AV. MEHMET TAHSİN | YORUM
Son günlerde Fenerbahçe’nin Eski Başkanı Aziz Yıldırım’la ve mevcut Başkan Ali Koç’un, “3 Temmuz” diye hoplayıp zıplamasının sebebi ortaya çıktı. Malumunuz, 17 Mart günü Trabzonspor maçında çıkan olayları bile Cemaat’e bağlayacak kadar saçmalamıştı her ikisi de.
O maçtan sadece 4 gün sonra, 21 Mart günü Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, ‘şike’ kararını kısmen onadığı, bir kısmını da bozduğu ortaya çıktı. Kararın altında imzası bulunan üyeler, Muhsin Şentürk, Hakan Yüksel, Ali Nevzat Açıkgöz, Mustafa Doğru ve Şerafettin Saka. Nevzat Açıkgöz hariç bu üyeler, aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’nin ‘Can Atalay’ kararının tanımayarak hukuk tarihine bir kara leke olarak geçen üyeler.
Kamuoyu Yargıtay kararını Fenerbahçe’nin avukatı Naim Karakaya’nın kulübün web sitesinden yaptığı açıklamadan öğrendi. Karakaya, “Yargıtay, şike cezalarının önemli bir kısmını onadı, ceza ağırlığı yönünden küçük bir kısmını bozdu.” diyor.
Hangi küçük kısmını?
Örneğin Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, bin 406 yıl, dönemin İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, bin 972 yıl 10 ay hapse mahkum edilmişti. Bu astronomik cezaların sebebi, sanıklara verilen cezanın her bir şikayetçi için ayrı ayrı hesaplanmasıydı. Yargıtay bunu bozdu; ‘sadece bir kere ceza verebilirsin’ dedi ve cezalar birdenbire 10 yılın altına düştü!
ŞİKE KUMPASI NEREDEN ÇIKTI?
Önce ‘Bilal’e anlatır gibi’ kısa bir özet geçelim… 2010 yılının Kasım ayında Giresunspor yönetimi ile futbolcuları arasında bazı sorunlar çıkıyor. Birileri birilerini tehdit ediyor, dövüyor… İşin içinde Sedat Peker’in manevi oğlu, aslında ‘Aydın’ olan soyadını ‘Peker’ olarak değiştiren Olgun Peker var.
Savcılık, olması gerektiği gibi 2 Aralık’ta iddiaları ciddi görerek res’en soruşturma başlatıyor ve teknik takip yapılıyor. Emniyet, alınan mahkeme kararıyla Olgun Peker’i dinlerken başka isimler de teknik takibe takılıyor. Dönemin FB Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’dan TFF başkanına kadar… Derken büyük bir şike ağı ortaya çıkıyor. Görüldüğü gibi soruşturmanın başlaması esasında ‘şike’ iddiaları vs. değil! Bu bile ‘FB’ye kumpas’ iddialarını ‘çöp’ etmeye yeter aslında…
Sıra operasyona geliyor. 3 Temmuz 2011’de yapılacak operasyon için düğmeye basılmadan önce, o zaman başbakan olan Erdoğan konuyu öğreniyor ve operasyona tam destek veriyor. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, kendisine operasyonla ilgili hazırlanan bilgi notunu verdiğinde Erdoğan, “Soruşturma görev alan polislerin gözlerinden öpüyorum!” dediğinin aktarıyor. Hatta Aziz Yıldırım’ın tutuklanma ihtimalini de soruyor Erdoğan ve “Deliller çok kuvvetli.” cevabını alıyor.
KİM FENERBAHÇE’Yİ ELE GEÇİRMEK İSTEDİ?
Burada bir hatırlatma yapalım; Erdoğan’ın Aziz Yıldırım’la arasının iyi olmadığı herkesin malumu. 2-3 Kasım 2013’te gerçekleştirilen Fenerbahçe kongresine nasıl müdahale ettiğini, oğlu Bilal’le yaptığı telefon görüşmesinin kayıtları ortaya çıktığında öğrendik. Erdoğan, o konuşmada “edepsiz, namussuz” dediği Aziz Yıldırım’ı devirip yerine geçirmek istediği Mehmet Ali Aydınlar’a kongreyi kazanması için uygulaması gereken taktikleri, “Aziz Yıldırım’a vurulması gereken” noktaları Bilal’e tek tek not ettiriyordu.
İstanbul polisi, Erdoğan’ın da desteğini aldıktan sonra 3 Temmuz 2011’de operasyonu yapıyor. 15 ilde çok sayıda futbolcu ve kulüp yöneticisi gözaltına alınıyor. Polis sorgusunda Aziz Yıldırım dahil hepsi çözülüyor. Çünkü çok sağlam bir dosya hazırlanmış, teknik takip ve dinlemeler yapılmış. Aziz Yıldırım’a İlhan Ekşioğlu ile yaptığı telefon görüşmesinde geçen ‘tarla’ sorulunca hastaneye kaldırılıyor.
İddianame hazırlandı, mahkemece kabul edildi. Yargılama ise 1 yıl sürdü. Sadece Fenerbahçe değil, muhtelif takımlardan yargılanan 93 sanıktan 48’i çeşitli cezalar alırken 45’i beraat etti. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen şike davasında, 48 sanığa hapis cezası verildi. En fazla cezayı alan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım “örgüt kurmak” suçundan 2 yıl 6 ay, ayrıca “şike ve teşvik” suçundan 3 yıl 9 ay hapse mahkum oldu.
Sonra 17 Aralık oldu. Ortaya saçılan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları yüzünden köşeye sıkışan Erdoğan, Fenerbahçe camiasını yanına çekmek için ve Aziz Yıldırım’a sarıldı ve “Bunlar size de kumpas kurmuşlardı!” noktasına geldi. Tıpkı Ergenekon ve Balyoz darbe davası sanıklarında olduğu gibi…
BİR SAVCI VE BİR DOLANDIRICI TANIKLA KURULAN KUMPAS
Şike soruşturmasının kumpas olduğunu ispatlamak için bir tanık lazımdı, buldular. Bir dönem gazetelerde “Adanalı Parsadan” olarak haberlere konu olan Tamer Barış Terkeşli isimli bir dolandırıcı, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fuzuli Aydoğdu tarafından ‘gizli tanık’ yapıldı. Adına da ‘Gizli Tanık Güneş’ koydular!
Fuzuli Savcı ile Gizli Tanık Güneş’in kurguladığı senaryoya göre, Cemaat Fenerbahçe’yi ele geçirmek için 2011 yılının Haziran ayında Zaman Gazetesi’nin Yenibosna binasında bir toplantı yapıyor. Sözde Ekrem Dumanlı, Hidayet Karaca, İlhan İşbilen, Mehmet Ali Şengül, Suat Yıldırım ve Şerif Ali Tekalan’ın katıldığı iddia edilen bu toplantıdan sonra operasyon için düğmeye basılmış. Gizli Tanık Güneş’in bu toplantıda konuşulduğunu iddia ettiği diyalogları “Hem dolandırıcı hem kumpasçı… Şike’nin hayalet abisi” başlıklı yazıda daha önce anlatmıştım.
KUMPAS YOK, ŞİKE VAR!
Yargılama sırasında öyle bir toplantı olup olmadığını tespit için HTS kayıtları geliyor. Gizli tanığın “Toplantıya katıldı” dediği şahısların zaten orada çalışan Ekrem Dumanlı hariç hiçbiri Zaman Gazetesi binasında bulunmamış, binanın önünden bile geçmemiş! Bu yüzden hiçbir zaman yapılmayan o toplantıya katıldığı iddia edilen İlhan İşbilen beraat ediyor. O tarihlerde Zaman Gazetesi’nin önünden bile geçmemiş olan Hidayet Karaca’ya “şike kumpası” kurduğu iddiasıyla bin 406 yıl ceza veriliyor.
Eğer öyle bir toplantı olmadıysa, 3 Temmuz şike operasyonunun Cemaat’in bir ilgisinin olmaması gerekiyor. Ortada dört dörtlük bir şike, dört dörtlük bir soruşturma ve belgelere dayanan, somut delillerle dolu bir iddianame var. Polisler de kendi amirleri dışında kimseden talimat almadan sadece işini yapmış ise o zaman ne kumpasından söz ediyorsunuz? Her ne kadar Saray yargısı, “Şike yoktur!” kararı verse de Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) Trabzonspor’un başvurusu üzerine şikenin yapıldığına karar verdi. UEFA’nın sitesinde hâlâ Fenerbahçe’nin şike yaptığı yazıyor. Kaldı ki üç beş gün önce AKP’nin Trabzon Belediye Başkan adayı Ahmet Metin Genç özetle, “Şike yaptınız kardeşim verin kupamızı” demedi mi? Ayrıca Genç, Ali Koç’un şikeyi itiraf ettiği ses kayıtlarının da kendilerinde olduğunu söyledi…
ŞİKE, HUKUKSUZLUKLARA PAYANDA YAPILDI
Neden bu konunun üzerinde bu kadar duruyorum? Çünkü şike soruşturmasında Fenerbahçe’ye kumpas kurulduğu gerekçesiyle Zaman Gazetesi’ne el konuldu. Çünkü Cemaat, rejim temsilcileri tarafından terör örgütü ilan edilirken, işlediği iddia edilen suçlar arasında “şike kumpası” da yer aldı. Çünkü yüzbinlerce insanın olmayan bir örgütün üyesi oldukları gerekçesiyle hayatları karartıldı. Ve yazının girişinde isimlerini verdiğim Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hâlâ bu saçmalığa prim vermeye devam ediyor.
FENERBAHÇE MAĞDUR DEĞİL!
21 Mart 2024 tarihli kararda önemli bir detay daha dikkatimi çekti. Yargıtay, “… suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmayan Fenerbahçe Spor Kulübü’nün davaya katılmalarına ilişkin kararlar hukukî değerden yoksun olup, hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden; temyiz istemlerinin CMK’nın 298/1. maddesi uyarınca reddine…” karar vermiş!
Her ağzını açtığında “3 Temmuz” diyen, “Fenerbahçe hedef alındı” diye yaygara yapan Ali Koç ve türevlerine tokat gibi bir cevap bu. Eğer Fenerbahçe taraf değilse, nasıl hedef alınmış oluyor? Kararda, “Fenerbahçe mağdur değil!” diyor. Mağdur yoksa suç da yoktur o zaman!
YARGITAY HALA BYLOCK SAKIZINI ÇİĞNİYOR
Yargıtay şike soruşturmasında görev alan polisleri, silahlı terör örgütü üyeliğinden cezalandırılmalarını hukuka uygun bulmuş! Bu karara gerekçe olarak polislerin ‘ByLock’ kullanmış olmalarını yazıyor.
Kurt, kuzuyu yemeye karar vermiş! ‘Şike kumpasından tutturamadık, delil olmasa bile ‘örgütten’ ceza verelim’ diyorlar! Kendilerini rezil ettiklerinin farkında bile değiller…
Birincisi, polisler ‘ByLock’ kullanmış olsalar bile, bunun şike ile ne ilgisi var?
İkincisi, ByLock 2014’te çıkmış, şike soruşturması 2010 da başlamış.
Üçüncü olarak, eğer ByLock kullanan kişilerin görev aldığı dosyalar ‘kumpas’ oluyorsa, cezaevinde ne kadar katil, tecavüzcü, hırsız, dolandırıcı veya uyuşturucu satıcısı varsa hepsine kumpas kurulmuş sayın o zaman!
Son olarak, AİHM’in 26 Eylül 2023 tarihli “ByLock kullanmak terör örgütü üyeliği için yeterli bir delil değildir!” kararı hala Yargıtay’a ulaşmamış anlaşılan! Eğer ulaştıysa, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu bilmiyor olamaz. Bu yüzden, karar hemen uygulanıp ByLock gibi uydurma deliller yüzünden ceza alanların dosyalarının onanması yerine bozulup derhal salıverilmelerine karar verilmesi gerekir.
AŞAĞIDAKİ HABER DE İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR…
‘Şike’ soruşturmasının 11. yıl dönümü; kumpas yok, tiyatro var!