Ankara Gar saldırısına ilişkin Avrupa Birliği’nin istihbarat birimi EUINTCEN’in AB içindeki en üst düzey karar mekanizmalarına gönderdiği ‘çok gizli’ kayıtlı bir istihbarat raporu, katliamın yıl dönümünde yeniden gündeme geldi. Ahval tarafından 2018 yılı haziran ayında yayınlanan söz konusu raporda, 103 kişinin ölümüyle sonuçlanan Ankara katliamıyla ilgili dehşet bir iddia yer alıyordu: “10 Ekim 2015 Ankara terör saldırısı, AKP’nin DAEŞ militanlarını bizzat görevlendirmesi sonucunda gerçekleşti…”
Yargılama sürecinde yaşanan ihmaller, davanın üzerinin kapatılmaya çalışıldığı iddialarını gündeme getirmişti. Mağdur avukatları, kamu görevlilerinin yargılamadan kaçırılarak davanın çürümeye terk edildiği söylemişti.
EUINTCEN’in 13 Ekim 2015 tarihli raporu, ‘Ankara Bombalaması’’ başlığını taşıyordu. Üç sayfalık rapor, üç bölümden oluşuyor. ”Ön özet” ve ‘arka plan” arabaşlıkları altında, kanlı terör saldırısının hangi siyasi ortamda, hangi koşullar altına gerçekleştiği ayrıntılarla sunuluyor.
Raporun en önemli bölümü, ‘Değerlendirme’ başlığı altında yer alıyordu. Bu bölümde, 20 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suruç ilçesinde Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) mensubu göstericileri hedef aldığı anlaşılan, 33 kişinin ölümü 109 kişinin yaralanmasına yol açan DAEŞ saldırısı ile Ankara Katliamı arasında ‘devamlılık’ bağı kuruluyor.
Raporun ilgili kısmında şu tespitlere yer veriliyor:
”Ankara bombacılarının hedefinde ESP de vardı. ESP’nin kurucuları arasında HDP eş genel başkanı Figen Yüksekdağ da bulunuyordu. Ankara saldırısı, 1 Kasım’da tekrarlanacak parlamento seçimleri için yapılan yoğun seçim kampanyaları ve hükûmetin PKK’ya yönelik sürmekte olan şiddetli askerî harekâtları sırasında gerçekleşti.
”Suruç ve Ankara saldırıları arasında benzerlikler bulunmakta. Her iki bombalı saldırıda da kalabalıklara yönelik polis koruması yetersizdi ya da hiç yoktu. Her iki mitingde de ESP bulunuyordu. İki miting de Kürtlerle ilgiliydi. Hem Suruç hem de Ankara saldırısında süpheli DAEŞ’ti…
”Ankara’da Kürt barış aktivistlerinin yer aldığı bir mitinge yönelik bombalı saldırıların sorumluluğu, muhtemelen, Türkiye’nin Suriye ve Irak ile olan uzun sınırları boyunca faaliyet gösteren DAEŞ teröristlerinin üzerine kalacaktır. Fakat 1 Kasım’da gerçekleşecek genel seçimlerin yakınlığı, muhalefet partileri arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğündeki sert hükûmet politikalarını destekleyen güçlerin saldırıya karışmış olabilecekleri yönündeki şüpheleri artırdı.”
DAEŞ hem Kürtleri hem de Türk devletini meşru hedefler olarak görmekte, bu da onun gözünde silahsız sivillere yönelik ölümcül saldırıları meşrulaştırmaya yeterli olmaktadır,” şeklinde süren EUINTCEN raporu, şu sonuç tespitiyle dikkat çekiyor:
”Saldırının tarzı ve/ya biçimi (intihar bombacılarının kullanılması) DAEŞ’e işaret etmekte. (Ancak) Göstericileri taşıyan otobüslerde arama yapılmaması, devasa bir mitingde polisin neredeyse tamamen yokluğu gibi koşullar göz önüne alındığında, bu olayda AKP bünyesindeki güçlerin DAEŞ militanlarını özel olarak görevlendirdiğine inanmak için makul sebep var.”
10 Ekim Ankara Katliamı davasında bugüne kadar kayda değer bir ilerleme olmayışı, ve dosyaya sonradan yansıyan şüphe uyandırıcı ayrıntılar da EUINTCEN’in erken bir aşamada hazırladığı ‘çok gizli’ raporu teyit eder nitelikte.