OHAL düzeninde KHK’lar çıkmaya devam ediyor. 682, 683, 684 ve 685 sayılı kanun hükmünde kararnameler, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yeni KHK ile “Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu” kuruldu. Komisyonun, kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi, öğrencilikle ilişiğin kesilmesi, dernekler, vakıflar, sendika, federasyon ve konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması, emekli personelin rütbelerinin alınması görev alanları olarak belirlendi.
Komisyonun kurulması ve işleyişini Ankara Üniversitesi öğreti üyesi Yard. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, kişisel Facebook sayfasında ele aldı. Altıparmak, ”Hukukun misyonu nedir sorusuna çeşitli cevaplar veriliyor hukuk felsefesinde. Son yıllarda Türkiye’deki hukuku izleyen birisi hukukun asli görevinin mağdurları oyalamak olduğu sonucuna ulaşabilir. Hatta belki daha somutlaştırırsa
İşte Altıparmak’ın yorumu:
BİR OYALAMA ARACI OLARAK HUKUK VE OHAL KOMİSYONU
Hafta sonu Prof. Dr. Metin Günday, Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, Van Barosu Başkanı Murat Timur ve İHOP Genel Koordinatörü Feray Salmanla konuşurken şöyle dedim: “Bence en kötü senaryo şu: AİHM’i uzun süre oyalayamazlar. AYM de bir yerde karar vermek zorunda. Bunun için bir Komisyon kuracaklar, o Komisyonun işlemlerine karşı da yargı yolunu açacaklar. AYM bir pilot kararla önündeki tüm başvuruları o Komisyona gönderecek. Komisyon, idari yargı, istinaf, temyiz, AYM ve AİHM derken 10 yıl kimse kamu görevine geri dönemeyecek”.
Artık Devleti çok iyi tanımış olmalıyım ki 48 saat bile sürmeden tahminim doğrulandı. 685 Sayılı KHK ile Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu. Kurulan Komisyonun mağduriyetleri gidermekten çok, AİHM’i aşmaya yönelik olduğu her halinden belli. Komisyon ne yapısı itibarıyla, ne de karar alma mekanizmaları itibarıyla bağımsız ve tarafsız bir organ değil. 7 kişiden oluşuyor. 5 üyesini Başbakan ve Bakanlar atıyor, biraz yargısalmış gibi gözüksün diye 2 üyeyi de HSYK atıyor.
Komisyon sadece ihraçlara değil, KHK’nin 2. maddesi uyarınca tüm dernek, vakıf, tv, radyo kapatma kararlarına da bakacak. Kabaca bir 100000 işlemden bahsediyoruz. Bu 100.000 işlemi Komisyonun 2 yıl içinde karara bağlaması bekleniyor. Çünkü uzatma hariç Komisyon için öngörülen görev süresi 3. madde uyarınca bu. Bu da yine kabaca Komisyon’un günde 250 dosyayı karara bağlamasını gerektiriyor. Atanan üyeler Dworkin’in bahsettiği türden bir Hercules olsa bu kadar hızlı ve adil çalışması mümkün değil.
Ama aslında Komisyon’u kuranların böyle bir beklentisi de yok. 9. madde uyarınca Komisyon incelemeyi dosya üstünden yapacak. Düşünün, 100.000 işlem yapılmış. Bu işlemlerde daha önce ifade etmeye çalıştığım üzere insanları ceza hukuku anlamında mahkum etmişsiniz. Bunun için bir çok vakada ne yürüyen bir soruşturma, ne savunma hakkı, ne delil, ne de açıkça ne ile suçlandığı belli insanların. Şimdi bu kişiler Komisyona başvurup bilmedikleri suçlamaya dosya üzerinden itiraz edecek. Ve bu itirazları o Komisyon günde 250 karar vermek suretiyle inceleyip karara bağlayacak.
Bu karara karşı yargı yolu açık. Ama olmayan yargılamanın, yargılamasının da ne olacağını kestirmek zor değil. Bu şu anlama gelecek, 2 yıl Komisyonda bekleyeceksiniz
Hukukun misyonu nedir sorusuna çeşitli cevaplar veriliyor hukuk felsefesinde. Son yıllarda Türkiye’deki hukuku izleyen birisi hukukun asli görevinin mağdurları oyalamak olduğu sonucuna ulaşabilir. Hatta belki daha somutlaştırırsa
Bu durumu AİHM’e düzgün bir şekilde anlatmak ve Komisyonun etkili bir hukuk yolu olmadığını kanıtlamaktan başka bir çare kalmıyor geriye. Eğer AİHM bunu kabul etmezse, onbinlerce kişiye yetecek kadar soğuk suya ihtiyacımız olacak.
(Not: Durumun teknik değerlendirmesi