Piyasalarda Trump etkisi: Riskler çoğaldı, altının devri başlayabilir [Analiz: Semih Ardıç]

ABD’de başkanlık seçimini cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump kazandı. Küreselleşme karşıtı Trump’ın demokratların adayı Hillary Clinton’la girdiği Beyaz Saray yarışını sürpriz bir şekilde zirvede tamamlaması piyasaları sarstı.

Daha ilk dakikalardan, Asya borsalarında da sert düşüşler yaşandı. Japon Yeni, dolar karşısında değer kazanırken Tokyo borsası yaklaşık yüzde 5 değer kaybıyla son üç ayın en düşük seviyesinde kapandı. En büyük sarsıntılardan biri Meksika piyasalarında gözlendi. Peso’nun dolar karşısındaki kaybı yüzde 12’yi buldu. Güvenli liman niteliğindeki varlıklara rağbet artarken, altın fiyatları yükseldi. Şangay Altın Borsası’nda, altının günlük işlem hacmi 330 tona ulaştı. Bu hacim İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma (BREXIT) kararı aldığı dönemdeki hacmin iki katından fazla. Ons fiyatı 1.275 dolardan 1.303 dolara yükseldi. Kurumsal yatırımcılar ve hedge fonlar, Trump’ın ekonomide atacağı adımlar netleşeceği ana kadar altına yönelecektir. Bu da altına talebi hızla artıracaktır. Beyaz Saray’a geçtikten sonra Trump’ın Suriye eksenli şahin hamlelere girişmesi halinde de altındaki yükseliş daha belirgin ve kalıcı bir hal alacaktır. Altının sepetteki payını artıran yatırımcılar kârlı çıkabilir.

Siyasî riskler gelişmiş ülkelerde yüksek. İngiliz Sterlininin BREXIT kararı sonrası yüzde 15 değer kaybetti. Avrupa’da popülist partiler seçimlerde iyi sonuçlar elde ediyor. Merkez bankalarının piyasaları fonlamak için alışılmadık para politikaları uygulasa da onlar da yolun sonuna geldi. Siyasi krizlerle boğuşan gelişmekte olan ülkelerin de ekonomik durgunluk yüzünden eski cazibesi kalmadı. Altın bütün belirsizliklerin ortasında hâlâ en güvenli liman.

TRUMP GELDİ, İNŞAAT LOBİSİ YAŞADI

Trump siyasî ve iktisadî yapıda köklü değişimden bahsediyor. Yol, köprü gibi büyük altyapı projelerine ağırlık vereceklerini açıkladı. İnşaatçılıktan gelen bir başkan için şaşırtıcı bir kalkınma modeli olmadı. Bu yatırımların etkisi ile büyüme kısa vadede hızlanacaktır. Daha fazla bütçe açığı ve borçlanma manasına gelen Trump modeli faizleri ve enflasyonu yükseltecek.

Reagan dönemini yeniden yaşayabilir Amerika. Piyasalardaki sarsıntı bir süre daha devam eder. Sarsıntıların bitmesi ya da devam etmesi Trump’ın ırkçı, şahin ve sert söylemlerinin politikaya dönüşüp dönüşmeyeceğine bağlı. Seçimi kazandıktan sonra yaptığı ilk konuşmada daha makul bir profil çizdi. Propaganda dönemindeki keskin tavrını esneteceği intibaı bıraktı. Piyasaların ilk şoku balkon konuşmasındaki ılımlı mesajlarla atlattı diyebiliriz.

DOLAR DÜNYADA DÜŞÜYOR, TÜRKİYE’DE ARTIYOR!

Dolar belirsizliklerin etkisi ile pek çok para birimi karşısında değer kaybederken TL karşısında değerleniyor. Niye? Türkiye’de özel sektörün 201 milyar dolar döviz açığı varken başka bir sonuç beklemek gerçekçi olmazdı. Trump şokunda dolar 3.3035 TL seviyesine kadar tırmandı ki bu yeni bir rekor. Artık geri çekilmelerde yeni destek noktası 3,10 TL. Altına inmesi çok kolay değil.

Amerikan Merkez Bankası FED, Aralık’ta faiz artışına Trump molası verirse bir nebze nefes alır dolar/TL paritesi. Kısa süreli geri çekilmeler olsa da Türkiye siyasî ve iktisadî krizin girdabından çıkmadıkça dolar da Euro da yukarı yönlü hareket edecektir. Bu yüzden sepette dolar ve Euro ağırlığı muhafaza edilmeli.

Amerikan borsalarının Trump’un başkan seçilmesine vereceği tepki de piyasaların yönünü tayin etmesinde belirleyici olacak. Kayıplar yüzde 2 civarında kalırsa diğer borsalardaki sert düşüşler hız kesebilir. Dow Jones ve Nasdaq’ın daha sert düşmesi ise Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalardan para çıkışını hızlandırır.

BORSA İSTANBUL İKİ GERİ BİR İLERİ

Borsa İstanbul’da yüzde 2’yi bulan kayıp gün sonunda yüzde 1’in altına gerilese de kalıcı bir toparlanma için henüz erken. Borsa’nın aylardır 73–77 bin bandına demir atmasından hâlâ bir anlam verememiş olanlar borsada kaybetmeye devam edebilir. Hatta kredi derecelendirme kuruluşlarının not indirimlerinin etkisini kırmak için endeksin bu bantta tutulması için talimat verildiğini bile düşünenler var.

Eylül ayı imalat sanayi yüzde 4’e yakın geriledi ki bu büyümenin 3. çeyrekte sıfır ya da eksiye gerileyebileceğinin habercisidir. Yılsonunda da yüzde 3’ün altında bir büyüme gelirse şaşırtıcı olmaz. Bu büyüme ne işsizliğe çare olabilir ne de esnafın boğuştuğu krizi bitirebilir.

Trump sonrası piyasalar rota arayışına devam edecek. Yatırımcıların bugüne dek alışık olmadıkları türden işaretler alması risk algısını daha da artıracaktır. Kamu harcamalarını orantısız artırarak büyümeyi borçlanma ile finanse etmek en kestirme yol. Ancak bunun Amerika’yı 2008 krizine sürüklediğini unutmayalım. Ekonomik kriz ise Trump’un siyaset kariyerini ikinci başkanlığa taşımasına engel olabilir. Esasında Amerika gibi kurumsal yapıları oturmuş, bağımsız yargı ve yasamanın denetimindeki bir başkanın ne kadar radikal değişime gidebileceğini Trump da Beyaz Saray’da yaşayarak öğrenecek.

KENDİMİZ ETTİK, KENDİMİZ BULDUK

Riskleri kendi kendine artıran Türkiye dâhil olduğu gelişmekte olan piyasalar içinde maalesef negatif yönde ayrıştı. Risk primi (CDS) en yüksek ülkeyiz. Hillary Clinton kazansaydı ne olurdu? Kısa süreliğine nefes alacaktık.

Trump kazandı diye sevinenlerin motivasyonunu anlamak mümkün değil. Türkiye ekonomisi kendine has derin bir krize sürükleniyor. Üstelik bu sefer 2001’de olduğu gibi bankalar batmıyor, kâr rekoru kırıyor. Buna mukabil reel sektörde iflaslar birbirini takip ediyor. Bankacılık krizi olsa Merkez Bankası vanayı açar, 6 ay içinde iyileşme emareleri görülebilirdi. Ticaretin kalbi Kapalı Çarşı’da bin 500 dükkân kapanıyorsa (2001’de dahi böyle bir iflas dalgası yaşanmadı) daha ciddi bir krizle karşı karşıyayız demektir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin