İYİ Parti bu riski neden aldı?

LEVENT KENEZ | YORUM 

İddialı bir siyasi partinin yerel seçimlerdeki amacı bellidir; kazanabileceği en fazla sayıda belediyeyi kazanmak ve toplamda oyunu arttırmak. İYİ Parti, ittifak ve işbirliğine kapıları kapatarak elindeki az sayıdaki mevcut belediyeleri de riske ederek seçimlere girecek.  

Son seçimlerde kıl payı ile Balıkesir, Uşak ve Manisa’nın merkez ilçelerini kaybetmişlerdi. Hiçbir il belediyesini kazanamadılar. İttifak ile seçime girdikleri için yüzde 7’lik oy oranı bir ölçü olmazdı çünkü İstanbul, İzmir Ankara gibi kalabalık yerlerde aday çıkarmamışlardı. 

Yıllar sonra gelen İstanbul ve Ankara zaferleri ile İYİ Parti kendisini başarılı bulmuş ve Millet İttifakı’nın başarısının getirdiği moral kazanılmayan belediyeleri unutturmuştu. O akşam esen rüzgar, ittifakın genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu sinerjiyi devam ettirirse bir netice alacağı yönündeydi. 

Sonrasındaki hikaye hepimizin malumu. Yaşadık gördük.

Şimdi durumlar farklı.

31 Mart’taki seçimlerde İYİ Parti yine hiçbir ili kazanamayacağı gibi geçen seçimdeki gibi moral bulabileceği bir ittifak başarısı da olmayacak. Rekabetin olduğu büyükşehirlerdeki İYİ Parti seçmeni, ‘kazanacak adayı’ destekleyerek oyunun boşa gitmesini engelleyecek.

Yerel seçimlerin genel seçim görüntüsü veren il genel meclisi oy oranına göre oylarının seyri belli olacak. 

Elbette partinin sadık seçmeni -ki sayısının çok olmadığı tahmin ediliyor- kendi adayına oy vererek müstakil ve hür bir tercihte bulunacak ama bu oy partisine destekten ziyade Cumhur İttifakı’nın işine yarayacak.  

Meral Akşener’in ittifak siyasetinin partilere zarar verdiği tespiti doğru ancak bunun değiştirileceği seçim asla bir yerel seçim değil. Kaldı ki işbirliğine yerelde gitmek çok daha kolay çünkü önde olan ya da kazanma ihtimali daha yüksek adayda birleşmek herkesin içine sinen bir işbirliği. Muhafazakar şehirlerde İYİ Parti, Batı’da da CHP üzerine işbirliği yapılmıştı. 

İYİ Parti’nin yerel yöneticileri merkezin kararından son derece rahatsız. 

“Sen destek vermezsen İstanbul ve Ankara kaybedilecek, AKP bu iki şehri geri alacak bunu sorumlusu da sen olacaksın!” şeklindeki suçlamalar için İYİ parti şimdiden “Ha CHP kazanmış ha AKP kazanmış bizim için fark etmiyor!” diyor. Muhalif seçmeni kızdırsa da parti yönetimi bu şekilde ayrışacaklarına inanıyor. Bu iki parti arasında sıkışmış seçmen için bir ileride bir tercih olacağını umuyor.

Bu bir tavır. Parti yönetimi bunu tartıştı ve kabul etti. Bunun Saray’ın işine yarıyor olmasına ayrıca geleceğiz.

CHP seçmeni de son seçimlerde DEVA, Gelecek ve Saadet  partilerine bu partilerin özgül ağırlıklarının fevkinde verilen milletvekillerinden dolayı aslında sağ partilerle ittifaklardan pek memnun değil. Kaldı ki bu partilerin CHP’ye pek minnet etmeyen tam tersine, “Size  epey de oy getirdik!” tavırlarından da rahatsız. Akşener özelindeki antipati masadan kalkma olayından beri sürüyor. İYİ Parti cenahında da Kemal Kılıçdaroğlu döneminden kalma, “Bunlarla bir daha iş yapılmaz!” algısı var. Aslında Millet İttifakı geçen mayıs ayında fiilen son bulmuştu.

Son cumhurbaşkanlığı seçimleri bütün muhalafeti çok yordu, yıprattı ve tüketti. Buna HEDEP de dahil. “Erdoğan’a karşı bizi destekle ama bizim yanımızda da pek görünme, siyaseten sana da laf söylersek ciddiye de alma!” tavırları bir yere kadar. HEDEP’in 81 ilde tek başına aday gösterme temayülü de İYİ Parti’den farklı sebeplere dayanmıyor.

İYİ  Parti, CHP ile arasına mesafe koymadığı ve HDP/HEDEP ile dolaylı olarak işbirliği yaptığı sürece Anadolu’da büyüyemediğine inanıyor. MHP’den oy alamadıkları gibi AKP seçmenin de ikinci tercihi olamıyor. Yola çıkarken arzuladıkları eski zamanların merkez sağ partisi olamamalarını buna bağlıyorlar. Çünkü seçmenin ezici çoğunluğu sağcı, milliyetçi ve Kürt meselesi konusunda ezberletilen söyleme yakın.

Ancak kağıt üzerinde doğru görünen tablo, İYİ Parti’deki kakafoniye bakınca “Yol ayrımının sebebi gerçekten bu mu acaba!” dedirtiyor. Çünkü parti öyle yamalı bohça ve partideki skandallar öyle dallı budaklı ki ilkeler, kimlikler falan dendiğinde insanı bir gülme alıyor. Daha 5 ay önce seçilen bir milletvekili gidip AKP’ye katılıyor. Kasayı emanet ettiğin adamı bugün partiden atıyorsun ve onun Akşener’in oğlu ile ilgili iddiaları dahil söylediklerine  hiçbir tatmin edici cevap ver(e)meden… Genel başkanın fuhuş iddialarında bulunuyor, gözler kendi milletvekiline dönüyor. Parti adına televizyonlara çıkan vekilleri dinleyince adeta “Muhalefete muhalafet etmek’ için varlar herhalde!” diyor insan.

Yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul’un AKP’ye hediye edilmesini, “Biz CHP’ye belediye kazandırmak için mi kurulduk!” diye açıkladınız diyelim! Yarın cumhurbaşkanlığı seçiminde karşı tarafın ittifak ile girdiği seçimde yine tek başınıza girip yine kaybettirdiğinizde de “Siz bu partiyi Erdoğan’ı seçtirmek için mi kurdunuz!” denilmeyecek mi? 

O noktaya gelecek iş… 

Tayyip Erdoğan, “En çok oyu alan Cumhurbaşkanı olsun.” diyor da, “Biz kendi başımıza, müstakil olarak seçimlere gireceğiz.” demiyor. Bütün muhalafetin ayrı yarı yarıştığı ama kendisinin 3-4 partilik bloğu ile seçime girmesinden bahsediyor. 

İYİ Parti’nin ittifaksız siyaset önerisinin bugünkü rejim değişmediği ya da AKP ve MHP ittifak yaptığı sürece bir anlamı yok. ‘Rejimin değişmesine engel olan parti’ rolünü oynadığınız sürece de samimi olduğunuzun bir göstergesi yok.

İYİ Parti, sağda büyümek ve ‘bu devran elbet dönecek biz dükkanı açık tutalım’ düşüncesiyle  bir yol ayrımına girdi. Bir zamanlar anketlerdeki 20’li oy oranına çıkmayı hedefliyorlar ve bir an önce bu yerel seçimlerin bitip gitmesini istediklerinden şüpheniz olmasın. Mevcut yapısı ile hiç güven vermeyen partinin bir umut olması pek mümkün görünmüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin