Eski MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, uzun süren sessizliğini bozdu. Cumhur İttifakı’nın kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı dilini eleştiren Vural, “Bilgi sahibi olmadan fikir, fikir olmadan siyaset olur mu? İlkeden mahrum politik söylemin amaç, hedef ve anlamını kaybetmesi ortamı çölleştirmiyor mu? Marjinalleşme, kutuplaşma ve kişiselleşmeyle siyaset nereye kadar?” ifadelerini kullandı.
MHP Grup Başkanvekilliği görevini bıraktıktan sonra aktif siyasetten çekilen Oktay Vural, seçim sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. AKP-MHP-BBP-HÜDA PAR-Yeniden Refah-DSP koalisyonundan oluşan Cumhur İttifakı’nın ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı söylemlerine tepki gösteren Vural, sosyal medya hesabından şu ifadeleri kullandı:
Seçim…
Ya işgalciler, ya biz…
Ya şampanya patlatanlar, ya biz…
Ya emperyalistler, ya…
Ya teröristler, ya..
Ya düşmanlar, ya…
Ya küffarlar, ya…
Ya darbe, ya…
Ya kötüler, ya…
Ya kirliler, ya…
Ya dikta, ya…
Öteki’ni kullanarak Kendi’ni pazarlamak.
Ötekiler ve biz…
Kurgu ve algı üzerine seçim…
Soluduğumuz hava, güvensizlikle o kadar kirlenmiş ki neredeyse bizi boğuyor.
Tek amaç Öteki’ni yenmek!
Sandığa gömmek…
Seçim savaş, sandık mezar…
“Bakış açısını daraltan tek yönlü yapısı, sürekli bir öteki yaratma ve yok etme mantığı üzerine kuranlar, tezlerini savunmak için, özgür iradesini yönetime devretmiş; düşünmeyen, kendine özgü inisiyatif hakları olmayan, kişilere büyük ihtiyaç duyar.”
Seçim hür tercih mi, yoksa zoraki tercih mi?
Demokrasi çaresizlikler üzerinden zorla ‘rıza üretme’ mi?
Demokrasi iki kurtla bir kuzunun akşam yemeğinde ne yiyeceklerine karar vermek mi?
“Fikir ona derler ki, bir yol açsın, yol ona derler ki, bir gerçeğe ulaşsın.” (Mevlana)
Gerçeğe nasıl ulaşacağız?
İyi-kötü, güzel-çirkin, nimet-belâ, fayda-zarar, ümit-korku bir bütünün parçalarıdır. Bu özellikler değişime, dönüşüme kılavuzluk etmektedir. Bu kılavuzu kullanmak için bilgi, fikir, değer eksenli akıl, idrak ve sorumluluk gerekir.
Bilgi sahibi olmadan fikir, fikir olmadan siyaset olur mu?
İlkeden mahrum politik söylemin amaç, hedef ve anlamını kaybetmesi ortamı çölleştirmiyor mu?
Marjinalleşme, kutuplaşma ve kişiselleşmeyle siyaset nereye kadar?
Bu sürecin yapısallaşması bizi nereye götürür?
Böyle bir ortamı oluşturan kötülüğü önce defedip iyiliğe ve güzelliğe isnat edilenler üzerinde akıl yürütüp sorgulayıp bir tercihe doğru yönelmekle yenilenmemiz mümkün olabilir.