M. AHMET KARABAY | HABER YORUM
Ekonomiyi yönetenlere bakarsanız her şey güllük gülistanlık olmaya başladı. Neler olmadı ki;
- Dış ticaret açığı geriledi.
- Merkez Bankası rezervlerinde rekor artış yaşandı. 150 milyar doların üzerinde rezerv, bankalarda da 170 milyar dolar döviz hesabı var.
- Bakan Mehmet Şimşek, “Rezerv yeterliliğimiz uluslararası tanıma göre eşik seviyeyi aştı.” açıklaması yaptı..
- Kredi kartlarında 60 aya varan yapılandırma imkanı tanındı, asgari ödeme tutarları değiştirildi.
- Bunların yanı sıra düne kadar Türkiye’yi eleştiren ABD’li ekonomist Steve Hanke, Türkiye’nin ‘gölgelerden’ çıkmakta olduğunu söyledi.
Bütün bu söylenenlerde ve atılan adımlarda doğru olan taraflar var. Asıl sorulması gereken soru şu: “Öyleyse insanlar niye feryat ediyor?”
Bu soruya cevap bulmak gerekiyor. Meşhur boksörüne gaz veren antrenör fıkrası gibi:
Antrenör, maç öncesi boksörüne rakibinin zayıf olduğunu ve onu mutlaka yeneceğini söyleyip durmuş. Maçın başlamasıyla birlikte bizim boksör sağlı sollu yumruk yemiş. Birinci raunt bitmiş antrenör, boksöre moral vermeye devam etmiş.
“Aferin oğlum. Çok iyisin. Rakibini fena dağıttın. İkinci rauntta nakavt bile yapabilirsin!” demiş. İkinci raundun başlangıç gongunun çalmasıyla birlikte bizim boksör yediği yumruklardan kafasını kaldıramaz olmuş. Bizimkinin imdadına bitiş gongu yetişmiş.
Antrenörü yine sıralamaya başlamış. “İkinci rauntta süperdin. Rakibin perişan durumda, ayakta duracak hali kalmadı” deyince bizim boksör, “Hocam, adamı çok iyi dövdüm, perişan ettim tamam da biri de beni dövüyor. Beni döven kim?” demiş.
EKONOMİ İYİ DE VATANDAŞ NİYE PERİŞAN?
Bir süredir en tepeden koro halinde ekonomi güzellemesi yapılır oldu. ‘Baş ekonomist’ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonun düştüğü ve düşeceği konusunda bizi inandırmaya çalışıyorlar.
Türk ekonomisinin en kırılgan noktası cari açık. Cari açıkta bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 42,7’lik bir düşüş var. Aylık 8,7’den 5 milyar dolara geriledi. Bu rakamlar doğru da bunun karşılığında nasıl bir bedel ödedik. Bu gizlenmeye çalışılıyor.
Yatırım ve ara malları ithalatı azalıyor. Bu başlı başına bir sorun. Bu, sanayinin küçüleceği, üretimin düşeceği anlamına geliyor. Bunun sonucu da işsizlik.
İthalatta artan en önemli kalem tüketim malları. Bu niye artıyor? Değerli hale gelen TL, ithalatı ucuz hale getirdi de ondan.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), bu yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinde büyümenin negatif olarak hesaplanacağını duyurdu. TEPAV raportörü Dr. Fatih Özatay, çok temkinli yaklaşıldığında “sıfır” olarak ortaya çıkabileceğini belirtti.
Ekonominin küçülmesi demek, toplum açısından işsizliğin artması, hükümet açısından ise vergilerin azalması anlamına geliyor. İlk başta ÖTV ve KDV’nin düşmesi demektir. Vergi gelirlerinin düşmesi ise daha fazla bütçe açığına yol açar.
KASA DÖVİZ DOLUYSA DIŞARIDA NİÇİN DÖVİZ ARIYORUZ?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dövizde müjdeyi 26 Eylül’de verdi: “Swap hariç net rezervler ise geçen yılın Mayıs ayına göre 90,5 milyar dolar artışla 5,5 yılın zirvesi olan 29,9 milyar dolara yükseldi. Brüt rezervlerimiz 156,4 milyar dolarla tarihi yüksek seviyeye ulaştı Rezerv yeterliliğimiz uluslararası tanıma göre eşik seviyeyi aştı.”
Ekonomiyi sıradan insanın anlayacağı dille en iyi anlatan iktisatçı olan Ege Cansen, Mehmet Şimşek’in “Döviz rezervimiz artıyor” sözlerini yaz aylarında bir fıkra ile yorumlamıştı.
Ortada Ege Cansen’in anlattığı gibi bir tablo olduğu için para sahipleri ekonomiyi yönetenlere güvenmiyor, ekonomiyi yönetenler de mevduattaki dövize güvenebiliyor. Bundan dolayı gidip yüzde 6,5 faizle yurt dışından borçlanıyor. Bizim bu faiz oranıyla yaptığımız borçlanmayı, birkaç hafta önce Somali yüzde 4,5 faizle borçlandı.
MERKEZ SIKILAŞTIRMA, BDDK GENİŞLEME PEŞİNDE
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Eylül ayı toplantısında faizi yüzde 50’de tutarak indirime gitmedi ve gerekirse sıkılaştırmaya gidebileceğine işaret etti. TCMB’nin bu kararı almasının hemen ertesinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, kredi kartlarıyla ilgili önemli bir adım attı.
Kredi kartı borçlarına 60 aya kadar bir yapılandırmanın önünü açtı. Aylık asgari ödeme tutarında da düzenlemeye gitti. Borcu 50 bin TL’nin altında ise borcunun yüzde 20’sini, borcu 50 bin TL’nin üstünde olanlar için de yüzde 40’ını ödemesi gerektiğine karar verdi. Borcu çok olana daha fazla ödeme zorunluluğu.
Bu yetmedi, BDDK bir de kredi kartları faizini düşürmeleri için bankalara 4,25 olan aylık faizi yüzde 3,5’e indirmeleri çağrısında bulundu.
Bir diğer ifade ile BDDK, parada gevşeme ve genişleme öngörüyor. Aslına bakarsanız, başında eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun bulunduğu BDDK, Merkez Bankası’ndan ayrı hava çalıyor.
BDDK’nın yaptığı bu yapılandırma kararı, vatandaşın lehine gibi görünüyorsa da aslında bankaların alacaklarını kurtarma operasyonu olarak da görülebilir. Bu işin ayrı tarafı.
Yapılandırma kararının iki yorumu var. BDDK ile Merkez Bankası yönetimleri, bu kredi kartı yapılandırma kararını görüşerek aldı ise anlamı ayrı, birbirinden habersiz bu adım atıldıysa bunun başka anlamı var.
Eğer iki kurum bu genişleme adımını birlikte konuşup attıysa, Merkez Bankası Ekim ayında mutlaka faiz indirimine başlayacak demektir. TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın Ağustos ayında yaptığı açıklamada faiz indiriminin yeni yıla kalacağı yolundaki iması anlamını yitirdi demektir.
Eğer Şahap Kavcıoğlu, bu kararı TCMB ile görüşerek almadıysa iki kurum arasında bir koordinasyon olmadığı gibi BDDK’nın izlenen sıkı para politikasını temelden dinamitlemeyi amaç edindiği anlaşılır.
TCMB’ye tarihindeki en kötü başkanlığı yaşatmış olan Kavcıoğlu’nu harcamayıp BDDK’ın başına getiren Erdoğan, bu konu bir gerginliğe dönüşürse muhtemelen MB Başkanı Fatih Karahan’ı harcar.