmeden evler, evleri soyulmayanlar kendilerinin öbürlerinden daha zengin olduklarını gördüler elbette, onun için çalmak istemediler, öte yandan dürüst adamın evini soymaya gelenler elleri boş döndüler, yoksullaştılar. Zenginleşenler köprünün üzerinde dürüst adama katılmaya, onunla birlikte akan suyu seyretmeye başladılar.

    Bu karışıklığı daha da arttırdı. Zenginleşenlerin de, yoksullaşanların da sayısı arttı. Bu kez zenginler geceleri köprünün üzerinde geçirirlerse yoksullaşacaklarını gördüler.

    “Neden yoksullara biraz para verip bizim için çalmalarını sağlamıyoruz” diye düşündüler. Sözleşmeler imzalandı. Maaşlar yüzdeler belirlendi. Her iki tarafta pek çok sahtekarlıklar yaptılar elbette; insanlar hala hırsızdılar. Ama sonuçta zenginler daha zengin, yoksullar daha yoksul oldular.

    Zenginlerin bir kısmı öylesine zenginleştiler ki, artık çalmaları ya da kendileri için çaldırmaları gerekmiyordu. Ama çalmayı bırakırlarsa çok geçmeden yoksullaşacaklardı; yoksullar bunu sağlardı. Onun için yoksulların en yoksullarına mallarını öbür yoksullardan korumak için para verdiler.

    Böylece polis kuvvetleri kuruldu, hapishaneler açıldı. Dürüst adamın oraya gelişinden birkaç yıl sonra kimse çalmaktan, soyulmaktan söz etmez oldu, artık yalnızca ne kadar zengin ya da yoksul olduklarını konuşuyorlardı. Gene de bir miktar hırsız kalmıştı. Bir de dürüst olan o bir tek adam vardı, o da zaten çok geçmeden açlıktan öldü.

    Italo Calvino

    • Bana kumarcıları hatırlattı.

      Kumar masasında, arkadaşının cebindekini alan
      Kazandım yüttüm soydum

      Yetmiyor karınıda getir diyenleri

  2. Sensin Türkiyeli, kendi adına konuş.
    Sen; vatansız, milliyetsiz olmayı çok matah bir şey zannedebilirsin ama ben Türk’üm.
    Kendine istediğin kadar hakaret et, Türklere bulaşma.

    • Sen bu kadar iktidar yanlısı, cemaat düşmanıyken niye habire bu sitede yorum yazıyorsun ki? Her yazının altında senin abuk sabuk, Hizmet düşmanı yorumların… Yav senin reis Türkiye’de bu siteyi yasaklı siteler kategorisine sokmadı mı? Resmen bu siteye girerek reise aykırı, illegal bir iş yapıyorsun. Şikayet etmeli seni CİMER’e kripto fetöcü bu diye. 😀

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin