Ankara’da suikasta kurban giden eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş hakkında hazırlanan iddianamenin mahkemede tarafından kabul edilmesi gerektiğini söyleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘‘MHP’ye iftira atan alçaklar koalisyonu devlet düşmanlarına kucak açmaktadır. Kimin elinde hangi bilgi ve belge varsa mahkemeye sunmalıdır. Şahit olmak isteyenlere mahkeme kapısı açılmalıdır. TV ekranlarında mahkeme yargılanamaz. Sinan Ateş davası derhal başlamalı.’’ dedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, cinayetin üzerinden 2 yıl 4 ay geçtikten sonra 29 Nisan’da tamamladığı iddianameye, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel sert tepki göstermişti.
Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilerek davanın hemen başlaması gerektiğini söyledi.
Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Gülün dikeni var diye üzülmek yerine dikenin gülü var diye sevinmeyi tercih edeceğiz. Önce yanlışı bilenler doğruya erişemez. 55 yıllık siyasi tecrübeyle diyorum ki suyun üstünde yürüsek bile yüzme bilmiyor diye eleştirenler olacak. Bu nedenle önümüze bakacağız. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Elinizi vicdanlarınıza koyun desek vicdanlarını bulamayanların bizi anlamasını beklemiyoruz.
“EMEK VE DAYANIŞMAYLA TAKSİM’İN NE ALAKASI VAR”
Tıpkı ağa babaları Marx gibi tek bir fabrikaya girmemiş bu güruhun aklı ipotekli, vicdanı tutsaktır. 1 Mayıs’ta sadece görevini yapan Türk polisine düşmanca saldırdılar. Polise saldıranlar Haçlı kalıntısı ve düşman bakiyesidir. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü ülkenin her yerinde kutlamak mümkündür. Peki bu Taksim ısrarı niyedir? Buradaki amaç nedir? Emek ve dayanışmayla Taksim’in ne alakası vardır? 1 Mayıs 1977’deki acıklı ve vahim hadiselerin tekrarı mı planlanmaktadır? Emek kutsaldır, emekçilerimiz saygındır. Ne var ki emekle, emekçiyle hiçbir bağı ve bağlantısı olmayan 3-5 haydudun 1 Mayıs’ı terörize etme çabası emekçi düşmanlığına hizmettir. CHP, DEM’in ve marjinal partilerin bu düşmanlığa çanak tutmaları kimin kiminle yol yürüdüğünün özetidir.
“SİYASET KAVGA ARENASI DEĞİL KONUŞMA SAHASIDIR”
Siyasette duvar örersek yanlışa düşeriz. Sıkılı yumrukların açılması, yumuşamanın hakim olması halisane dileğimizdir. Siyaset kavga arenası değil konuşma sahasıdır. Muhabere yerine müzakere ile Türkiye’mizin yükseliş sürecine herkes destek vermelidir. DEM’lenmek yerine şekerli suyu tercih etmek akla en yatkın seçenektir. Sayın cumhurbaşkanımız ile CHP başkanının görüşmesini es geçip boşa düşmeleri kendi bilecekleri şeydir. Biz ülkesi için dolu hevesi olanların ne söylediğine bakıyoruz. Siyasetin yumuşamasının vasatı Türkiye’nin ortak çıkarları, ortak geleceğidir.
“ÖZGÜR ÖZEL’İN SAATİ YOK MU?”
Gezi Parkı davasında hüküm alan Osman Kavala’nın yeniden yargılanması hususunda kamçılanan sipariş bir süreç devamlı ilerletilmektedir. Bahse konu şahış Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu kararı veren bağımsız Türk yargısıdır. Neymiş, CHP Genel Başkanı, Avrupa Parlamentosu’na ziyarete gittiğinde saati sorunca ‘Sen önce Kavala’yı çıkar’ yanıtını almış. Sayın Özel’in kolunda saati yok mudur? Saati sormak yerine PKK ve ‘F.TÖ’ye verilen destekleri muhatapların yüzüne vurması gerekmez miydi? Sayın Özel, saati merak ederse bana sorabilir, köstekli saatimi açar kendisiyle açık açık paylaşırım.
“TETİKÇİ VE KİMLİKSİZLER”
Kavala sevdalısı bazı kalemşörler de ‘AİHM ve AYM kararlarını uygulamayan bir Türkiye kime yarar?’ diye adrese teslim bir soruyla gündem tayin etmeye hevesleniyorlar. Ne yapalım, boyun mu eğelim? Yarı sömürge bir ülke olmaya devam mı edelim? Eğer yapılan itirazlar reddedilirse Gezi sanıkları karşı çıktıkları anayasa değişikliğiyle getirilen sistemden yararlanacaklarmış. Emin olunuz bunları kaleme alan şahıs doğrudan doğruya Osman Kavala serbest bırakılmalıdır dese daha omurgalı bir açıklama yapmış olurdu. Devletin üç unsuru vardı, millet, ülke ve egemenliktir. Bunların dayanağı da hukuktur. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. ‘Suç eski sistemde işlendi, yeni sistemde geçersiz’ demek devleti ve milleti bilmeyen tetikçi ve kimliksizlerin harcıdır. Bunlar Gezi’nin gizli adamlarıdır.
“MAHKEME İDDİANAMEYİ KABUL EDİP, YARGILAMA SÜRECİ DERHAL BAŞLAMALIDIR”
Malum bir cinayet davası nedeniyle MHP ve Ülkü Ocaklarına iftira atan alçaklar koalisyonu ne hikmetse devlet ve millet düşmanlarına kucak açmakta, methiyeler düzmektedir. ‘Bugüne kadar niye iddianame hazırlanmadı’ diye sordular. İddianame hazırlandı, ‘içi boş’ dediler. MHP olarak beklentimiz şudur, iddianame mahkeme tarafından kabul edilip yargılama süreci derhal başlatılmalıdır. Kimin elinde hangi belge ve bilgi varsa mahkemeye sunmalıdır. Hatta şahit olarak dinlenmek istenenlere mahkeme kapısı açılmalıdır. Televizyon ekranlarında mahkeme yargılanamaz. Neyi biliyorlarsa acilen mahkemeye yetiştirmelidirler. Bakalım hukuki süreç Ankara’da mı bitecek yoksa Pensilvanya’ya mı dayanacak, hodri meydan. Hep birlikte göreceğiz.
“BUNLAR SOROS ÇOCUKLARIDIR”
Türkiye’nin itibarını Osman Kavala’ya bağlayanlar korkunç bir bühtanın failleri değillerdir de nedir? Bunlar Soros’un çocuklarıdır. Bize göre bunlar Türkiye’nin istiklal haklarına kast eden azgınlaşmış iş birlikçileridir. Bunların anlayışına göre Türkiye uluslararası baskı ve dayatmalara diz çökmelidir. Fakat Türkiye yüzyılında bunların suyu kesilecek, üredikleri ideolojik bataklık mutlaka kurutulacaktır. Bugün Kavala şavşakçılığı yapanların yarın terörist Demirtaş’ı, öbür gün İmralı canisini gündeme taşımaları mukadderdir. Böylece geriye ne devletin hükümranlık hakları ne de Türkiye’nin varoluş hakları kalacaktır. İstenen, hedeflenen proje budur. Ülkede siyasi iklimin değişmesi ve baharın gelmesine vurgu yapanların amacı devlet ve millet düşmanlarının serbest bırakılmasıdır. Bu, bahar değil, kara kıştır, fırtınadır.”
Devlet BAHÇELİ, bu ülke için milli güvenlik sorununa dönüştü.