AİHM Başkanı: Yalçınkaya davasını takip ediyoruz; davaların yüzde 96’sı darbe sonrası ihlaller ile ilgili

ENSAR NUR | TR724 STRAZBURG

Strazburg’da bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı ve Yazı İşleri Müdürü, 2023 yılı istatistiklerini paylaşmak ve soruları yanıtlamak için yıllık basın konferansında dün gazetecilerin karşısına geçti. Başkan Siofra O’Leary, Yalçınkaya davası hakkında önemli ifadelerde bulundu. Mahkeme Başkanı ve Yazı İşleri Müdürü TR724 Muhabiri Ensar Nur’un sorularına da cevap verdi.

Basın Konferansı’nda konuşan AİHM’in ilk kadın Başkanı İrlandalı Siofra O’Leary, Türkiye’nin AİHM önünde 23 bin 400 dava ile en çok şikayet edilen devlet olduğuna dikkat çekti.

O’Leary’nin verdiği bir diğer istatistik ise 2016 yılından itibaren yaşanan hukuk garabetinin bir ispatı oldu. Mahkeme Başkanı, 23 bin 400 davanın yüzde 96’sının 2016’daki darbe girişiminden sonra ortaya çıkan durumla ilgili davalar olduğunu söyledi.

O’Leary, yargıçlara karşı yaptırımlar, devlet memurları, profesörler ve yargıçların cezai mahkumiyeti ile ilgili davalara Mahkeme’nin kesinlikle öncelik verdiğini söyledi.

YALÇINKAYA’NIN DEVAMI GELECEK

Yalçınkaya davasına da değinen başkan, kararın 8 ayda hızlı bir şekilde verildiğini, Büyük Daire’nin işleyişi açısından bunun oldukça hızlı bir inceleme olduğunu vurguladı.

Mahkeme önünde Yalçınkaya davasına benzer 8 bin başvuru olduğuna daha dikkat çeken O’Leary, madde 6 ve madde 7 kapsamındaki hak ihlallerinin sistemik olduğunu ve Mahkeme’nin süreç ile etkin bir şekilde ilgilendiğini de sözlerine ekledi.

AİHM Başkanı bu konudaki yorumunu, “Mahkeme’nin yazı işleri ile Türk makamları arasında her zaman olduğu gibi diyalog mevcuttur. Ve bu yapıcı ve açık diyalog 2024 yılında da devam edecektir” diyerek noktaladı.

2024 yılında Yalçınkaya davasına dayanarak binlerce başvurunun daha taraflara iletilmesi ve hızlı bir şekilde ihlal kararı çıkması bekleniyor.

MAHKEME BAŞKANI TR724’ÜN SORULARINI CEVAPLADI 

Mahkeme Başkanı ve Yazı İşleri Müdürü TR724 Muhabiri Ensar Nur’un sorularına da cevap verdi. TR724 Muhabiri, “mahkemede Türk hükümeti tarafından görevlendirilen ya da Türk hükümetinden maaş alan Türk avukatlar özellikle Gülen hareketiyle ilgili davaların incelenmesinde yer alıyor mu? İkincisi, elbette başvuranlar hata yapıyor, ancak özellikle ağır insan hakları ihlali davalarında, Mahkeme başvuru sahipleriyle iletişime geçip gerekli bilgileri isteyemez mi?” sorularıyla ciddi mağduriyet oluşturan idari ret kararlarına dikkat çekti.

Mahkeme Başkanı Kural 47 altında düzenlenen idari ret ile ilgili soruya şöyle cevap verdi:

“Mahkeme kuralları çok ama çok açık. Buna ek olarak, web sitesinde tüm başvuranlara ve tüm barolara ek bilgi sağlanıyor. Mahkeme ayrıca bu kuralların açık olmasını sağlamak için iki yılda bir barolarla görüşmektedir. Kural 47, mahkemenin davaları tam ve usulüne uygun olarak almasını sağlamak; ve tek hakimin, komitelerin ya da dairelerin davaları fiilen işleme koyabilmesini sağlamak üzere tasarlanmıştır. Kural 47 gerekliliklerini yerine getirmek için hem başvuran hem de avukatlar üzerinde bir özen yükümlülüğü vardır. Ayrıca Kural 47’de bir takdir yetkisi de bulunmaktadır. Düzenli olarak ben başkan olarak iddia edilen ihlallerin ciddi niteliği göz önüne alındığında davanın yine de geçmesine izin vermenin uygun olup olmayacağına dair sorularla karşılaşıyorum. Dolayısıyla takdir yetkisi var ve biz de kural 47’yi uygularken çok dikkatliyiz. Ancak, başvuranların bu kurala uymaları gerekli. Bu, her mahkemenin yargı yetkisinin temelidir. Ve size hatırlatmak isterim ki tek yargıç bürosunun kurulmasından ya da Kural 47’nin bazı yönlerinin uygulanmaya başlamasından önce 2011 yılında mahkeme 161 bin davaya bakıyordu. Bu koşullar altında, işin gerçeği şu ki, mahkemenin atıfta bulunduğunuz iddia edilen ciddi sözleşme ihlallerine ulaşması çok uzun zaman alacaktır. Türk avukatların atanması ve yazı işleri altındaki çalışmaları konusuna gelince Bu konu yazı işleri müdürlerine düşüyor ve onlara söz hakkı vereceğim.”

Türk avukatlar ilgili soruya da Yazı İşleri Müdürü Marielana Tsirli cevap verdi:

“Kontrol ve denge olduğu için, Kural 47’nin uygulanması da yazı işlerinde iyi işliyor. Tabii ki bunlar ulusal birimler tarafından inceleniyor. Mahkemeye, mahkemenin yargıçlarına bildiğiniz gibi yazı işleri yardımcı oluyor ve yazı işleri içinde tüm üye devletler için ulusal birimler var. Bu önemli çünkü dili ve iç hukuku anlayanlar ulusal avukatlar. Yani evet, Kural 47 ulusal birim tarafından işlenir. Yani Türk davaları için iş Türk biriminde yapılır. Bu sadece bir kişinin bundan sorumlu olduğu anlamına gelmez. Ve o zaman kontrol de olmaz. Dediğim gibi, kontrol ve dengeler var. Ve sistem öyle bir şekilde düzenlenmiştir ki özellikle daha genç veya daha az deneyimli avukatların çalışmaları her zaman daha kıdemli bir personel tarafından kontrol edilir. Ve tüm bu işler nihai olarak yazı işleri müdürünün yetkisi altında yapılır, o da mahkeme başkanının yetkisi altında çalışır. Ve günün sonunda Kural 47’nin doğru uygulanıp uygulanmadığı konusunda herhangi bir şüphe varsa nihai kararı verecek olan mahkeme başkanını devreye sokarız. Dolayısıyla sorunuza cevabım evet, ancak adil bir uygulama sağlayan çeşitli güvencelerle birlikte. Ayrıca, eğer gidip Kural 47’yi okursanız başvuru sahiplerinden başvurularının idari olarak reddedilmemesi için belge sunmalarını isteyebileceğimiz bir esneklik olduğunu görebilirsiniz. Ama şunu da soruyorsunuz: Neden sadece telefon açıp soramıyoruz? Pratik açıdan bu imkansız olurdu. Her iş günü mahkemeye yaklaşık 200 yeni başvuru alıyoruz. Başkan az önce size bu görevi yerine getiren yazı işleri personelinin sayısını verdi. Eğer bir belgesi ya da başka bir bilgi eksikse, yazı işleri avukatlarının bunu yapması imkansızdır. Başka bir şey yapıyor olamazlar.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin