NECİP F. BAHADIR | YORUM
“Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da (İsrail’i kast ediyor) yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları atalım.”
Bu sözler Erdoğan’ın ağzından memleketi Rize’de partililere hitap ederken döküldü. Kime söylediği de belli; İsrail’e… Bu cümleleri Erdoğan ‘cumhurbaşkanı’ sıfatıyla mı söyledi, yoksa AKP Genel Başkanı şapkasıyla mı? Parti toplantısı olduğu için ‘genel başkan’ sıfatı öne çıkabilir. Her iki kimlik öylesine iç içe girdi ki ayırt etmek mümkün değil. Biz her iki sıfatı birleştirelim, bir ‘devlet sözü’ olarak dikkate alalım.
Bu sözlerden ne anlamak lazım? Hamasetin zirvesi mi? İsrail’e savaş tehdidi mi? Bu cümle tek karar verici olan Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıktığı için Türkiye ile İsrail arasında savaş rüzgarlarının estiğini söyleyebilir miyiz? Bu söz eyleme dökülür mü? Söz olmaktan çıkar harekete dönüşür mü? Bölge ve dünya bunu bir savaş işareti olarak algıladı mı?
“Bir gece ansızın gelebiliriz!” sözünün bir başka türevi mi yoksa? Erdoğan bu sloganı Yunan adalarına bakarak çok haykırdı. Ne geceler, gündüzler geçti hiçbir kıpırdama olmadı. Slogan gitti, diplomasi geldi. Bu sözün üzerine kaç defa Yunanistan Başbakanı ile görüştü. En son NATO zirvesi için gittiği New York’ta el sıkıştı.
11 yıldır Gazze’ye gidecek!
Dilin kemiği yok malum… Hele Türk siyasetçisinin dilinde bırakın kemiği, kas bile bulamazsınız, lastik gibidir, her kalıba girer, uzar kısalır… Ve çatallıdır da. Ne sözler var dağları bile yerinden oynatacak kadar güçlü ve yüksek çıkan ama sonra bir kılı bile kıpırdatamayan. Sözle, kelimelerle en iyi dans eden siyasetçi ise Erdoğan… ‘Ne dedi?’ ‘Ne oldu?’ diye bir göz atıvermek dilinin esnekliği konusunda fikir verir. Bu başka yazı konusu.
Konuyla ilişkili olduğu için bir örnek vermek isterim; Erdoğan 2013 yılında medyaya ‘Gazze’ye gideceğini’ açıkladı. Aradan kısa bir süre geçti, tık yok. Bir süre sonra, “Hayır, ertelemedim, gideceğim!” dedi. Sonuç mu? Tam 11 yıl geçti. Gazze’ye gitmedi ya da gidemedi. Bu sözünü de düzeltme gereği bile duymadı. Neden gitmediği konusunda söylediği bir cümle yok.
Siyasetçinin sözü başka işi başka…
Gazze konusunda engelleri olduğu muhakkak. İmkanları dikkate almalı “Gideceğim!” sözünü bu kadar güçlü söylememeliydi. Hiç değilse sonradan yutkunmak zorunda kalmazdı. Ne yazık ki Türk siyasetçisi yutkunmaz da… Kimse sözünü hatırlatmaz çünkü hesap sormaz? Söylediği yanına kar kalır. Kalır mı acaba? Bir gazeteci çıkar hatırlatıverir. Bir de siz iktidardan düştükten sonra görün…
Erdoğan’ı en iyi anlatacak kelime ‘dil’ veya ‘çene’ dir. AKP’yi de öyle. Amblemi dil olsa yeridir. Erdoğan veya AKP ‘retorik’ demektir. Politikaların ağırlığı danışmanların yazdığı hamasi ve süslü cümlelerin camdan okunmasından ibarettir. Rize’deki sözün camdan yoksa irticali mi olduğunu tam anlayamadım. Yazılı olmasa gerek. Erdoğan’nın dilinin kemiği kası yok ama danışmanları için aynı şeyi söyleyemem.
Türkiye, Karabağ ya da Libya’ya girdi mi?
Haa bu arada ‘Türkiye Karabağ’a girdi mi?’ Karabağ’ın Türkiye şehri olmadığını biliyorum ama yine de ‘ben atlamış olabilir miyim’ diye Google baktım. Herhangi bir bilgiye rastlayamadım. Erdoğan, Azerbaycan ordusunun işgal altındaki toprakları Ermeniler’den kurtarmasını mı kastediyor? Herhalde öyle. Türkiye’nin Azerbaycan’a lojistik desteği elbette yadsınamaz. Bu ‘Karabağ’a girdiğimiz’ anlamına gelir mi?
Azerbaycan demişken Erdoğan acaba Bakü yönetiminin İsrail’in hemen yanında hizalandığının farkında mı? İsrail’in petrol ihtiyacının Azerbaycan’dan karşılandığını bilmiyor olabilir mi? Kaderin cilvesi bu olsa gerek… Gazze konusunda İsrail’e ‘Karabağ’ üzerinden meydan okurken o Karabağ’da bayrağı dalgalanan Azerbaycan İsrail’in en fonksiyonel müttefiklerinden.
Aynı soruyu Libya için de sorabiliriz; Türkiye, Libya’da mı şu an? Trablus’taki yönetimi desteklemek için yani bir görev gücü olarak Libya’ya Türk askerinin gittiği doğru. Somali’ye veya dünyanın başka ülkelerine gittiği gibi. Bunu ‘oraya girmek’ olarak ifade edebilir miyiz? Hayır. Erdoğan’ın ağzında girmenin anlamı ‘fetih’tir. Ne Karabağ ne de Libya’da bir fetihten söz etmek mümkün değildir.
Katliam ayrı, ticaret ayrı!
AKP iktidarının İsrail ile ticareti kesme kararını ne kadar zor aldığını hatırlatmaya gerek var mı bilmem. Türkiye’den dolu giden gemilerin İsrail’e demir gibi, yakıt gibi ne tür lojistik destek verdikleri ortaya çıktı ve Erdoğan sokak ve parti tabanından gelen tepki ve protestolara kayıtsız kalamadı. Eğer polisin derdest ettiği o gençler olmasaydı bugün gemiler iki ülke arasında işlemeye devam ediyor olacaktı. Erdoğan’ın danışmanı Nihat Zeybekçi bütün o tartışmaların üzerine günün sonunda İsrail’e ticareti savundu. “Katliam ayrı, ticaret ayrı!” diyebildi. Erdoğan destek kaygısından endişe etmeseydi hiç şüpheniz olmasın Zeybekçi’nin söyledikleri temel politika olurdu.
‘İsrail’e girmekten’ söz ederken de herhalde, Türkiye’nin Karabağ’da Azerilere verdiği lojistik desteğin Filistinliler’e bir benzerini kast etmiyordur. “Gazze’ye gideceğim!” gibi bir söz de değil bu. Uluslararası ilişkilerde diplomasinin son noktası, her şey tüketildikten sonra söylenecek en son sözü söyledi. ‘One minute’tan da öte bu.
Demirel’in sözünün ağırlığı vardı
Vaktiyle Süleyman Demirel’in Meclis kürsüsünden söylediği, “Suriye’yi gireriz!” sözü gibi. Demirel’in sözü etkisini anında gösterdi ve Şam yönetimi büyük panik yaşadı. Ülkesinde barındırdığı PKK’nın kurucusu ve elebaşısı Abdullah Öcalan ve diğer unsurlarını günler içinde Suriye topraklarından çıkardı. İmralı’da noktalanan süreç Demirel’in bir sözüyle, “Suriye’ye gireriz!” tehdidiyle başladı.
Erdoğan’ın sözü aynı etkiyi gösterecek mi? İsrail saldırılarını durduracak mı? Erdoğan, Netanyahu yönetimini panikletebilecek mi?
Bu yazının yazıldığı saatlerde 24 saat geçmesine rağmen İsrail’den bir panik havası yansımadı. Bu kez Erdoğan’ın sınavı çok ağır. O sözler ağızdan çıktı bir kere… Onu revize edecek birileri de yok. Erdoğan’ın geri vitesten yoksun olduğunu da biliyoruz. Gazze’de yaşananları düşünerek Erdoğan’ın çileden çıkmasını anlamak istiyorum ama “Biz devlet yönetiyoruz.” cümlesini hatırlayınca susuyorum.
İktidarının son döneminde reel politika, tarih ve kader Erdoğan’ı bu sözle sınamakta… İşi çok zor.
“Bu kez Erdoğan’ın sınavı çok ağır.”
Danışıklı dövüş hocam, bildiğin lagida yaziyorlar, bu adamlar da skeç gibi oynuyorlar.
Sen israile giremeden onlar İran!a girdiler Tayyibin kankası Halid Meşali öldürdüler. Hem iran da, hem de Tahran’da.