YORUM | AHMET DÖNMEZ
Hürriyet köşe yazarı Abdülkadir Selvi, Ertuğrul Özkök’ün eleştirileri üzerine dün “Ben algı operasyonlarına alet olmuyorum. Emeğimle araştırıyor, buluyor, yazıyorum” anlamına gelecek bir cevap yazdı. Kısacası gazetecilik yapmaya çalıştığını savundu. “Gazetecilik yazılmayanı yazmak, bilinmeyeni ortaya çıkarmak, perde arkası bilgilere ulaşmak demek değil mi?” diye sordu. Doğru. O yüzden de Selvi’nin iş yükü çok ağır. Daha ortaya çıkarılması gereken yüzlerce gizli gerçek var. Ben 15 Temmuz’un ancak, hangi ‘mahalleden’ olursa olsun, bütün gazetecilerin mesleklerini hakkıyla yapması halinde aydınlatılabileceğini düşünüyorum. Bu noktada artık ‘gazetecilerin mahallesi mi olur / olmalı mı?’ gibi ilkesel tartışmaları bir kenara bırakarak mevcut vasat üzerinden diyorum ki, her gazeteci önce kendi mahallesinden başlamak üzere bütün soru işaretlerinin peşinden gitse, bu Gordion düğümü çözülür.
Hazır Selvi gazetecilik işine girmişken ve yazılmayanı yazmak için kolları sıvamışken şunlara da bir el atsa keşke… Yanlış anlaşılmasın, biz bu soruları aylardır soruyoruz ama muhatap bulamadığımız için bir faydası olmuyor. Kendisi iktidar ve MİT cenahında ‘tutulan’ bir kalem olduğundan, belki ‘bilinmeyeni ortaya çıkarabilir’.
İŞE DARBE SAATİNDEN BAŞLAYALIM
İşe darbenin saatinden başlayalım derim ben. Kendisi kitabında, darbenin gece 03.00 için planlandığını ama MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Genelkurmay’a gitmesi ile panikleyen darbecilerin kalkışmayı 21.00’e çektiğini savunuyor.
O halde neden Konya 3. Ana Jet Üssü’ne bağlı MAK timinin, akşam İstanbul Moda’da Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın katılacağı düğün için sabah erkenden görevlendirilip yola çıkarıldığını araştırabilir mi bir zahmet?
Ben şahsen daha önce yazdım, soru da sordum ama bir cevap alamadım. Belki kendisi ‘yıllara dayalı güven ilişkisi içerisinde’ bir cevap bulabilir. Timdeki askerlerin tamamı, o gün Moda’daki düğün için görevlendirildiklerini anlatıyor. Astsubay Ali Murat Karakaş, sabah saat 06.15 gibi yola çıktıklarını, 40 km kadar gittikten sonra kahvaltı için mola verdiklerini ve burada kendilerine “Arkadaşlar çıkma amacımız aslında tatbikat değil. Hava Kuvvetleri Komutanını korumaya gidiyoruz ve 17.00-20.00 saatleri arasında İstanbul Samandıra’da olmamız gerekiyor.” dendiğini aktarıyor. Ayrıca kendilerine 10’ar tane plastik kelepçe dağıtıldığını da söylüyor. Bunların hepsi Akıncı Üssü iddianamesinde var.
Selvi acaba şu soruları yöneltebilir mi:
Düğün acaba o gece sabaha kadar bitmeyecek şekilde mi organize edilmişti?
Gece geç saatlere kadar devam edecekse bile Abidin Ünal’ın düğünün sonuna kadar kalacağının garantisi mi vardı?
Siz akşam 23.00-24.00 sularında Ünal’ı derdest ederek zaten darbeyi erkene çekmiş olmayacak mıydınız? Bu planı kim yaptı?
ÜNAL’IN DÜĞÜNDEN ALINMASI İLE GENELKURMAY’IN BASILMASI ÖRTÜŞMÜYOR MU?
Abidin Ünal’ın erken saatlerde düğünden alınması ile diğer üst komutanların Genelkurmay’da enterne edilmesi birbiriyle örtüşen şeyler değil mi?
Nitekim Karargah’a baskın yapıp Hulusi Akar’ı gözaltına alan timin başındaki Albay Fırat Alakuş, bu görevin kendisine ÖKK Komutanı Zekai Aksakallı tarafından verildiğini öne sürüyor.
Stockholm Center for Freedom’ın (SCF) 191 sayfalık ’15 Temmuz: Erdoğan’ın Darbesi’ raporunda, bu görevin 11 Temmuz’da bizzat Aksakallı tarafından verilen bir Konvansiyonel Olmayan Harekât (KOH) planı olduğu belirtiliyor. Gökhan Şahin Sönmezateş de kendisine görevin 11 Temmuz’da verildiğini açıklamıştı. Bu tarihte görev emri alan bir diğer isim de Semih Terzi idi.
İşte bu plana göre bütün harekât planı, akşam saatlerinde Genelkurmay’a bir terör saldırısı olacağı ve Akar’ın emniyetinin ÖKK timince sağlanacağı üzerine kuruluydu. Zaten Alakuş, emrindeki 33 kişilik timle beraber Genelkurmay’a geçmek üzere henüz akşam olmadan Akıncı Üssü’ne gitmişti. Gece 03.00’te olacak bir kalkışma için neden ikindi üzeri Gölbaşı’ndan yola çıkıyor? Ayrıca bu KOH planı çerçevesinde emirleri aldığı Albay Ümit Bak’ın da saat 18.00’te kendisini arayıp Akıncı’dan yola çıkması emrini verdiğini anlatıyor.
Demek ki Abidin Ünal’ın akşam düğünden alınması ile bu plan örtüşüyor. Bu da demek oluyor ki plan gece 03.00’e göre değil, akşam 21.00-22.00’ye göre ayarlandı. Selvi’nin dediği gibi, gece 03.00’te darbe olacak şekilde hareket eden birileri yok muydu? Vardı. Fakat ben birkaç kere yazdığım üzere bunun bir ‘false flag’ olduğunu, akşam saatlerinde başlatılacak sahte darbeyi perdelemek için fabrika edildiğini düşünüyorum. O gece için görevlendirilen en az 4 ayrı ekip olduğunu ve bu ekiplerin planlar arasında geçirgenliği ve gölgelemeyi sağladığını öne sürüyorum.
Bununla ilgili en temel sorulardan biri şu; 81 ilde bütün sıkıyönetim komutanlıkları belirlendi ise neden Ankara ve İstanbul dışında bir hareket olmadı? Çünkü bu saatte bir darbe olmayacağını azıcık kurmay zekâsı olan her asker bilir de ondan. Peki o zaman sahaya çıkan diğer askerlerin motivasyonu ne idi? YAŞ’ta tasfiye olacakları korkusu mu? Yani başarılı olma ihtimali sıfır olan böyle bir kalkışmanın neticesinde ödenecek bedel, 2 hafta sonraki YAŞ’ta tasfiye olmaktan çok daha mı azdı ki ‘ya herru ya merru’ diyerek bu kadar akılsız bir işe yeldir yepelek giriştiler?
SELVİ BİR ZAHMET ŞU BİLİNMEYENLERİ DE ORTAYA ÇIKARABİLİR Mİ?
Eğer Selvi, bu noktalarda kamuoyunu aydınlatabilirse darbecilerle mücadele adına önemli bir mesafe almış oluruz.
Bizim usta gazeteciden beklentilerimiz bunlarla sınırlı değil tabii ki.
Diğerlerini de şöyle başlıklar halinde sıralayayım:
Cumhurbaşkanı Erdoğan darbeyi tam olarak kaçta ve kimden öğrendi?
Neden 15 Temmuz’u takip eden 10 gün içinde, 5 ayrı yerde 5 ayrı zaman verdi?
Erdoğan neden o gece için 4 farklı havalimanında 4 ayrı uçağı havalanmaya hazır halde bekletiyordu?
İhbarcı binbaşı O.K., ısrarla MİT’e darbeyi haber verdiğini vurguluyor. O halde MİT Müsteşarı Fidan neden darbeden haberi yokmuş gibi davranıyor? Kim yalan söylüyor?
Velev ki ihbar Müsteşar’ın kaçırılacağı yönünde olsun; 7 Şubat krizinde ifadeye çağrılan Fidan, hasta yatağında Erdoğan’a ulaşabiliyordu da burada neden hiç ulaşamadı? Neden koruma müdürü Muhsin Köse’ye darbe ihtimalinden söz etmedi?
Genelkurmay Başkanı Akar ve kuvvet komutanları neden Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a bilgi vermedi?
Fidan o kadar sıkıntılı bir gecede neden Müsteşarlık’a dönüp Suriyeli muhaliflerden Muaz el-Hatib’le görüştü? Bu yemeğe Diyanet İşleri başkanı neden çağrıldı?
Saat 22.30 sularında Diyanet İşleri Başkanı Görmez, darbe olduğunu eşinin telefonundan öğrenirken Fidan neden Görmez’e bu bilgiyi vermedi?
Fidan, Görmez’den sonra kendisini arayan Başbakan Yıldırım’a neden darbeyi bildirmedi?
O dakika itibariyle halen darbeden haberdar değilse 23.00’te İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı arayıp nasıl “Darbe oluyor” diyebildi?
Yani o 20 dakikalık arada mı öğrendi darbeyi?
Cumhurbaşkanı, Fidan ve Akar’ı neden TBMM Komisyonu’na göndermedi?
İhbarcı binbaşı O.K. neden gizleniyor? Savcıların O.K.’nın ifadesini almasına neden müsaade edilmiyor?
ÖKK ihtisas kursu mezuniyet töreni neden 15 Temmuz’dan 14 Temmuz’a çekildi? O törenin ardından Akar ve Fidan 4 saat baş başa ne görüştü? Akar’ın ayrılmasının ardından ÖKK kışlasını terk etmeyen Fidan, Zekai Aksakallı ile yaklaşık 1 saat baş başa ne konuştu?
SELVİ ‘O TÜRLERDEN’ DEĞİL, GÖRECEKSİNİZ
Daha sorulacak çok soru var. Fakat Selvi’yi de düşünmek gerekir. Fidan’ın Görmez’le yediği yemeğin perde arkasına 1 yıl sonra ulaşabildi. Bunları ancak 10 senede aydınlatır. O yüzden şimdilik bu kadarıyla yetinelim.
Değerli meslek büyüğüm yazısında, “Yılların güven ilişkisine dayalı olarak elde ettiğim bilgileri paylaştım. Gazeteciye sızdırma yapılmaz mı, algı operasyonları için kullanılmaya çalışılmaz mı? O olur da ben o türlerden değilim.” diyor.
İki türlü kullanışlı aptal vardır: Yıldıray Oğur gibi bunun farkında olup itiraf edenler ve hiçbir zaman farkına varamayanlar.
Sayın Selvi, elbette ‘o türlerden’ değil.
Onun için de yazılarını dört gözle bekliyoruz.