HABER İNCELEME | ENSAR NUR, STRAZBURG TR724
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, koltuğunu 1 Nisan’da İrlandalı Michael O’Flaherty’ye devredecek. Bosnalı Mijatovic, 6 yıl boyunca Avrupa Konseyi’nin en önemli organlarından olan İnsan Hakları Komiserliği görevini yerine getirdi.
6 yıllık görev süresi Nisan ayında dolacak olan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, pandeminin ve Ukrayna’nın işgalinin damga vurduğu kriz sürecinin ortasında ve tüm üye devletlerde demokrasi ve insan haklarına saygının gerilediği zor bir dönemde görev yaptı. İnsan haklarının geniş yelpazesinde etkili olmaya gayret eden Mijatovic, konu Türkiye’de 15 Temmuz sonrası ağır hak ihlallerine maruz kalan insanlara gelince ise Birleşmiş Milletler ve AİHM kararlarına rağmen başka yöne bakmayı tercih etti.
Performansı eleştiri konusu oldu
İnsan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin “Batı ülkelerinde” bile erozyona uğradığı bir dönemde, kamuoyu Mijatovic’ten gelen her bir açıklamaya daha fazla dikkat kesildi. Mijatovic yaptığı çalışmalar ile medyada görünür olmayı başarsa da performansı yeterli bulunmadı. Özellikle bir grubu görmezden geldiğine dair şikayetler hiç kesilmedi. Bu grup Mijatovic’in konuşmalarında ve çalışmalarında yer almayı başaramadı. Maruz kaldıkları ihlalleri anlatmak istediklerinde kendisine ulaşamadılar bile!
İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic’in ardından
Rahatsız eden çekingenlik ve görmezden gelinen mağdurlar@ensarnur74 | Strazburg TR724
VPNsiz https://t.co/6UxIGvQOEahttps://t.co/wmabTxZ2vK pic.twitter.com/LGh7hKQHLb
— Tr724 (@Tr724) April 2, 2024
Komiserin görmezden geldiği bu grup, 2016 darbe girişiminin ardından hiçbir kanıt olmadan Erdoğan rejimi tarafından terörist ilan edilen Gülen Hareketi mensupları veya hareketle “irtibatlı veya iltisaklı” olduğu varsayılan kişilerden oluşuyor.
Rahatsız eden sessizlik!
TR724’e konuşan insan hakları hukukçusu Ali Yıldız, Mijatovic’in görev süresi boyunca Türkiye’nin insan hakları ihlalleri konusunda sürekli olarak rahatsız edici bir çekingenlik sergilediğine dikkat çekti. Mijatovic’in önceki İnsan Hakları Komiseri Muznieks’in tutumuyla taban tabana zıt bir tutum ortaya koyduğunu söyledi.
Yıldız’ın bahsettiği çekingenlik, Mijatovic’in Türkiye ile ilgili çalışmaları incelendiğinde de gözlemleniyor. Komiser, Türkiye ile alakalı 17 çalışma yaparken, bunlardan sadece bir tanesi KHK’lılara ve 15 Temmuz sonrası oluşan mağduriyetlere yer verdi.
17 çalışmanın 6’sı Osman Kavala’nın serbest bırakılması ile ilgiliyken, geri kalan 11 çalışma çeşitli insan hakları konularını ele aldı. Türkiye’yi oldukça iyi bilen ve yakından takip eden Komiser’in Kavala konusundaki hassasiyeti takdir görürken, aynı gayreti zulme uğrayan yüz binler için göstermemesi tepki çekti. Yalnızca 2019 Türkiye raporu, cadı avına maruz kalan Hizmet Hareketi’ne bağlı veya bağlı olduğu iddia edilen insanların, hukukun temel ilkelerine aykırı biçimde mahkum edilmelerine değindi.
Sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kaldı
Eski diplomat ve insan hakları hukukçusu Hakan Kaplankaya, Mijatovic’in görevinden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kaldığını belirtti. Kaplankaya, AİHM kararlarının geç gelebildiğini ancak yaşanan ihlal ve mahkeme kararları arasındaki boşlukta Komiserin devreye girerek ihlalleri engellemek için gerekli temasları ve açıklamaları yapması gerektiğini ancak Mijatovic’in bu boşluğu dolduramadığını söyledi.
TR724’ün sorularına cevap veren Kaplankaya, önceki Komiser Muznieks’in 2016’da henüz yaşananlar sıcakken bir rapor yayınlayarak önemli bir refleks gösterdiğini, ancak ihlallerin yıllar içerisinde ağırlaşarak artmasına rağmen 2018’de görevi devralan Mijatovic’in kitlesel mağduriyetler için yeterli çalışmalar yapmadığına dikkat çekti.
Hukuksuzluk uluslararası kararlar ile tescillendi
15 Temmuz 2016’dan sonra sosyal soykırıma tabi tutulan insanların seslerini duyurabilecekleri ve haklarını arayabilecekleri tek yol ise uluslararası kurumlar ve mahkemeler oldu.
Yapılan başvurular geç de olsa cevap buldu; Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden çok önemli kararlar çıktı. Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu 2020’de verdiği kararda, Erdoğan rejimi tarafından Gülen Hareketi’ne yönelik yapılan hukuksuz operasyonların insanlığa karşı suç teşkil edebileceğini söyledi.
AİHM de 2023’te Turkiye’deki cemaat yargılamalarını çöpe atan Yalçınkaya kararını açıkladı. Hukukçu Hakan Kaplankaya, Avrupa’nın yakın tarihinde bu seviyede bir ihlal kararı çıkmadığını vurgulayarak, AİHM tarihinin en büyük kararlarından biri olarak kayıtlara geçtiğini ifade etti. Ancak ne Birleşmiş Milletler’in ne de AİHM’in kararı Mijatovic’i harekete geçirmeye yetmedi.
Yalçınkaya kararı bile yeterli olmadı!
Kavala ve Wikipedia davalarında AİHM önünde üçüncü taraf görüşü sunan Mijatovic için, yüz binlerce insanın hukukun en temel ilkelerinin ihlal edilerek mahkum edildiğini ispatlamak açısından önemli olan Yalçınkaya davası yeterince önem arz etmedi. Davanın öncesinde aktif rol üstlenmeyen Mijatovic, sonrasında da Büyük Daire’nin Yalçınkaya kararı adeta yokmuş gibi davranmayı tercih etti.
Türkiye’nin insan hakları ihlalleri üzerine uluslararası yayınlar yapan Hukukçu Ali Yıldız, “Bu karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da vurgulandığı üzere, potansiyel olarak 100 bin davayı etkileyecek nitelikte. Komiser’in 2023 Faaliyet Raporu’nda Büyük Daire’nin dönüm noktası niteliğindeki Yalçınkaya kararından hiç bahsedilmemesi endişe verici” dedi.
Mijatovic’in Yalçınkaya kararını görmezden geldiğinin bir diğer göstergesi, görevinin sona ermesine bir aydan az bir süre kala 5 Mart 2024’te Türkiye hakkında yayınladığı memorandum. 14 sayfalık memorandum sosyal medyada büyük ilgi görse de içeriğinde yeni bir bilgi yer almadı.
Brüksel merkezli Arrested Lawyers İnisiyatifi yaptığı sosyal medya paylaşımında “dönüm noktası niteliğindeki Yalçınkaya kararının” memorandumda incelenmemesinin büyük bir eksiklik olduğuna dikkat çekti. İnisiyatif, Yalçınkaya kararının şifreli mesajlaşma uygulamalarının kullanımı kapsamında ifade özgürlüğü ve ayrıca örgütlenme özgürlüğü ile ilgili hakları koruduğu için memorandumda yer alması gerektiğini ifade etti.
Mektuplar görmezden gelindi!
Komiser ayrıca kapısına kadar gelen mağdurları ve mağdurlar ile dayanışma içerisinde olan binlerce kişiyi de görmezden geldi. Peaceful Actions Platform’un organize ettiği protestolar, Türkiye’de 15 Temmuz’dan sonra yaşanan cadı avının yüz binlerce mağdurunun sesini Strazburg’a taşımıştı.
Peaceful Actions Platform tarafından TR724’e verilen bilgiye göre, İnsan Hakları Komiseri, protestolar esnasında ofisine iletilen ve ihlalleri anlatan iki ayrı mektuba kayıtsız kalmayı tercih etti.
Bosna Hersek’in prestijli haber sitelerinden Sarajevo Times’ın, Strazburg’daki eylemi ele aldığı 27 Haziran 2022 tarihli haberini “Komiser tepki verecek mi?” başlığı ile okuyucularına sunmasının nedeni de Komiserin çekingenliğinin biliniyor olmasıydı.
Görmezden gelme devam edecek mi?
Mijatovic 26 Kasım 2018’de AİHM’in bağımsızlığını koruma konusunda yapmış olduğu konuşmada, devletleri, AİHM kararlarından işlerine geleni seçerek uygulamakla suçlayıp şu ifadeleri kullanmıştı: “İnsanların insan haklarından yararlanmalarını baltalayan bir başka eğilim de, bazı üye devletlerin (…) kararları “seçerek” almalarıdır. Kaçırılan, zorla kaybedilen, haksız yere gözaltına alınan, işkence gören, kötü muamele gören, oy kullanma hakkı elinden alınan insanlardan bahsediyoruz. Sevdiklerine ne olduğu konusunda bir cevap bekleyen insanlardan bahsediyoruz.”
Mijatovic’in 2018 yılında haklı olarak devletleri suçladığı bu konuşma aslında kendisi için de yıllar içerisinde gerçek hale dönüştü. Bir İnsan Hakları Komiserinin “mağdur seçerek” bu vazifeyi yapamayacağını en iyi kendisi biliyordu. Ancak güvenli alanda kalmayı tercih etti.
Şüphesiz, propagandanın etkisiyle şeytanlaştırılan ve cadı avına maruz bırakılan bir grubu açıkça savunmak kolay olmayacaktı.
Mijatovic böyle bir karne ile koltuğunu 1 Nisan’da Michael O’Flaherty’ye teslim edecek. Hukukçu Ali Yıldız, O’Flaherty’nin Mijatovic’in aksine hareket ederek kritik insan hakları meselelerini ele almaktan çekinmemesinin ve insan hakları grupları ve savunucularıyla diyalogda daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesinin zorunlu olduğunu belirtti.
Uzmanlar, Komiserin değişimi ile birlikte toplu bir şekilde adaletsizliğe ve haksızlığa uğrayan Gülen Hareketi mensuplarına yönelik göz yummanın son bulmasını ümit ediyor.
Makalede bahsi geçen konularla ilgili olarak 7 Mart 2024 tarihinde Komiserin kişisel asistanı ve iletişim sorumlusuna ulaştım. Komiserin ofisi, yoğun programı nedeniyle Dunja Mijatovic’in sorularıma yanıt veremeyeceğini bildirdi.