‘Carry trade’ mi tehlikeli yoksa KKM mi?

M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME

“Bülbülün çektiği dilinin belasıdır.” derler. İlerisi düşünülmeden verilen sözlerin insanın başına açacağı sorunlar için kullanırlar bu deyimi. Türkiye’nin çektiği de Tek Adam’ın ekonomi bilme iddiasından kaynaklanıyor. Ekonomi alanında çektiklerimiz, daha çekeceklerimizin “urubu” etmez. “Urup” sözcüğü bugün unutulup gitmiş kelimelerden sanırım. (Altın lirada dörtte bir, bir başka ifadeyle çeyrek altın demek. Genel kullanımda ise bir bütünün dörtte biri)

“Yine mi ekonomi?” diyenleriniz elbette olabilir. “Makro ekonomiden bana ne?” diyenler için üzgünüm. Günlük hayatımızdaki hemen her şeyi belirleyen makro dünyadaki verilerin yansımaları oluyor. Bundan dolayı, önümüzdeki günlerde neler başımıza geleceğini anlamak için ekonominin dünü ve bugününe kuşbakışı da olsa bakmak gerekiyor. Gelin birlikte bir bakış atalım.

Dünyada para bolluğunun olduğu dönemde AK Parti yönetimi, nispeten liyakati de dikkate alıyordu. Bu yaklaşım bir ölçüde Cemaat ile kavga edinceye kadar sürdü. Gülen Cemaati ile köprüler atıldıktan sonra devletten sadece Gülen’e sempati duyanlar değil, iktidarın neferi olmayı kabul etmeyen muhalifler bile kapı önüne konuldular.

Bunlar bildiğiniz konular.

FRANSIZLARA KIZIP İHALEYİ İPTAL ETMİŞTİK

Dün, halen gönlü iktidardan yana olan kadim bir dostumla sohbet ediyordum. “Halen iktidara destek veren biri nasıl dostunuz olabiliyor?” diyebilirsiniz. Haksız değilsiniz. Bunun ayrıntısına girip konuyu dağıtmayayım.

Eski dostum, “Abi İzmir tarafına yıllardır gitmemiştim. Neler yapılmış öyle! İstanbul’dan bir çıkıyorsun hız kesmeden İzmir’e kadar gidebiliyorsun. Bir tünelden çıkıp öbürüne giriyorsun. Yol yağ gibi akıp gidiyor!” dedi. Ofisinin önündeydik. İçeri geçtik bir saatten fazla sohbet ettik.

Yapılanların büyük kısmı gerekli altyapılar idi. Bir projenin hayata geçirilmesi kadar, nasıl yapılmış olması ve ne maliyetle inşa edildiğine dikkat çektim. Körfez Geçiş Projesi’nin 1990’larda gündeme geldiğini, Marmara depremine rağmen 30 Kasım 2000’de ihale edildiğini ve iki ayrı Fransız şirketinin yer aldığı konsorsiyumun 1,1 milyar dolar teklif verdiğini hatırlattım.

Sonrasını yaşı müsait olanlar hatırlar. Türkiye’nin zaman zaman ölçüsüz tepkileri yüzünden Fransa ile kavgaya girişildiğini ve iki konsorsiyumda da Fransızlar var diye dönemin Bayındırlık Bakanı MHP’li Koray Aydın tarafından iptal edildiğini söyledim. Ardından 2001 krizi geldikten sonra da başlanmayan bütün projeler rafa kaldırılmıştı.

Aynı proje, AK Parti döneminde 7-8 yıl sonra yeniden gündeme geldi. Körfez geçişini sağlayan Osmangazi Köprüsü, tam rakam devlet sırrı gibi saklı tutuldu ama 2,5 milyar dolara kamu özel sektör ortaklığı projesi olarak hayata geçirildi. Yani iki katından fazla bir rakam taahhüt edildi. Garantili geçiş ücreti ise apayrı bir yönü.

TÜRKİYE GELİŞEN ÜLKELERDEKİ YERİNİ KAYBETTİ

AK Parti döneminde Türkiye’nin nasıl büyüdüğünü söyleyen dostumun önüne sadece Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) raporunda yer alan rakamları koydum:

Türkiye’nin dünya ekonomisinden aldığı pay:

  • 1980’de yüzde 0,86.
  • 2023’te yüzde 1,07.

Tek başına baktığımızda burada bir gelişme var görünüyor. Ancak Türkiye’nin içinde yer aldığı “gelişen ülkeler” kategorisinin aldığı mesafeye bakarsanız durum içler acısı:

  • 1980’de gelişen ülkelerin dünya ekonomisinden aldığı pay: Yüzde 24.
  • 2023’te ise gelişen ülkelerin dünya ekonomisinden aldığı pay yüzde 41,7’ye çıkıyor.

Burada en kritik rakam, Türkiye’nin gelişen ekonomiler içindeki payına ilişkin.

  • Türkiye’nin payı 1980’de yüzde 3,51
  •  Bu rakam 2023’te yüzde 2,57’ye geriliyor.

MERKEZ BANKASI BAŞKANI KARAHAN’IN TANIMINDAN CARRY TRADE

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, 4 Ekim’de Meclis Plan Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını cevaplarken son dönemin tartışılan carry trade konusuna değindi. Mevduat gelişmelerinin TL’ye güvenin yeniden inşa edildiğini teyit ettiğini belirten Karahan, carry trade konusunda, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten daha dolarsever bir profil çizdi:

“Yabancı gelir, yurtdışından dövizini bozdurur, belli bir vadesi vardır. Kazancı aradaki kur hareketine de bağlıdır. Herhangi bir şekilde kur garantisi vermemiz zaten söz konusu değil. Orada görülen faiz yabancının kârı olarak düşünülmemeli. Swap bakiyesi hiçbir zaman 20 milyar doları geçmedi. 16 milyar 17 milyar dolar civarında geziyor.”

Yaptığı veri analizleriyle tanınan Özcan Kadıoğlu, Başkan Karahan’ın tanımı üzerinden bir hesap yaptı. Kadıoğlu’nun yaptığı hesaba göre 5 Nisan’da Türkiye’ye 100 bin dolar para getiren ve carry trade yapan birinin elde edeceği kazanç şöyle:

100.000 dolar getirip dövizini 5 Nisan’da TL’ye çevirdi: 3, 192 bin TL
Bu para 5 Mayıs’ta 3.319 milyon TL,
5 Haziran’da 3.451 milyon TL
6 Haziran’da 3.451 milyon TL
6 Temmuz 3.589 milyon TL
6 Ağustos 3,732 milyon TL
6 Eylül 3,881 milyon TL
6 Ekim’de 4.036 milyon TL’sini dolara çevirip çıktığında 118,200 dolar.

Bu hesabı yapan Özcan Kadıoğlu, 6 ayda dolar bazında Türkiye’nin 100 bin dolar için ödediği faiz yüzde 18,2’yi bulduğunu not ettikten sonra, “Buna hiçbir ülke dayanamaz!” diye ilave ediyor.

BUGÜN YAŞANAN OLAYLARIN ARDINDA DA ENFLASYON VAR

Enflasyonu halktan alınan genel vergi olarak tanımlayan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, lafı hiç uzatmadan, “Enflasyonun gerçek sebebi yanlış ekonomi politikalardır ve alt üst edilmiş dengelerdir.” diye açıklamıştı. Hem de 1991 yılında.

Demirel enflasyonu bütün kötülüklerin anası olarak tanımlamıştı.

“Hakikaten bugün, enflasyon dediğiniz halk günlük yaşar, halkın birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. Esas enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlakı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için Batılılar, enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler.”

YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULMAK…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pandemi sonrası dünyanın faiz artırdığı bir dönemde “nas” diyerek zaten kırılgan olan dengeyi içinden çıkılmaz hale getirdi. Patlayan dövizi durdurmak için artık tarih olduğu düşünülen Kur Korumalı Mevduatı (KKM) yeniden devreye aldı.

Sonrası malum.

KKM ile yerli para sahipleri ihya edildi. Bununla ilgili çok yazılıp çizildi. Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilmesinden sonra bu kez dolar toplamak için “getir dövizi, götür her şeyi” dönemine geçildi.

Öyle anlaşılıyor ki dövizini getirip burada TL’ye çevirenlere verilen kur garantisi, bir iki ay daha cazip olmaya devam edecek.

Sonrasını ise görebilen yok. Görebilen olmadığı için de gelen para yatırıma değil, carry trade yağmasına geliyor.

6 ayda dolar bazında yüzde 18’lik kazanç, kazananı sevindirse de buna ülkelerin takati kolay kolay dayanamaz. Bizde olacaklar da bundan farklı değil.

KKM ile yerli para babaları, carry trade ile de yabancılar ihya edildi. Olan bu topluma olacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin