YORUM | LEVENT KENEZ
“O bakan olmuş, şu bakan olmuş ne önemi var zaten bütün kararları Erdoğan vermiyor mu?” demek doğru olmakla beraber her şeyi anlatmıyor. Öyle olsaydı, örneğin Soylu ya da Akar devam etseydi bambaşka yorumlar yapılacaktı. Şimdi yoklar, başka çıkarımlar yapılıyor. Nebati yerine Şimşek’in gelmesinin bir politika değişikliği işaret etmesi gibi.
Evet, yeni dönemde “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla” repliğini sürdürecek yeni isimler açıklandı. Görünen o ki Erdoğan herkes gibi sezon finaline girdiğinin ve eski enerjisinin olmadığının farkında ve ailesinin rahat çalışacağı bir ekip tercih etmiş. Rant ve ihale dağıtan bakanlıklara kimin atandığının önemi yok zaten bakanların da haberi olmuyor olan bitenden.
Kritik bakanlıklara geçmeden beni tek şaşırtan tercih sağlık ve turizm bakanları oldu. Eski kabineden devam eden tek iki isim. Fahrettin Koca’nın milletvekili olmak istemediği kulislere yansıyınca yeni dönemde yer almayacağı zannedilmişti. Demek ki aile, ticari olarak işin içinde oldukları sağlık sektöründe Koca’nın devam etmesini daha uygun bulmuş.
Turizm bakanını, eşinden vuran partideki İslamcılara Erdoğan ters köşe yaptı. Turizm önemli, çünkü ülkenin dövize sıkıştığı bu günlerde oradan ne kadar gelirse gelmeli diye bakılan bir sektör. Kendi otelinden gelen kabarık teşvik talebine yine kendisi onay vererek, ayrı dünyaların insanı da olsa, Ersoy rüştünü ispat etmişti. Bakanlığına dezenfektan satmak gibi köylü işlerle uğraşıp bunu da yüzüne gözüne bulaştıran benzer bakandan farkını ortaya koymuştu.
Soylu ve Akar’ın olmaması kritik. İkisi de önemli bakanlıktı. Bir tanesi polis ve jandarma ile kolluk kuvvetleri. Emniyet’in istihbarat yetenekleri düşünüldüğünde insan gücüne, bilgiye ve güce erişim demekti. Erdoğan daha önce MHP dengesinden dolayı dokunmadığı Soylu’ya “Buraya kadar” dedi. Görevden alamaz iddialarına karşılık güç kimde göstermiş oldu.
Akar, 15 Temmuz ile başlayan Erdoğan’a mevcut rejimi hediye eden zincirin ortaklarındandı. Erdoğan bir süre bakanlık yaptırıp okşadı ve bu esnada muhaliflerini de tasfiye ettirerek Akar’ı kullanıp attı.
Böylece elinde silah olan bu iki bakanlıkta karizma kasan artist kalmadı. Yerlerine gelen iki bakan da tak-şak ekolünden silik isimler. Bilal ile Selçuk’un seveceği isimler.
Erdoğan, Soylu ve Akar’ı tasfiye ederken burası “Ortadoğu neme lazım” demiş olacak ki yeni dönemde bu bakanlıkların başındaki isimlerin öyle çok da ön plana çıkmasını istemiyor.
Dışişleri’ne Hakan Fidan’ın atanması, Fidan’ın nihayet çok istediği siyaset kulvarına girmesi demek. Trump’ın CIA’in ardından dışişleri bakanlığına getirdiği Pompeo başına bela olmuştu, bakalım Fidan ne yapacak.
Ama Hakan Fidan’ın sahneye çıkması güzel. Parası cebimizden çıkan trollerin ilmek ilmek ördüğü imajın yaldızlarının dökülme vakti geldi.
Erdoğan’ın Dışişleri’nin başında güçlü bir isme ihtiyacı yok. Tam tersine Çavuşoğlu gibi tek amacı kendisine hizmet etmek olan ve her cümlesinde “Sayın cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi” diyecek biri yeterliydi. Hatta Erdoğan’ın tornistan dış politikasına, hiçbir omurgası olmayan, ağzı bol laf yapan Çavuşoğlu daha fazla uyuyordu.
Dışişleri bakanlığı prestijli bir koltuk. Ülkeyi temsil, uluslararası zirvelerde boy gösterme ve tanınırlık, iç politikanın polemiklerinden uzak kalma, ülkenin milli çıkarlarını savunuyor görünme gibi avantajları var. O sebeple her hükümet zamanında kabinenin en çok arzu edilen koltuğudur. Hatırlarsanız koalisyon dönemlerinde parti liderleri başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanlığı koltuğuna otururdu. Abdullah Gül de Erdoğan başbakan olunca böyle bir tercih de bulunmuştu. Gül’den sonra o dönemin genç yıldızı Babacan bu koltuğa oturmuştu. Davutoğlu da başbakanlığa Dışişleri’nden geçmişti.
Başbakan ve meclis artık ortada olmadığı için Fidan’ın bu göreve gelmesi MİT hizmetlerinin ardından prestijli bir veda makamı. Kalın ya da kim atanırsa atansın ailenin daha güvendiği bir isim MİT’e gelecek demektir.
Bu tür Ortadoğu rejimlerinde bakanlıklardan ziyade istihbarat şefleri, polis şefleri önemlidir.
Erdoğan böylelikle MİT, Emniyet ve Ordu’nun başında sivrilen isimleri budamış oldu. Erdoğan’ın şahsi kirli işlerinde yer aldığı için Fidan’ın durumu biraz daha farklı. Erdoğan silmek istese, kendisinden habersiz Davutoğlu zamanında istifa edip vekil olmak için başvurduğu zaman bunu yapardı.
Fidan demişken, devlet devlet olsa asla herhangi bir güvenlik soruşturmasını aşamayacak adam yıllarca bu ülkede askerlik yaptı, istihbaratı yönetti şimdi de dışişleri bakanı. Neyse bunların şimdilik bir önemi kalmadı.
Bakanların görev değişimlerini TVde meraklı bir şekilde izledim.
Ama en çok dikkatimi çeken; HAKAN FİDAN’ın konuşurken yüz ifadesindeki extrem ÖFKE, İNTİKAM hali idi. Konuşurken her ne kadar ılımlı olmaya çalışsa da; engel olamadığı KAŞLARINI ÇATMASI çok ürkütücü idi. Sanki “ya devlet başa ya kuzgun leşe” ifadesinin yüze yansımış şekli idi. Neden ki acaba ?
Tabiki TAYYİP’in SATIŞINA gelmiş ve bunu bizzat yaşıyordu. Dahası kendisine yıllarca her türlü pis ve ağır suç işlerini yaptırmış sonrada bir kenara koymuştu.
Diyebilirdiniz ki; bu bir üst makam ! Bence Değil:
10 yıl MİT Başkanlığını yapmış, üstelik Türkiye’nin en karanlık ve her türlü ağır ulusal, uluslararası, insanlığa karşı suçların işlendiği bir dönemde.
Eğer TAYYİP, FİDANI İÇ İŞLERİ BAKANI yapmış olsaydı, O’nu bir kenara atmadığının ve yola beraber devam etmek istediğinin somut bir göstergesi olurdu.
Yeni Kadroya bakıldığında; TAYYİP’in İçte, Dışta, Ekonomide allak bullak olan durumunu idareten düzeltmeye yönelik olduğu görülüyor. Çünkü, eski suç çetesinden hiç bir Bakanı bırakmadığı açık.
Şim gelelim vaziyetin can alıcı noktasına;
Normalleşme -tabiki vaziyeti idare etmeye yönelik, göstermelik- için eskide yapılan büyük suçların faillerinin usuleten de olsa bir araştırma soruşturmadan geçirilmesi demek.
Genel bir kanundur: Bir kamu görevlisine suç emredip işlettiren bir YETKİLİ, işi bittiğinde veya bir terslik olması durumunda, Suç işlettirdiği kamu görevlisi herhangi bir itirafta, beyanda bulunmadan önce, oklar kendi üstüne gelmesin ve kendi de bu işlere karşıymış imajı vermek için, ilk hamleyi kendisi yapar. O görevli hakkında, sanki kendisi istemiyormuş da mecbur kalmış gibi bir hava vermek için; dolaylı bir şekilde, belki başka bir devletin yetkililerine O kişi aleyhine suçlamalarda bulundurtur.
Sonrasın da ise FİDAN ne derse desin inandırıcı olmaz. Böyle bir durumda TAYYİP’in diyeceği hazır: “Kendisi hakkında soruşturma açtırdığım için kendini kurtarmak için bana iftira atıyor.”
Evet FİDAN bunu sezdi.
Bundan sonrası Fidan, benden öyle kolay kurtulamazsın dermi?
Karatu sen şöyle kenarda dur.
Trump’ın CIA’in ardından dışişleri bakanlığına getirdiği Pompeo başına bela olmuştu, bakalım Fidan ne yapacak.
Güzel tespit
Fidan ve Tayyip birbirlerinin hertürlü ıygunsuzluğunu bile iki kişi.Fidanı MİT in başından almakla Erdoğan güçlendi.Fidanı bir süre sonra Dillerinden şutlayıp yerine mesela F Altunu getirmesi sürpriz olmaz.Dananın kuyruğu 2024 Yerel seçimlerinde kopacak.RTE bariz şekilde kaybederse 2025 de ERKEN GENEL SEÇİM kaçınılmaz olur.