Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Bahariye Mevlevihanesinde katıldığı iftar programında bir konuşma yapmış. Ajansların verdiği habere göre konuşmasında şunları söylemiş: “Dünyanın neresinde olursa olsun, âlimlere büyük görevler düşüyor. İçinde bulunduğumuz dönemde, sorumluluğumuzu idrak etmemiz gerekiyor. Şeyh Karadavi ve benzeri âlimlerin maruz kaldıkları büyük üzüntü verici sözleri kınıyoruz.”
Katılmamak mümkün değil. Ben de katılıyorum, Görmez Başkanın konuşmasında dile getirdiği tüm görüşlerine. Dünyanın neresinde olursa olsun âlimlere büyük görevler düştüğüne. Söz konusu âlimlerin sorumluluklarını idrak etmeleri gerektiğine. Evet, ben de bütün gücümle kınıyorum, Karadavi ve benzeri alimlerin terörist listelerine alınmasına. Ben de üzülüyor ve tıpkı Başkan Görmez gibi büyük acılar duyuyorum bazı âlimlerimizin maruz kaldıkları zulümlerden, haksızlıklardan ve işkencelerden. Kendi ülkelerinde yaşayamıyor olmalarından.
Allah biliyor kalbimi. İsterseniz yemin de edebilirim; vallahi, billahi, tallahi samimiyim ve ciddiyim. Bununla beraber Başkana şu soruları da sormadan edemiyorum; acaba Görmez Başkan hangi ülkede yaşıyor? Türkiye’de mi? Eğer orada yaşıyorsa, etrafına hiç mi bakmıyor? Şeyh Karadavi ve benzeri âlimler diye nitelendirdiği âlimlerden bizim ülkemiz de hiç mi yok? Âlim vasfını hak etmiş nicelerinin maruz kaldığı zulüm, haksızlık, maddi ve manevi işkenceleri görmüyor mu? Can alıcı, can yakıcı, insanı aynaya bakmaya sevk edici, muhasebe ve murakabeye davet edici olduğuna inandığım bu sorulara kendisinden sözlü cevap beklemiyorum. Cevabını sözlü değil, zalimin değil mazlumun yanında olduğunu gösteren eylemler halinde vermesini bekliyorum. Bulunduğu makamın, sırtına giydiği cübbenin hakkını vererek tıpkı kendisinin dediği gibi sorumluluğunu müdrik bir alim olarak harekete geçmesini umut ediyorum. Çok şey bekliyorsun diyebilirsiniz. Olsun, ümit fakirin ekmeğiymiş. Çıkmadık candan ümit kesilmezmiş. Bakarsın Görmez Başkan görmediğini görür hale gelir ve tavrını değiştirir. Kim bilir?
ZALİM SULTANA ‘DUR’ DEDİNİZ Mİ?
Devam ediyor Görmez Başkan konuşmasına: “Elbette haksızlık yapan sultana ‘dur’ dememiz, kötülükten onu engellememiz gerekmektedir. Ben inanıyorum bütün âlim kardeşlerim, bu sorumluluğu omuzlamakta ve bunu idame ettirmekte yetenekli insanlardır. Âlimler toplumların doğruluğu, huzuru için çalışan insanlardır. Toplumları mutluluğa sevk edecek ve onun için gayret sarf eden, âlimlerdir. Âlimlerini kötüleyen, küçük düşüren ve hoş olmayan davranışlarını sergileyen devletlerin, hükümetlerin geleceği yoktur.”
Cümle cümle analiz etmek etmek isterdim ama tıpkı yukarıda olduğu gibi bu işi sorularla yapayım. Hayatınızda haksızlık eden sultan gördünüz mü siz? Yardımcı olmak ve hatırlamanız için misal vereyim; yüz binlerce masum insanı terörist diye ilan edip, işinden, evinden, çocuğundan eden ve hapishanelere tıkan birisini mesela? Eğer öyle birisini tanıyor ve biliyorsanız dediğiniz şeyi yani haksızlık yapan sultana dur demeyi siz yaptınız mı? Yapmadıysanız neden? Hatta yapmamanız o sultanın haksızlıklarına, zulümlerine, işkencelerine şuurluca verilmiş destek olacağını hiç düşünmediniz mi? Ahirette bunun vebalinin altından nasıl kalkacaksınız?
SORUMLULUĞUNUZU İDRAK EDİYORSUNUZ DA NE YAPIYORSUNUZ?
Şunlar da Görmez’in konuşmasından: “Hepimiz, sorumluluğumuzu idrak ediyoruz. Toplumlarımıza karşı sorumluyuz. Bu yükümlülüğü omuzlarımızda taşıyoruz. Hiçbir âlim, bir müminin kanının mubah olduğunu söyleyemez. Terörle mücadele etmemiz, hakkı gözetmemiz gerekiyor. Yöneticiler arasında ihtilafın gelişmesine, artış kaydetmesine fırsat vermeyelim. İyilikte tek yumruk olalım, düşmana karşı savaşalım. Bazı âlimlere karşı çirkin davranışlar söz konusudur. Onları savunmamız gerekiyor. Kendi başlarına bırakmayalım.”
Öyle mi Görmez Başkan? Sorumluluğunuz idrak ettiğiniz söylüyorsunuz da ne yapıyorsunuz söz konusu zulümler karşısında? Terörist olmayan yüz binlerce insana terörist deme, hakkı gözetmek mi oluyor? İyilikte tek yumruk olmak böyle mi olacak?
Görmez Başkanın son sözleri arasındaki şu cümleler “evlere şenlik” tabirini hatırlatan cinsten: “Hepimiz bu âlimlere karşı söylenen iftiraları duyduk. Toplumunda ileri gelen âlimlerin, terörist olarak nitelendirilmeleri, bizleri gerçekten üzüntüye sevk etmektedir.”
Ne diyebilirim ki? Söz konusu Karadavi ise, üzülüyor olabilir ama sosyolog ve İlahiyatçı kimliği ile kendini ispat etmiş bir âlim olan Ali Bulaç ise, yıllarını Kur’an hizmetine vermiş Suat Yıldırım olunca Görmez Başkan hangi ölçüde üzülüyordur acaba? Ya da Ali Bulaç, Suat Yıldırım emsali âlimler, hocalar, akademisyenler ise?
Ne güzel demiş Ziya Paşa: “Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”.