Konuşan hemen herkes, diğer tarafı tarihin çöplüğüne yolluyor. Kimler gidecek kimler kalacak, çok beklemeyeceğiz. Ülke, “yok hükmündeki” referandumla şunu gördü, siyaset de bitmiş. CHP ve CHP yönetiminin şeffaflaşması adına iyi oldu bu. “CHP’yi karıştırıyorlar” diye kendilerini savunmasınlar, komik oluyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Saray düğmeye bastı, arkadaşlarımız alet oluyor” sözü, Bülent Arınç’ın “Arabam yoktu, Abdullah Gül’ün babasının cenazesine gidemedim” mazeretinden daha tutarsız.
PENGUEN EFEKTİ
Ülkede milyonlar inim inim inlerken, OHAL uygulamaları milleti canından bezdirirken, konuştuğumuz şeylere bak. Bir kanalda, “Mustafa Kemal’in hayatındaki kadınları” tartışanlar hışma uğrarken, acaba diğer kanalda Antartika’yı tartışanlara kimse niye sesini çıkarmaz? Medyanın penguen ilgisi hiç geçmedi. Gezi olaylarında penguen belgeseli verdiler, şimdi de penguenlerin yaşadığı kıtayı konuşuyorlar. Mustafa Kemal’in kadınlarını geyik malzemesi yapanlar alçak da bunlar ne?
NEGATİF HABER YASAK!
Hadi diyelim ki, nezarette 25 gün boyunca çırılçıplak tutulan ve sonra “pardon” denilerek salınan kadının feryadını duymuyorsunuz, işinize gelmiyor. Silopi’de panzerin ezerek öldürdüğü 6 ve 7 yaşlarındaki iki küçük çocuk, çok mu önemsiz. Ya da Antalya’da ilköğretim ikinci sınıf öğrencisi Selen’in, “yüzde 30 bedensel engelli” diye dışlanması, okul velilerinin “bu çocuğu istemiyoruz” eylemi yapması niye radarınıza girmez!
ŞAPŞAL, SERSEM BİR GÜRUH
Kimseye gazetecilik anlatmıyoruz. Bitti çünkü. Vahşilere demokrasi dersi verilmez. Haramilere hukuktan bahsedilmez. Zalimlere insan haklarından dem vurulmaz. Kimsenin bunlardan beklentisi de yok. Şapşallıklarını anlatıyoruz, hepsi o. Sadece ve sadece, ülkede milyonları bulan mağdurlara karşı gazeteci olarak sorumluluğumuz var. Onu yapıyoruz. Bunun için de kimsenin iznine, icazetine ihtiyacımız yok.
KOLEJLER BİLE PAYLAŞILDI
Eğitim çökeli yıllar oluyor. İmam hatip furyası, dershanelerin kapatılması, sınav sisteminin laçkalaşması, öğrenciler üzerinde ağır tahribata yol açtı, henüz farkında değiliz. OHAL KHK’larıyla akademi bitti. Nasıl yetişecek gelecek nesiller? Kaç tane özel okul kaldı, bildiğiniz? Çoğunun ortaklık yapısı, sahipleri değişti, gizlice! Haberiniz var mı? Yandaşlar paylaştı aralarında, biliyor musunuz? Söylemediler, açıklamadılar, öğrenci kaçmasın diye. Hepsi satıldı. Robert Kolej, Galatasaray Lisesi, ENKA gibileri kaldıysa, bilmiyorum yani.
BÜYÜK TÜRK YALANLARI
TV’lerinde sürekli propaganda görüntüleri dönüyorlar. Yanına halk röportajları da koyuyorlar ki, propagandanın gücü görülsün. Vatandaşın yarısı, ekranlardan üflenen belli lafları ezberlemiş: “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok. Biz kendi kendine yeten bir ülkeyiz, asıl dünyanın bize ihtiyacı var. Avrupalılar gelip Türkiye’de çalışacak. Batı, Kanal İstanbul’u, üçüncü havaalanını rakip gördüğü için böyle yapıyor. Kıskanıyorlar.”
DİPLOMASİDE DOST OLMAZ
Büyük Türk yalanları bunlar. Allah aşkına hangi birini düzeltelim. Türk’ün Türk’ten başka dostu yok da… Rus’un Rus’tan başka dostu var mı? İran’ın İran’dan başka dostu var mı, mesela. Hem, kendi kendine yeten bir ülke olduğumuzu nereden çıkardınız? Bırak cep telefonunu, bilgisayarı, en temel gıda maddelerini bile ithal ediyor Türkiye. Salaklaşmamak lazım.
REİSİNİZ DİKTATÖRLERLE YAN YANA
Avrupalılar gelip Türkiye’de çalışmak için kuyruğa girecekler mi, bilemem ama şunu biliyorum; Amerikan CNN’de Türkiye Cumhurbaşkanının fotoğrafı, Mısır’ın darbeci lideri Sisi ve Kuzey Kore’nin çılgın lideri ile yan yana gösteriliyor. Avrupa’da ise yoksunuz. Dünyada bir tane bile markanız yok, dolaşımda olan. Gazetelerin turizm sayfaları Güney Kıbrıs’a yer veriyor, sizin ülkenizi görmüyor. Kıskandıkları için mi, keşke öyle olsaydı. Adamların gazetecilerini tutukluyorsunuz, yöneticilerine kafa tutuyorsunuz, ülkesinde olay çıkarıyorsunuz, liderlerine “Nazi” diyorsunuz! Az bile yapıyorlar. Halen köprüleri atmıyor, onca kırmızı çizgiyi aştığınız halde, müzakere kapısını açık tutuyorlar.
FİİLEN GEBERTİYORLAR!
Türkiye’nin gerçek gündemi, ağır OHAL şartlarında yaşam mücadelesi veren milyonlar. Bakan Nihat Zeybekçi, 9 ay önce, “Bunlara öyle cezalar vereceğiz ki, gebertin bizi diye yalvaracaklar” demişti, şimdi daha iyi anlaşılıyor. Yüz sene önceki koşullar olsa, gaz odalarında imha ederlerdi. Bunu yapamadıkları için, ekmeği, suyu kesiyor, fiili ölüme mahkum ediyorlar. İçeri attıklarının da kafayı yemesini bekliyorlar. İzliyorsunuz, “kaçarken düştü öldü”, “intihar etti”, “operasyonda ölü geçirildi” vesaire… İnfazlar biçim değiştirdi. Neyin ne olduğunu da bilmiyor, aslını öğrenemiyoruz. Kara, kapkara günler… Kimine göre iyi, kimine göre kötü haber ise şu: Bugünden itibaren hiç ama hiçbir şey gidişatı değiştiremez!