YÜKSEL DURGUT | YORUM
Her şey, seçim günü cep telefonu hizmetlerinin Pakistan genelinde susturulmasıyla başladı. Ardından başkent İslamabad’ın yanı başındaki ordunun merkez üssü olan Rawalpindi şehrindeki seçim komisyonu görevlisinin sandıklarda usulsüzlük yaptığını iddia etmesiyle yıllardır ülkedeki bozuk düzene başkaldıran Pakistan halkı bir kez daha sokaklara döküldü.
Pakistan’da gerçekleşen son genel seçimler, ülkenin siyasi sahnesinde derin bir belirsizlik yarattı. Net bir galibin belirlenemediği sonuçlar ve özellikle sandıklardaki usulsüzlük iddiaları, ülkede yoğun bir tartışma ortamını beraberinde getirdi. Sandıkların açılmasıyla birlikte, birçok bölgeden gelen usulsüzlük haberlerine karşı düzenlenen protestolar, özellikle Belucistan eyaletinde ciddi bir gerilime neden oldu.
Rawalpindi’deki seçim komisyonu başkanının seçim sonuçlarında hile yapıldığını açıklaması ise ülke genelindeki seçimlerin güvenilirliği konusunda ciddi endişeleri gündeme taşıdı. Bu açıklama, demokratik süreçlere duyulan güvenin zedelenmesine neden oldu ve halk arasında seçim sonuçlarına duyulan şüphelerin artmasına yol açtı.
Pakistan’da geçici hükümet, güvenlik endişeleri nedeniyle cep telefonu hizmetlerini askıya aldığını iddia etse de, Seçim Komisyonu ve diğer ilgili birim ve bakanlıkların seçimden bir gün önce alınan bu karardan habersiz oldukları. Türkiye’deki seçimlerde trafoya giren kedilerin gündeme gelmesi gibi, bu kesintilerin yaşandığı sıralarda seçim sonuçlarının iletişim kesintisi bahanesiyle manipüle edilmesi tartışmaları körükledi.
Sandık sonuçlarında yapılan hile ve seçim günü yaşanan usulsüzlükler ülkenin tarihinde ilk defa yaşanmasa da, siyasi partiler ve liderler birkaç hafta içinde uzlaşı sağlama adına bir masanın etrafında toplanmaya başladı. Cezaevinde olan İmran Han’ın partisi Pakistan Adalet Partisi (PTI), yıllardır ordunun oynadığı oyunlara karşı kampanyalar başlatmış ve protestolar yoluyla hükümet üzerindeki baskısını sürdürmüştü.
Parlamentoda çoğunluğu elde etme yarışı, büyük partiler arasındaki müzakerelerle devam ediyor. Meclis’teki en büyük blok haline gelen İmran Han’ın PTI’sı, diğer iki büyük parti tarafından seçim sonuçlarının galibi olarak kabul edilmiyor. Bu karmaşada, PML-N’nin lideri Shehbaz Sharif başkanlığında altı partiden oluşan bir koalisyon hükümeti kurma çabası var. PTI, hükümeti kurmak için Ömer Eyüp’ü başbakan adayı olarak gösterse de yeterli çoğunluğu bulamadığı için şimdilerde muhalefet rolüne hazırlanıyor.
Genel seçimlerden 10 gün sonra PTI bağımsız adaylarının federal düzeyde hükümet kurmak üzere Sünni İttihad Konseyi’ne (SIC) katılacağını duyurdu. PTI, Pakistan Seçim Komisyonu’nun kararıyla siyasi parti statüsünü kaybetmişti. PTI ayrıca birçok seçim bölgesinde seçim sonuçlarına itiraz ederek mahkemelerde yasal bir mücadele yürütüyor. SIC, aşırılık yanlısı grupların etkisine karşı koyabilecek teolojik ılımlılardan oluşan bir grup olarak biliniyor.
Pakistan’ın kaderi daha az demokrasi ve daha çok otokrasi, sıkıyönetim ve açık ya da gizli askeri müdahale ile iç içe geçmiştir. Tarihinin yarısında doğrudan askeri vesayet tarafından yönetilmiş, ordunun doğrudan kontrolünde olmadığı geri kalan dönemde ise ordu, siyaseti yeniden dizayn etme konusunda uzun kolları olmuştur.
Seçim sonuçlarına müdahale ettikleri gibi eski başbakan İmran Han’ın görevden alınmasının, eski ordu komutanı General Qamar Javed Bajwa’nın talimatıyla gerçekleştiği de biliniyor. Ancak yapılan seçim hilesi ülkenin güç yapılarını zayıflatarak halkın sisteme olan inancını yok ediyor. Bu son genel seçimden çıkan en büyük sorun aslında ekonomi değil, halkın devlete olan inancını kaybetmesi.
Navaz Şerif’in partisi PML-N liderliğinde koalisyon hükümeti kurulsa bile bunun ne kadar istikrarlı olacağı merak konusu. Daha şimdiden, koalisyon ortakları arasında kabine için yapılan yoğun pazarlıklar, bir mantık evliliğine zorlanan siyasi rakiplerin birlikte çalışmak zorunda kalacağı yamalı bir siyasi düzenlemenin göreve gelebileceğini ortaya koyuyor. Yani bu Pakistan’ın geleceği için hiç de kolay olmayacak.
Pakistan’ın önünde duran ağır bir borç yükü var. Yeni hükümetin önceliklerinden biri IMF ile yeni ve daha geniş bir program üzerinde müzakere etmek olacak. Bunun için hükümetin zorlu ekonomik tedbirleri uygulama taahhüdünde bulunması gerekecek. Şaibeli seçimle ilgili tartışmalar da yakın zamanda sona erecek gibi görünmüyor. Halkın güvenini yeniden kazanma çabalarına rağmen, sistem içinde destek bulan zayıf bir koalisyon hükümetinin ne kadar süreyle güçlü kalabileceği şimdiden eleştiri konusu. Siyasi kargaşanın artması, ülkenin zaten hassas olan ekonomisini daha da kötüleştirecektir, bu da ülkenin geleceği üzerinde geniş çaplı olumsuz etkileri de beraberinde getirir.
Pakistan’ın temel sorunu, sivil hükümetin liderinin kim olursa olsun, ülkenin iç politikaları, siyasi meseleleri ve jeo-stratejik yörüngesindeki kontrolünün ordunun elinde olmasıdır. Sivil hükümet, geçmişte kurulu düzenin gözünden her düştüğünde, nazikçe de olsa istifa etmek zorunda bırakılmıştır.
Nisan 2022’de İmran Han’ın parlamentodaki güvensizlik oylamasıyla devrildiği günden bu yana, Pakistan’da benzeri görülmemiş olaylar yaşanıyor. İmran Han ve PTI’yı yok etme çabaları ne kadar acımasız olduysa, meydan okuma da o kadar güçlü ve kalıcı oldu.
Pakistan tarihinde hiçbir zaman en köklü kurum ile en popüler lider arasında bu kadar çetin bir mücadele yaşanmamıştı. Daha da kötüsü, daha önce hiçbir sivil siyasetçi mevcut düzene meydan okuma cesareti göstermemiş ve bu mücadeleden galip çıkmamıştı. Şaşırtıcı olan, ilk defa bir kurum ile siyasi lider arasındaki ilişkinin tarihi Pakistan sokaklarında yazılıyor.
Tek sorun, askerin doğrudan yönetimde olması değil. Asıl mesele, askeri diktatörlük olmasa bile, sık sık kışlaya hapsolmayan bir tetikçi ordu gerçeğidir. Sivil hükümetler, askeri kurumların belirlediği isteklere uygun olarak gelir, görev alır ve zamanla kaybolurlar. Pakistan’da görev yapmış olan 23 başbakanın hiçbiri görev süresini tamamlayamadığı için bu durumun vahameti bundan daha iyi anlatılamaz.
Ülkenin siyasi tarihinde, sivil yönetimin zayıflığı ve askeri otoritenin baskısı arasında sıkışan bir hikaye mevcut. Ordunun gölgesi, sivil hükümetleri kısa ömürlü kılarken, demokrasiye dayalı istikrarın bir türlü sağlanamıyor.
Pakistan’da siyasi liderlerin kırılganlığı ve askeri kurumların belirleyici etkisi, istikrar arayışında atılan adımları sürekli zora sokuyor.
Siyasi kriz, hemen bugün çözüme kavuşmayacak kadar derin bir noktada duruyor. Yeni hükümetin başında, Başbakanlık koltuğuna tekrar oturacak isim muhtemelen Şahbaz Şerif. Cumhurbaşkanlığı için yeterli desteği şimdiden alan ve ‘Bay Yüzde 10’ lakabıyla anılan, suikast sonucu hayatını kaybeden eski Başbakan Benazir Butto’nun eşi Asif Ali Zardari’nin adı gündemde.
İsimleri yolsuzluklarla anılan bu siyasi aktörlerin liderliğindeki yeni dönemde halkın güvenini yeniden tesis etmek kolay olmayacak. Aksi takdirde, Pakistan halkı yıllardır demokratik haklarını savunmak için sokaklarda verdiği mücadeleden uzun bir süre ayrılamayacak. Bu durum, ülkenin karşı karşıya olduğu en büyük krizlerden biri haline gelebilir. Belirsizlik havası ve güven sorunu, Pakistan’ın demokratik temellerini sarsabilir. Pakistan, siyasi çalkantılar ve halkın kaygılarıyla başa çıkmak için daha uzun bir süre mücadele etmek zorunda kalabilir.