ABD Dışişleri Bakanlığı, Pazartesi günü ‘2023 İnsan Hakları Uygulamaları Ülkeler Raporunu’ yayınladı. Raporda Türkiye ile ilgili bölüme 86 sayfa ayrılırken başta Gülen hareketi ve Kürtlere yapılan hukuksuzluklar olmak üzere, Erdoğan rejimindeki hak ihlalleri kayda geçirildi.
Türkiye’nin Gülen hareketi üyelerine yönelik baskısının sadece ülke sınırları içinde kalmadığına dikkat çekilen raporda, “Hükümet, Gülen hareketinin şüpheli üyelerini yakalamak için dünya çapında bir çaba içine girmiştir. Hükümetin, belirli kişilere karşı olumsuz adımlar atılması için diğer ülkelere iki taraflı baskı uyguladığına dair güvenilir raporlar mevcuttur.” denildi. Kürtlerin taleplerinin görmezden gelinmesi ve AİHM kararlarının uygulanmaması gibi konular da raporda geniş olarak yer aldı.
Mayıs ayındaki genel seçimlerden önce toplanma, örgütlenme ve ifade özgürlüklerine getirilen kısıtlamalar neticesinde Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin arttığına dikkat çekilen raporda, seçimlerin adil bir ortamda yapılmadığına ve hükümetin haksız bir avantajı olduğuna dikkat çekildi. Türkiye’de yaşanan insan hakları problemleri ile ilgili çok uzun bir liste yapılırken şu ihlallere dikkat çekildi:
- Zorla kaybetme
- Hükümet tarafından veya hükümet adına işkence veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezalandırma
- Keyfi tutuklama veya gözaltı yargının bağımsızlığı ile ilgili ciddi sorunlar
- Siyasi mahkumlar veya tutuklular
- Başka bir ülkedeki bireylere yönelik sınır ötesi baskılar
- Gazetecilere yönelik şiddet, medya saldırı
- İnternet özgürlüğüne yönelik ciddi kısıtlamalar
- Bir devletin toprakları içinde hareket ve ikamet özgürlüğüne ve ülkeyi terk etme hakkına getirilen kısıtlamalar
- Sivil toplum kuruluşlarına yönelik artan baskılar
- Mültecilerin, işkence veya zulüm görecekleri bir ülkeye geri gönderilmesi
- Ulusal ve uluslararası insan hakları örgütlerine yönelik ciddi taciz ve kısıtlamalar
- Mültecilere saldırılar
- Kürtler ve diğer azınlıklara yönelik saldırılar
- Aile içi şiddet, cinsel şiddet, çocuk yaşta zorla evlilik, kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet
- LGBTQI bireylere saldırılar
Gülen hareketine yönelik baskılar devam ediyor
Raporda, Gülen Hareketi üyelerinin kötü muamele veya istismara maruz kalma oranının çok daha yüksel olduğu belirtildi. Adalet Bakanlığı’nın Temmuz ayında Hizmet Haraketi ile bağlantılı oldukları iddiasıyla cezaevlerinde 15 bin 539 tutuklu bulunduğunu açıklamasına atıf yapıldı. Birçok insanın gazetecilik faaliyetleri, insan hakları savunuculuğu gibi suç olmayan gerekçelerle tutuklandığı ifade edildi. Gözlemcilere göre terörizm ve diğer suçlarla bağlantılı olarak içerde tutulanların büyük çoğunluğunun da siyasi tutuklu olduğu aktarıldı.
Baskı Türkiye ile sınırlı değil
Türkiye’nin Gülen hareketi üyelerine yönelik baskısının sadece ülke sınırları içinde kalmadığına dikkat çekilen raporda, “Hükümet, Gülen hareketinin şüpheli üyelerini yakalamak için dünya çapında bir çaba içine girmiştir. Hükümetin, belirli kişilere karşı olumsuz adımlar atılması için diğer ülkelere iki taraflı baskı uyguladığına dair güvenilir raporlar mevcuttur.” denildi.
MİT’in hukuksuz insan kaçırma olayları da rapora girdi
Türk istihbaratının, Gülen hareketi üyesi olduğu iddia edilen kişileri yabancı ülkelerden kaçırdığı ve yargılanmak üzere Türkiye’ye iade ettiğinin altı çizilirken Erdoğan’ın Gülen hareketine baskıyı artırmak için İNTERPOL’ü kullanmaya çalıştığı açıklandı. Koray Vural’ın 16 Eylül’de Tacikistan’da Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından kaçırıldığı ve “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargılanmak üzere Türkiye’ye nakledildiğine raporda yer verildi.
2018 yılında Kosova’dan Türkiye’ye kaçırılan 6 kişinin Türkiye’de yargılandığı ve “terör örgütü üyeliği ve yöneticiliği” ile suçlanarak yıllarca hapis cezasına çarptırıldıkları belirtilirken sonrasında Türkiye istihbaratı ile işbirliği yapan Kosova’lı bir yetkilinin ülkesinde cezalandırıldığı vurgulandı: “Temmuz ayında Kosova’da bir yetkili, 2018 yılında Türk makamları tarafından Gülen hareketinin takipçisi olduğu iddia edilen altı Türk vatandaşının sınır dışı edilmesi nedeniyle ‘resmi görev veya yetkinin kötüye kullanılması’ suçundan suçlu bulundu ve hapis cezasına çarptırıldı.”
İNTERPOL’e binlerce talep gitmiş
Türkiye’nin INTERPOL’ün kırmızı bültenlerini ülke dışında bulunan kişileri hedef almak için kullanmaya çalıştığı ve yeterli kanıt olmamasına rağmen insanlar hakkında kırmızı bülten çıkarmaya uğraştığı ifade edildi.
Erdoğan rejiminin, Gülen hareketiyle bağlantılı olarak tanımladığı kişiler için INTERPOL’e on binlerce talep yüklediğini bildirildi. Ayrıca Cemaat destekçisi olduğundan şüphelenilen kişilere karşı Türkiyeli yetkililer tarafından açılan hatalı, kayıp veya çalıntı pasaport raporları nedeniyle çok fazla insanın zorluklarla karşılaştığı dile getirildi.
Keyfi kararlarla seyahet özgürlüğü engelleniyor
Hedef alınan kişilerin bazılarının Gülen hareketine üye olmadığı fakat geçmişte sadece bu hareket lehine konuşmuş oldukları raporda yer aldı. INTERPOL’e yapılan ihbarların kişilerin gözaltına alınmasına ya da seyahat etmelerinin engellenmesine yol açtığı ifade edildi.
Raporda ayrıca başka ülkelerde ikamet eden Türkiye vatandaşlarının pasaportlarının siyasi gerekçelerle hükümet tarafından iptal edildiğine, bu yolla birçok Gülen hareketi gönüllüsünün hedef alındığına, bu insanların ikamet ettikleri ülkelerin dışına seyahat etmelerinin engellendiğine dikkat çekildi.
Türkiye’de bulunan gönüllülerin ve onların geniş aile üyelerinin de hükümetinin binlerce kişinin pasaportunu iptal etmesi nedeniyle seyahat kısıtlamalarıyla karşı karşıya kaldığı, aralarında çifte vatandaşlık sahibi olan bireyler de dahil olmak üzere on binlerce Türkiye vatandaşının ülkeyi terketmesinin yasaklandığı belirtildi.
Hükümet suçluları koruyor
Hükümetin, insan hakları ihlallerinde bulunan görevli ya da kişileri, tespit etme ya da cezalandırılma noktasında ciddi bir efor göstermediğine dikkat çekilen raporda, terörle mücadele operasyonları sırasında öldürülen sivil halk ile ilgili soruşturmalarda sessiz kalındığı vurgulandı. İktidarın, “sivillerin kasıtlı veya kasıtsız ölümlerine ilişkin olarak personelin soruşturulması veya kovuşturulmasına yönelik çabalar hakkında bilgi vermediği” belirtildi.
Kürt halkının talepleri görmezden geliniyor
Raporda, Türkiye ve Batılı müttefikleri tarafından terör örgütü olarak listelenen yasadışı Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) yönelik güvenlik güçlerinin çabalarının, Türkiye nüfusunun 15 milyondan fazlasını oluşturan Kürt topluluklarını orantısız bir şekilde etkilediği belirtildi.
Kürtlere karşı, insan hakları örgütlerinin ırkçı saiklerle yapıldığını iddia ettikleri bazı saldırıların olduğu,Kürt ve Kürt yanlısı sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmakta sorun yaşamaya devam ettiği ifade edildi.
Kürtlerin anadillerinde eğitim taleplerinin de göz ardı edildiğine, Kürtçenin özel eğitimde ve kamusal söylemde kullanılmasına ‘resmi’ olarak izin verilse de, Kürtçe eğitimin kamu eğitimine dahil edilmesine izin verilmediği dile getirildi.
AİHM kararları uygulanmıyor
Türkiye’de AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamasına da dikkat çekildi. Raporda, “Alt mahkemeler, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararları zaman zaman görmezden gelmiş veya uygulanmasını önemli ölçüde geciktirmiştir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, düşünce, ifade ve basın özgürlüğüne ilişkin AİHM kararlarının çoğunun uygulanmadığını bildirmiştir.” denildi.
Mülteciler zor durumda
Raporda ayrıca Türkiye’de artan mülteci karşıtlığına dikkat çekildi. Polis ve diğer komu görevlilerinin mültecilerin haklarına yeterince saygı duymadığına, mültecilerin yasal süreç olmaksızın geri gönderme merkezlerine gönderildiğine değinildi. Mültecilerin ayrıca şiddet ve şiddet tehdidi içeren suçların hedefinde olduğu belirtildi.