Şeytandan korunmak için [Faik Can, yazdı]

Geçen hafta şeytan bizimle çok uğraşıyor demiştik. Peki, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların şerrinden korunmak için neler yapmamız gerekiyor?

Elbette ilk yapacağımız şey Kudreti Sonsuz’a sığınıp dehalet etmektir. Allah’a sığınma, O’na iltica etme, şeytanın azdırması ve saptırmasına karşı en önemli bir sığınak ve dinamiktir. Bu dinamiğin sürekli kullanılması şarttır. İstiâze (Eûzü besmele)’yi sıkça ve her vesileyle okumak önemli bir korunma vesilesidir. Ayrıca “Kulun Allah’a en yakın olduğu hâl, secde hâlidir.” sırrınca, başımızı yere koyup, “Allahım, Senden Sana sığınır, yani Celâl ve Ceberutiyetinden, Rahmet ve Rahmâniyetine sığınırım, şeytandan da Sana sığınırım.” demeli ve dua dua yalvarmalıyız.

Tembelliği Terk Etmeliyiz

Şeytan daha ziyade âtıl ve tembel insanlara hücum eder. Hiçbir iş yapmayan, miskin miskin oturan ve din adına hiç aktif olmayan kimselerle meşgul olur. Öyleyse biz de, ister düşünceyle, ister fiille, onun parmak sokacağı ve kurcalayacağı noktaları doldurmalı, duygu ve düşüncemiz itibarıyla Rabbimizle dolup taşmalıyız. Allah’ı ve Resûlullah’ı çevremize anlatma derdi ve mesaisiyle sürekli meşgul olmalıyız ki, şeytan içimize girip imanımızı sarsmasın ve vesvese veremesin.

Kaldı ki, evrâd u ezkârla sürekli bir münasebet içinde bulunur veya O’nun dinine hizmetle ömrümüzü geçirirsek, Rabbim de bizi, şeytanlara terk etmeyecek ve bu kudsî meşgaleler sayesinde –inşaallah– sahil-i selâmete çıkaracaktır.

Ahde Vefalı Olmalıyız

Ahde vefa da en az diğer hususlar kadar bizi şeytanın tasallutundan koruyacak hususlardandır. Hem Allah’a verdiğimiz sözde durmalı hem de manen borçlu olduğumuz başta Muhterem Hocamız ve mazlum, mağdur, mahpus kardeşlerimize dua ile vefamızı göstermeliyiz. Böyle yaparsak Allah da bizi şeytanla baş başa bırakıp çürümeye terk etmeyecektir. Zaten O da “Ahdinize vefalı davranın, Ben de ahdimi yerine getireyim.” (Bakara sûresi, 2/40) demiyor mu?

“Siz, Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder.” (Muhammed sûresi, 47/7) ayetinin mucibince, O’na ve O’nun dostlarına vefa ve sadakat içinde olanlar, O’ndan vefa ve inayet görmüştür. Sınırlı iradelerini O’nun yolunda kullananlar, O’nun sınırsız nimetlerine mazhar olmuşlardır. O halde bu kutlu davanın kutlu neferleri olarak bizler, Cennet’e, Cemalullah’a giden bu yolda ahde vefadan bir an bile dûr olmadan sürekli çalışmalıyız. Allah’ın her yerde ve her zaman hâzır ve nâzır olduğu hakikatine inanarak O’nun müşahedesi altında olduğumuzu bir an olsun hatırdan çıkarmamalı, davranışlarımıza ona göre çeki düzen vermeli ve iç âlemimizi her zaman zapturapt altına almalıyız.

Yalnız Kalmamaya Özen Göstermeliyiz

Yalnız kalmama,  ifsadına karşı çok önemli bir silahtır ve bu silahın her zaman kullanılmaya hazır olması gerekir. Bu ise Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurduğu gibi, en az üç kişilik bir arkadaş grubuyla gerçekleşebilir.

Her kötü düşünce içimize atılmış bir tohum gibidir. Bu tohum zamanla kendini hissettirir ve gösterir. Eğer bu kötü düşünce henüz filiz iken kesilip atılırsa ne güzel! Aksi takdirde o, boy atıp geliştiği bünyeyi yer bitirir. İşte bunun için şeytanın küçük tohumlar halinde ruhumuza saçtığı şeylerin daha baştan kökünün kazınması şarttır. Yoksa zamanla bunlar, altından kalkılamayacak hale gelebilir. Böyle bir duruma geldikten sonra kurtulmak ise çok zordur.

Onun için bu tür kötü düşüncelerin bünyemizde kök salmaması, sonra da dönüp bizi teslim almaması için sair hususların yanında, yalnız kalmama meselesinin de iyi işletilmesi gerekmektedir. İçinde yaşadığımız dönemin olumsuzluklarına karşı Allah ile irtibatı istenen seviyede olmayan bizlerin çok kere iradesi ve kalbî hayatı bizi korumaya yetmeyebilir.

Allah bizlere öyle güzel arkadaşlar, dostlar lütfetti ki, onların yanına gidip aynı atmosferi paylaştığımız zaman, tıpkı bir veli ile diz dize gelmiş gibi kuvvet kazanabiliriz. Onların sözleri, sohbetleri, adeta içimizde buz bağlamaya başlamış kötü duygu ve düşünceleri eritebilir. Bazen de biz bu konumda bulunur, onlar gelip bizden istifade edebilirler. Allah (celle celâluhu), insanı topluluk içinde yaşayabilecek şekilde yaratmıştır. Bize düşen de böyle bir topluluktan ve o topluluk içerisinde iyi, güzel ve hayırhah arkadaşlardan uzak düşmemektir.

Vaaz ve Sohbet Dinlemeliyiz

İnsan, yüreği hoplamaya, gözü yaşarmaya, iç âleminde kendini her gün birkaç defa yenilemeye muhtaç bir varlıktır. Kur’ân, Rabbiyle münasebete geçip ağlamaktan kendini yerlere atanları takdirle anlatır. İşte hüşyar bir gönlün terennümleri olan vaaz ve sohbetler bizi bu ufka ulaştırabilir.

Ne mutlu bize ki, kürsüye çıktığında ağlamaktan sözleri boğazında düğümlenip kalan, hali sözünden kuvvetli bir büyüğümüz var! Ne mutlu bize ki, sahabe, tâbiûn, tebe-i tâbiîn hazeratının hayatlarını gerçek yönleriyle bizlere anlatan ve kitap sayfaları arasında kayboyluş o bilgileri, ruhundan ruh katarak intikal ettiren gönül insanı bir hocamız var! Her dinlediğimizde insanlığımızdan utanıp hayatımızı, yaşayışımızı sorgulama ihtiyacını hissettiğimiz ve kendimize çeki düzen verdiğimiz kutlu bir rehberimiz var…

Ne zaman sohbetiyle müşerref olsak kalblerimiz yumuşuyor, içimizi karartan kirler, paslar izale oluyor… Bunu sürekli yaptığımız takdirde onun hayat üfleyen nefesinden ruhumuza akseden ilâhî tecellîler bütün aydınlığıyla bizi saracak, biz de bu sayede şeytanın her türlü vesvese ve desiselerinden uzak kalacağız.

O halde ne olur, lütfen “Ben bunu biliyordum bir daha okumayacağım, ben bunu dinlemiştim, bir daha dinlememe gerek yok!” demeyelim! Yeme içme ihtiyaçlarımızın olması ve bunların tekerrür etmesi gibi, manevî hayatımız, kalb, ruh, vicdan vesair duygularımızın da ihtiyacı olduğunu ve bu ihtiyaçların da tekerrür ettiği gerçeğine binaen kendimizi mutlaka bir kutlu sohbetin kucağına atalım ve oraya sığınalım! Bütün fenalıkları eriten, şeytanın içimize girmesine izin vermeyen o Hak dostunun atmosferine girelim ve sürekli kendimizi yenileyelim!

Şeytanın şerrinden korunmak için önemli bir dua

Bütün bunların yanında bir de kavlî dualar var.  Birini yapıp diğerini ihmal veya terk etmek, neticeye ulaşılmasını engelleyebilir. Onun için kavlî dualar da her zaman ve zeminde yapılmalı ve ihmal edilmemelidir.

Kavlî dua denince tabiî olarak Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu konudaki duaları akla geliyor. Bütün duaları yazmak bu makalenin boyutlarını aşar. Bu sebeple Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) şeytandan korkulduğunda söylenmesi için talim buyurduğu duayı örnek olarak zikredip diğer dualar için dua mecmualarına müracaat etmenizi tavsiye edelim.

Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şeytandan korkulduğunda şu dua ile bize tahassun yolunu gösteriyor:

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللّٰهِ التَّامَّاتِ الَّتِي لاَ يُجَاوِزُهُنَّ بَرٌّ وَلاَ فَاجِرٌ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ وَبَرَأَ وَذَرَأَ وَمِنْ شَرِّ مَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمِنْ شَرِّ مَا يَعْرُجُ فِيهَا وَمِنْ شَرِّ مَا ذَرَأَ فِي اْلأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمِنْ شَرِّ فِتَنِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَمِنْ شَرِّ كُلِّ طَارِقٍ إِلاَّ طَارِقًا يَطْرُقُ بِخَيْرٍ يَا رَحْمٰنُ

“Yâ Rahmân! Allah’ın yarattığı, zürriyet hâlinde her tarafa saçtığı ve kusursuz meydana getirdiği şeylerin şerrinden, gökten inen ve oraya yükselen şeylerin şerrinden, Allah’ın yerde yarattığı ve yerden çıkan şeylerin şerrinden, gece ve gündüzün fitnelerinden, ―hayırla gelenler müstesna― meydana gelen hâdiselerin şerrinden, ne bir iyinin ne de bir kötünün kendilerini aşamayacağı, Allah’ın tastamam kelimelerine ve vech-i kerîmine sığınırım.” Âmin…

güzel dua

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin