Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 17/25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nun kilit ismi Reza Zarrab (Rıza Sarraf) hakkında açıklamalarda bulundu. Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Joe Biden ile görüşmesinde konuyu gündeme getirdiğini söyleyen Erdoğan, Zarrab hakkında, “Neticede bizim vatandaşımız olduğu için, hukukunu aramak zorundayız. Adalet gerek Ekonomi Bakanlığımız’ın yaptıkları çalışmalara göre, bu kişinin bir suçu da bulunmuyor” dedi. Erdoğan, New York dönüşü uçakta gazetecilere de açıklamalarda bulundu. ABD’de tutuklanan, 17/25 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’nun kilit ismi Zarrab’a sahip çıktı. Erdoğan, soruşturma savcısı Preet Bharara ve davaya bakan Hakim Richard Berman ile ilgili de yönlendirilmiş ve yanlış bilgilere yer verdi.
KONUYU KENDİ AÇTI, EMİNE ERDOĞAN’IN İSMİNİ VERDİ
Erdoğan, uçakta gazetecilere yaptığı açıklamalarda eşi Emine Erdoğan ve kendi isminin de geçtiğini anlattı. Herhangi bir soru sorulmamasına rağmen, konuyu gazetecilere kendi açtı. “ABD Adalet Bakanlığı’nın bu davayı havale ettiği mahkeme de ilginç. Savcı Bharara da hâkim Richard Berman da Türkiye’de daha önce FETÖ tarafından ağırlanmış isimler. Yani Adalet Bakanlığı Sarraf’ı tutup orada FETÖ’nün yedirip içirdiği isimlere teslim ediyor.” dedi
EMİNE ERDOĞAN TOGEM-ZARRAB İLİŞKİSİ
Erdoğan, Sarraf’ın Emine Erdoğan’ın kurucusu olduğu TOGEM’e bağış yaptığına dair iddiaların ABD’deki Sarraf dosyasına girmiş olmasını hatırlatıp, “ABD hukuk sisteminde ‘egemen bağışıklık’ diye bir madde var. Buna göre devlet başkanlarının herhangi bir mahkemeye konu yapılabilmesi mümkün değil.” dedi. Erdoğan, bu cümleleriyle ilk kez ABD’deki soruşturmanın sadece Zarrab ile sınırlı olmadığını eşinin ve kendinin de davaya dahil edildiğini zikretmiş oldu. Zarrab’ın Miami’de yakalandığı süreçte hiçbir açıklama yapmayan Erdoğan, uzun dönem sessizliğe bürünmüştü.
SAVCI VE HAKİMİ ‘FETÖ’ İLE SUÇLADI…
Erdoğan’ın Hürriyet yazarları Abdülkadir Selvi ve Fikret Bila’nın sorularına verdiği cevaplar şöyle:
– Biden ile görüşmemizde yargı konusu açıldığında Rıza Sarraf konusunu da gündeme getirdim. ABD Adalet Bakanlığı’nın bu davayı havale ettiği mahkeme de ilginç. Savcı Bharara da hâkim Richard Berman da Türkiye’de daha önce FETÖ tarafından ağırlanmış isimler. [(*) Konferansa dair yanlış bilgilendirme yapıyor] Yani Adalet Bakanlığı Sarraf’ı tutup orada FETÖ’nün yedirip içirdiği isimlere teslim ediyor. Biden’a bunları anlattım. ‘Ben bu kadarını bilmiyordum’ dedi. Hukukla değil, ilişkiler ağıyla başka işler çevirme peşindeler. Enteresandır, mesela tutup iddianameye eşimin TOGEM’in kurucusu olduğu, benim o dernekle ilişkim olduğu falan yazılıyor. Ama o derneğin kurucuları arasında ne eşim var ne de ben. Böyle bir şey olmamasına rağmen, bunun söz konusu edilmesi adamların art niyetlerinin ne istikamette olduğunu gösteriyor. Halbuki Dışişleri Müsteşarım’ın da gayet güzel ifade ettiği üzere, ABD hukuk sisteminde ‘egemen bağışıklık’ diye bir madde var. Buna göre devlet başkanlarının herhangi bir mahkemeye konu yapılabilmesi mümkün değil. Buna rağmen iddianamede adımızın geçirilmeye çalışılması, işin içinde art niyet olduğunu ortaya koyuyor.
– Bu kişi (Rıza Sarraf) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Eşi ve çocuğu ile birlikte ABD’ye giriş yaptığı anda kendisi tutuklandı, eşi ve çocuğu da hemen Türkiye’ye gönderildi. Bu tutuklama hangi kurala göre yapıldı?’ diye sordum.
‘SARRAF’IN SUÇU BULUNMUYOR’
– Neticede bizim vatandaşımız olduğu için, hukukunu aramak zorundayız. Bu Rıza Sarraf değil de bir başka vatandaş da olabilirdi. ABD, Türkiye’de bir vatandaşının tutuklanmasına nasıl duyarsız kalamıyorsa, biz de herhangi bir vatandaşımızın bir başka ülkede tutuklanmasına duyarsız kalamayız. Kaldı ki gerek Adalet gerek Ekonomi Bakanlığımız’ın yaptıkları çalışmalara göre, bu kişinin bir suçu da bulunmuyor. İran da aynı şeyi söylüyor. Ancak buna rağmen bu kişi 6 aydır ABD’de tutuklu durumda.
DAHA ÖNCE NELER YAŞANMIŞTI, NELER SÖYLENMİŞTİ?
Peki 17-25 Aralık soruşturmaları ve Erdoğan’ın Savcı Bharara ve hakim Berman ile ilgili verdiği bilgiler gerçekte neydi? Neler yaşanmıştı? Sırayla hatırlayalım.
ALTI AY ÖNCE ERDOĞAN: ‘BU ZATEN ÜLKEMİZLE ALAKALI BİR KONU DEĞİLDİR’
Erdoğan 29 Mart 2016 tarihinde ABD yolculuğu öncesinde Zarrab’ın Miami’de tutuklanmasıyla ilgili değerlendirmeler yapmıştı. Zarrab’ın yakalandığının ortaya çıkmasının üzerinden birkaç gün geçmişti. Atatürk Havalimanı’nda kendisini ABD’ye götürecek uçağa binmeden önce gazetecilere şunları söylemişti: “Rıza Sarraf’la ilgili varsa bir şey onu zaten orada, Rıza Bey’in avukatları da gerekli cevabı, gerekli şekilde onlara her halde vereceklerdir ve kendisini de savunacaklardır. Bu zaten ülkemizle alaka bir konu da değildir. Bunu da çok açık net söylemiş olayım.”
17 ARALIK SÜRECİNDE ERDOĞAN: ZARRAB, HAYIRSEVER
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan olarak yine 26 Aralık 2013’te Zarrab’a ve 17 Aralık soruşturmasının kilit ismi evinden ayakkabı kutularında yüzbinlerce dolar çıkan Halkbank Genel Müdürü Süleyman Arslan’a sahip çıkmıştı. Erdoğan, Pakistan ziyaretinden dönüşte gazetecilere yaptığı açıklamada Zarrab’ı ise ülkeye katkısı olan, hayır işlerine giren biri olarak değerlendirmişti. Erdoğan, Zarrab’ın AB ofisine çantayla girip çantasız çıkması ile ilgili olarak da, “Teslim edilirken bir görüntü var mı? Sadece “Çantayla girdi, çantasız çıktı” gibi bir yaklaşım olabilir mi? Böyle bir hukuk var mı? Belki o çantayla kitap falan götürülmüştür” demişti.
Hürriyet’ten Vahap Munyar’ın haberine göre, Erdoğan yolsuzluk operasyonunda kilit isim olan Reza Zarrab’la ilgili, “Altın ihracatı yapan bir zat. Ülkeye katkısının olduğunu biliyorum. Hayır işlerine girdiğini biliyorum.” değerlendirmesi yapmıştı. Devamında ise, ” Bu noktada AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın adının karıştırıldığı görüntüleri anımsadı: Erdoğan’ın Pakistan seyahatini özetlemesinin ardından sorular Halkbank’tan iki bakan çocuğunu da kapsayan tutuklamalara uzanan operasyon üzerine yoğunlaştı: “AB ofisine çantayla girdi, çantasız çıktı” diyorlar. Teslim edilirken bir görüntü var mı? Sadece “Çantayla girdi, çantasız çıktı” gibi bir yaklaşım olabilir mi? Böyle bir hukuk var mı? Belki o çantayla kitap falan götürülmüştür.” demişti. Daha sonra yayınlanan ses kayıtlarında ve görüntülerde Zarrab’ın çikolata kutuları içinde milyonlarca dolar rüşvet parasını AB Bakanlığına (dönemin bakanı Egemen Bağış idi) götürdüğü deşifre olmuştu.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK YOLSUZLUK VE KARA PARA SORUŞTURMASI:
17 ARALIK’TA 87 MİLYAR EURO, 25 ARALIK’TA 100 MİLYAR DOLAR
17Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması kapsamında 4 AKP’li bakan, 3 bakan çocuğu, üst düzey bürokratların da yer aldığı bir ağ çözülmüştü. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatıyla yapılan operasyonlarda 89 kişi gözaltına alınırken, Zarrab ile birlikte AKP’li bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar’ın oğulları tutuklanmıştı. Hükümetin müdahalesiyle önce soruşturma savcıları değiştirilmiş, ardından şüpheliler salıverilmişti.
25 Aralık soruşturmasında ise aralarında Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da yer aldığı işadamları ve yine bazı bakan ve bürokratların dahil oldukları büyük ulaştırma, yol, demiryolu ihaleleri, bir medya kuruluşunun devralınması, SİT alanında inşa edilen Urla Villalarıyla ilgili usulsüzlükler, Etiler Polis Okulu’nun El Kaide destekçisi olarak arandığı dönemde Yasin El Kadı isimli işadamına devri, bir medya kuruluşunun sahipliğini değiştirken toplandığı öne sürelen 630 milyon dolarlık rüşvet parası ile yeni bir medya oluşturulduğu (Havuz Medyası) gibi çok önemli soruşturma başlıklarının yer aldığı kamuoyuna yansımıştı.
O dönem basına yansıyan fezlekelere ve savcılık kayıtlarına göre, 17 Aralık’ta 87 milyar Euro, 25 Aralık’ta ise 100 milyar dolarlık rüşvet ve kara para ağı tespit edilmişti. Soruşturmayı yürüten savcı, hakimler açığa alınıp, emniyet mensupları tutuklansa da bu iddialar ilgili karşı davalarda da delil klasörlerine girdi. Yani ortadan kaldırılamadı. Bakanların yolsuzluk davasıyla ilgili dosyaları TBMM araştırma komisyonunun resmi kayıtlarına geçirildi.
KONFERANS VE BERMAN İLE İLGİLİ GERÇEK BİLGİLER NELER?
(*) Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi bazı çevrelere İstanbul’da düzenlenen uluslararası konferans ve hakim Berman hakkında yanlış bilgileri muteber kabul ediyor. Ancak hem konferans hem da Berman’ın Türkiye ziyaretiyle ilgili şu net bilgiyer yer alıyor.
DOSYAYI BERMAN SEÇMİYOR, UYAP GİBİ ELEKTRONİK GÖREVLENDİRME VAR
Zarrab davasının görüldüğü New York Güney Bölge Federal Mahkemesi, ABD’nin en büyük federal bölge mahkemesi. Yargıç Richard Berman 44’ü Ceza Hakimi olmak üzere toplam 59 federal yargıç görevli olduğu bu mahkemenin yargıçlarından biri. Amerika’da hangi davaya hangi yargıcın bakacağına bizdeki UYAP’a benzer ‘Case Assignment System’ denen elektronik bir sistem otomatik olarak belirliyor. Berman’ı bu davaya her hangi bir kişi veya kurumun tasarlayarak ataması mümkün değil.
BM ve AB DESTEĞİNDE, DÜNYANIN EN ÜNLÜ HUKUKÇULARI KATILMIŞTI
Bir başka önemli bilgi yanlışlığı Berman’ın 8-9 Mayıs 2014 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Adalet ve Hukuk Devleti Uluslararası Sempozyumu’na katılmasıyla ilgili. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi (Venedik Komisyonu ve GRECO, Avrupa Parlamentosu Sosyalist ve Demokratlar Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gibi kurumların sponsorluk ve desteğiyle gerçekleştirildi.
Avrupa Birliği Türkiye Büyükelçisi Stefano Manservisi, Harvard Üniversitei Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Profesörü Richard Fallon, New York Üniversitesi HF Anayasa profesörü Richard Pildes, Yale Üniversitesi HF Anayasa profesörü Heather Gerken, İngiltere eski Başsavcı Vekili Edward Garnier, Vermont Eyalet Başsavcısı William Sorell, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devlet Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Helena Lišuchová, Avrupa Parlamentosu Sosyalist ve Demokratlar Birliği Grubu Başkanı Hannes Swaboda, Aspen Enstitüsü Onursal Başkanı Berl Bernhard, Dünya Bankası Başekonomisti Marina Wes, Almanya Hessen İdare Mahkemesi Başkanı Juergen Taschk, BM Global Compact New York yöneticilerinden Christina Koulias, İngiltere Yüksek Mahkemesinin eski Başkanı Lord Harry Woolf, İngiltere eski Başsavcısı ve Lordlar Kamarası üyesi Baroness Patricia Scotland, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı Prof. Paul Lemmens, Uluslararası Hukukçular Komisyonu Avrupa Programı Direktörü Róisín Pillay, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatović, Uluslararası Basın Enstitüsü Direktörü Alison Bethel-McKenzie, Financial Times Gazetesi Uluslararası İlişkiler Editörü David Gardner, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk gibi isimler konferansın katılımcı ve konuşmacıları arasında yer almıştı.
HAKİM BERMAN, BM ve AİHM YARGIÇLARININ SUNUMUNA MODERATÖRLÜK YAPTI
Hakim Berman sempozyumda “Bağımsız ve Etkin Yargı” konulu bir panelin moderatörlüğünü yapmıştı. Ona panelde eşlik edenler ise Birleşmiş Milletler Yargıç ve Avukatların Bağımsızlığı Özel Raportörü de olan Brezilyalı yargıç Gabriela Knaul, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı Prof. Işıl Karakaş, Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu Üyesi ve Romanya Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Prof. Lucian Mihai ile Özgürlük ve Demokrasi İçin Avrupalı Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Thomas Guddat’tı.
ERDOĞAN PANDORA’NIN KUTUSUNU KENDİ ELLERİYLE Mİ AÇTI?
Sonuç olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne bulduğu her fırsatta siyasi saha baskısı yaparak Fethullah Gülen’in iadesini gündeme getiren Erdoğan, bu kez kendi elleriyle Zarrab dosyasını Başkan Yardımcısı Biden’a açmış. Bunun Türkiye içindeki yansımaları ve algısı olayın ikinci boyutu. İlk ve en önemli boyutu, Zarrab davasının uluslarararası hukuk açısından Erdoğan’ı ve AKP’li bakanları bağladığı gerçeği. Asıl soru ise şu: “Erdoğan, Biden’a Zarrab’ı anlatıp sahip çıktığında ABD tarafı ne demiş? Ya da bundan sonraki aşamada ne diyecek?” El Cevap: “Türkiye’deki yüksek yargıçlara müdahale, adli kolluk yönetmeliği değiştirme, hakim savcı sürme gibi eylemler Amerikan hukukunda cari olmadığından herkes bekleyip davaların sonucunu görecek.”