YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN
Norveç seçim atmosferinde, artık parkurun son etabına girilirken, seçimleri çözümlemeye (analiz etmeye) çabalayanların edindikleri bilgileri nasıl yorumladıklarını görmek bazen acı veriyor, bazen öfkelendiriyor, bazen ise güldürüyor. Bu karışık duyguların yarattığı ortamda, yapılan yorumları ayıklamak, gözden geçirmek, gruplamak, içerdikleri bilgi ve bulguları mantık süzgecinden geçirmek ve doğrulamak (teyit etmek) karmaşık bir iş gibi görünse de ve zaman alsa da, bir ortak noktalarını saptamak zor değil. Seçimle ilgili çözümlemelerin çoğu, işin başında gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikliyor ve seçimler sanki Türkiye’de yapılacakmış gibi hareket ediyor. Bir olumsuzluk, bir negatif enerji! Ne oluyor arkadaşlar ya! Çok garip analizler var. Oysa durum farklıdır.
Bu yaklaşımın sonucu olan çözümlemeleri Selahattin Demirtaş, 10 Kürt vekil, onlarca Kürt belediye başkanı, yüzlerce Kürt yerel yönetici falan da büyük bir takdirle izlemekte midir? Ya Osman Kavala, Hidayet Karaca, Mehmet Baransu falan gibi binlerce fikir suçlusu da kodes hücrelerinin loş ve nemli ortamından bu güzel Norveç’vari seçim havasının tadını çıkartmakta mıdırlar?
Oysa birçok gösterge, işaret, emare, bilgi-bulgu, somut durum analizi falan orta yerde öylece durup gözlerinizin içine bakıyor ve sessizce duymak istemediğiniz gerçekleri kulaklarınıza fısıldıyor: Hey! Beni duyuyor musun? Kulaklarını iki eliyle kapatmış, avuçlarının arasındaki kafasını bir ileri bir geri sallayan çaresiz ve bahtsız insan! Bir etrafına bak yahu! Rusya’da mısın? Belarus veya Azerbaycan’da mı zannediyorsun kendini! Korkma! Norveç’in sırtı yere gelmez.
Norveç, kendi içinde elbette bazı ufak tefek sıkıntılar da yaşamıştır! Ne olmuş yani! 15 Temmuz 2016 çakma darbe teşebbüsü esnasında genelkurmay başkanı olan ve derdest edildiğini, enterne edildiğini, kendisine cebir kullanıldığını, boğazının sıkıldığını falan söyleyen, sonra da değme Yeşilçam artistlerinin rollerini gölgede bırakırcasına Norveç parlamentosu kürsüsünden birilerinin eline tutuşturduğu replikleri başarıyla özet geçen Hulusi Akar’ın keyfi yerinde. Biliyorsunuz, resmi tarihe göre elinin altındaki amiral ve generallerin yüzde elliden fazlasının terörist olduğunu anlayamamış olan Hulusi’den bahsediyorum. Hani Norveç silahlı kuvvetleri kurmayların yüzde kırkını darbecilikle suçladılardı da, kimse “e birader bu kadar teröristi nasıl gözden kaçırmış bu sistem” diyemediydi, bildiniz mi? Gülmeyin, işin esprili kısmı bu değil. Esas fecaat, resmi söyleme göre bostan korkuluğu olduğu devlet kayıtlarına girmiş bu elemanın, 15 Temmuz’un akabinde derhal Milli Savunma Bakanlığı’na terfi ettirilmesiydi. Şimdi gülebilirsiniz! Şimdi sosyal medyaya bir videosu düşmüş Hulusi’nin. Topluluk karşısında konuşuyor. Atıp tutarken, karşısındaki kalabalık “öl de ölelim, vur de vuralım” sloganları atmaya başlıyor! Hulusi en tatlı tebessümünü takınarak ve sümsüğünü havaya kaldırarak “gelecek, gelecek, onun da zamanı gelecek” diyor. Norveç’te sıradan bir gün ama! Seçimlere birkaç hafta var ve 15 Temmuz çakma darbe teşebbüsünün baş aktörü, ölme-vurma mesajı veriyor. Olsun, bu kadar kusur her ileri demokraside olur canım, deyip geçelim madem!
Abdurrahman Uzun denen Norveçli bir eleman var, bugünlerde öfke kontrolünün ne denli önemli olduğunu bize hatırlatan bir videosu sosyal medyaya düşmüş. Katıksız AKP beslemesi olan bu paçoz, ağzından tükürükler saçarak soğan lobisine (!) giydiriyor! İnanın izlerseniz neşenizi bulursunuz ve “yahu Norveç’te olmak ne iyiymiş be!” dersiniz. “Bu ülkenin ticaret bakanı nerede? Bu ülkenin ticaret bakanlığının elemanları nerede?” diyor. Haklı adam be yav! Soğan üzerinden bu ülkenin reisine operasyon “çekiliyormuş”, ticaret bakanının ve personelinin İHA’larla, SİHA’larla, ayağına çekeceği çizmelerle sahaya inecekmiş! Vay Norveç vay! Bence bunların önemi yok, bence biz kamuoyu yoklamalarına bakalım. Norveç demokrasisi sağlamdır, kurumsaldır. Değil mi? Hem bunlar nankör oğlu nankör be! Norveç marketlerinde soğan sudan ucuz (su musluktan da içilebiliyor bu arada!).
Bir Norveç ilahiyatçısı var, adı İhsan Şenocak. Adam İslam’ın şartlarına yeni bir madde eklemiş. E herkes konuşuyor, İhsan Hoca’ya mı taktın demeyin. Söyledikleri Norveç düşünce özgürlüğü kıstaslarına göre elbette ki anayasa güvencesi altındadır. Ne? Anayasa rafa mı kalktı? Canım, o sizin için öyle! Anayasanın güvenceleri Erdoğan ve ekürisi için halen iyi bir kılıf olmayı sürdürüyor. Yaşasın Norveç demokrasisi! Sadede geleyim. İhsan beyefendi diyor ki, “bir Müslüman’ın Allah’ın huzuruna götüreceği en büyük ameli CHP’ye olan düşmanlığıdır”. Duyduk duymadık demeyin, peynir ekmek yemeyin (zaten çok pahalı, en azından yiyecekseniz de ifratına kaçmayın ve ekmeğe katık edin). Ey Sahra Altı Afrika Müslümanları, ey Arap Yarımadası’ndaki din kardeşlerimiz, ey Orta Asya’daki, Güneydoğu Asya’daki cemaat-i Müslimin. Sakın ola CHP’ye oy falan vermeyin ha! Ne? Oy kullanma hakkınız zaten yok mu? Türk vatandaşı da mı değilsiniz? E o zaman sadece nefret edin ki Allah’ınız size rıza göstersin. İhsan Hoca kefil! Norveç’te olmak ne hoş! Ya Norveç’te olmayaydık!
Norveç’in gelmiş geçmiş en büyük demokratlarından Ahmet Şık, sağ olsun, Norveç ileri demokrasisinin daha da ilerleyebilmesi için, çıkmış olduğu bir televizyon programında diyor ki, “benim önüme bütün cemaatçilik ile ilgili dosyaları koysunlar, (ilgili kişilerin) en az dörtte üçünün herhangi bir kovuşturmaya tabi tutmadan (olmadan) hapisten çıkmaları gerektiğini düşünürüm. Buna imza atarım. Gasp edilmiş haklarının iade edilmesi gerektiğine dair karar verilmesini söylerim”. Hay yaşa sen Şıkların Ahmet be! Yüzde yetmiş beş sağlam rakamdır bak! Buna fit olacak çok kişi var Norveç’te. Kılıçdaroğlu Kemal Bey de dedi ya birkaç gün önce! Haklarında soruşturma olmayanları, yargı süreçlerinde beraat alanları (suçsuzluklarını kanıtlayabilenleri!) iade edecekmiş göreve gelince! Yahu, bu kadar mutluluk dengemizi bozar bizim ilahi Bay Kemal! İnan zıvanadan çıkar tüm Norveç! Bu Şık Ahmet yüzünden benim çocukluk arkadaşım benimle tüm iletişimini kesmişti. Şık çok demokrat değil aslında dedimdi, baktım WhatsApp bloğu yemişim. Yani önemli adamdır Ahmet vesselam. E Kemal Bey’e bir şey dememize gerek yok elbet. İkisi de, sağ olsunlar, Norveç demokrasisi kendilerine çok şey borçludur. Çoğunu affedelim, bunların oyu lazım. Bir kısmı azılı “FETÖ’cü” bunların. Onlara acımak yok! Çok tutar bu bence, Norveç daha da ileri demokrasiye ulaşınca, öyle değil mi umutlu arkadaşlar?
Norveç Adalet Bakanı Bekir, neden Norveç vatandaşı olmanın büyük bir şans olduğunu hatırlatıyor şu demeciyle: “Bir solcuyu cumhurbaşkanı seçmek için beş tane sağcı ittifak etmiş, canla başla çalışıyorlar. Çok ilginç bir şey bu”. İnanın bu Norveç’te en güzel şey, uzlaşı kültürüdür azizim. Toplum değil, maşallah kaymaklı ekmek kadayıfı! Fakat bu solcu Bay kemal dikkat edin, reel sosyalizme falan geçirmesin Norveç’i sakın. Size kuzeyli refah toplumu olmak yeter! İfratına kaçmayın! CHP’nin sol politikaları falan dikkat edin ülkeyi cıfıtlaştırmasın. İyi ki sağcı Altılı Masa ortakları var da, CHP’nin bu süper sol politikalarına biraz fren yaptırabilirler! Öyle değil mi Bekir’ciğim? Önemli olan adalet sisteminin adil ve bağımsız mahkemeleri devam ettirmesi! Ha, Bekir? Ne diyorsun?
Bunca Norveç siyasal sistemi övgüsü yapıp, sonra da bu sistemin en olgun, en bilge, en karizmatik şahsiyetlerinden biri olan Sülüman’a değinmemek olmaz. Kendisi kocaman içişleri bakanı, merkez sağın medar-ı iftiharı Demokrat Parti geleneğinin değerlerini AKP’ye aktarmayı başaran genç ve dinamik lideri! Diyor ki: “Anayasa Mahkemesinin alacağı kararın hiçbir hükmü yoktur!” Norveç, ulaştığın demokrasi düzeyi boşuna değil! Senin başını arşa değdiren, seni bir istikrar kalesi, bir adalet sığınağı, bir hukuk devleti rekortmeni, bir anayasal devlet timsali kılan işte bu beşeri kalitedir, bu bilgelik ve bu üstün değerlerdir! Değil mi umutlu mahalle?
Seçimlerin son parkuruna girerken, bu tablo içimizi rahatlatıyor. 17 Aralık 2013 ve 15 Temmuz 2016 arası dönemde oluşturulan ve konsolide edilen bu güzel demokrasi ve bu saat gibi işleyen hukuk devleti, bize güven telkin ediyor. Bu, neticede Norveç’in ilk seçimleri değil! Kurallar ve teamüller, sımsıkı birbirine kenetlenmiş bir toplum olmanın getirdiği sosyolojik realite, sorumlu politikacılar, şahsiyetli bireylerden oluşan yargı, akademi, medya, siyasi partiler, geniş ve örgütlü sivil toplum, açık toplumun tüm güzellikleri, temel özgürlüklerin bu denli canlı ve işler durumda oluşu! Bunları nasıl görmezden gelebiliriz! Bu seçimlerin özgür ve adil olacağından hala kuşkusu olan mı var? Bu kişilerin derhal bir psikologdan randevu alması, hatta gerekirse psikiyatrik düzeyde tedaviye başvurmaları ve derhal ilaç kullanmaları falan lazım olabilir. Tablo o derece nettir.
Seçimlerin olası sonuçlarını ortaya koyan kamuoyu yoklamaları ve anketler, Norveç’te ufukta bir iktidar değişikliğini ortaya koyuyor. İyi ki çok yerleşik bir hukuk devleti ve demokrasi var da, seçim güvenliği bazı diğer ülkelerde olduğu gibi, radarımızda hiç yer almıyor. Yoksa bakın mesela Rusya’da, Belarus’ta, tek millet iki devlet – Norveç’in tek yumurta ikizi – Azerbaycan’da, Norveç’in kardeş İslam ülkesi Pakistan’da falan da çok partili seçimler var. Hiçbirinde Norveç’teki gibi bir seçim güvenliği yok ama. Olsun canım, bize ne ki bunlardan? Bizi Norveç ilgilendirir!
Erdoğan Ankara’nın en iyi pastanesine (Denizatı Pastanesi iyiymiş diye duydum) şöbiyet siparişi vermiş, “bir ihtimal Bay Kemal kazanırsa ayıp olmasın, iktidar devir teslimine Saray’a geldiğinde elimiz boş olursa şık olmaz!” demiş. Norveç’te siyasetin en güzel tarafı bu zarif ve duygusal enstantanelerdir. Norveç’im benim, ne güzelsin!
Yaşasın norveç, en büyük norveç…
Yaşasın norveç, en büyük norveç bizim norveç….
Bi deqqa ya! Seçimler Patagonya’da değil miydi? Ne zaman Norveç oldu! (Patagonya’nın sesi radyosu) https://www.youtube.com/results?search_query=patagonyan%C4%B1n+sesi&sp=EgIYAg%253D%253D
Efe bey tebrikler. Çok güzel yazmışsınız…
Sanki bir Devlet değil de hayvanat bahçesi tasviri bu. Hayvanlar kafeslerinden kurtulmuş, sınırlar ortadan kaybolmuş, beklemediğin yerde beklemediğin hayvanla karşılaşıyorsun, ona “senin burada işin ne, kafesine git” diyorsun, “sizin bir düzeniniz yok mu?” diyorsun, o da “burada her yer benim, ben her yerim, heryer benim” diyor. Sınırlarını tanımıyor. Kendi sınırını tanımadığı gibi başkaların da sınırını tanımıyor. Sınırların olmadığı bir dünya. Maymunlar cehennemi gibi herkesi kafesinden salmışlar, görevlileri içeri tıkmışlar. Herkes kendi oldukça özgür hissediyor. Mafya ve çeteler de karışıklıktan istifade edip kendilerini dışarıda buluyorlar. Hatta bazıları sokaktakilere ahlak dersi vermeye kalkıyor. Kim hangi rolü tutturursa, ne kaparsa oynuyor. İnsanlar çok mutluymuş böyle. Ama müdür değişirse bizim kafesler üstüne çıkmamıza ya izin vermezse? Ya bizi tekrar sınırlarımıza geri döndürürse? Ya bizi kafeste aç bırakırsa? Bu riske alınacak şey değil, hem tam özgürlüğe, sınırsız olmaya alışmışken. Yaşam bu işte. Bu yaşamdan dönmeyi göze almak yerine yeni müdüre isyan edilecek. Sınırsızlıktan tekrar sınırlı olmaya dönmeye tahammül olmaz. Bütün hayvanlar hep bir ağızdan isyan! İsyan! İsyan! der.
İşte bundan sonraki süreç cihadlaşma, ışidleşme süreci olacak. Ve Hulusi doğruyu söylüyor ama ağzından kaçırdı bence. Zamanı geldiğinde kuvvetle muhtemel HDP ye saldırtılacaklar. Müslümanı öyle turşusunu sıkmadan bırakmayacaklar. Önce Devleti yıktırdılar, şimdi de HDP yi kahramanlaştıracaklar. Ve tarikat ve cemaatler ya ışide sesini çıkaramayarak ışidli gibi görülecek yada ışide destek vermek zorunda kalacak ve kökleri kurutulacak. Belki bin sene geri dirilemeyecekler. Tarikat ve cemaatler en son sahneler ile anılacak, yani kafa kesme sahneleri. Hani köprüde kesmişlerdi de kimse böyle ışid gibi cezalandırma olmaz dememişti. Zaten bazı kareler müslümanları bekleyen acıklı sonu bize gösterdi. Köprüdeki kafa kesme olayı, Kılıçdaroğlunun Sadat önünde poz vermesi aslında yarın olacakları dünden işaretini koyuyordu. Sembol gibi. Özellikle masonlarda sembol kavramına önem verilir. Köprüdeki sahne Türk ordusunun ezilmesi ve ışidin Türkiye eyaletini ele geçirdiğini gösterir. Zaten müslümanlar da bu sahneye razı olmuşlardır. İçlerinden biri bu böyle olmamalıydı diyebilirdi. Ama bir tane bile itiraz çıkmadı. Hulusinin cevabını da bu fotoğraflara ekleyebiliriz. Hatta Tayyiğin seçime girmesine itiraz etmeyen muhalefeti de bir fotoğraf olarak kenara koyabiliriz. Eğer Türk istihbaratı Suriyeden Işid çıkartıyorsa Türklerden de çıkartabilir. Zaten çok yatkınlar. Kimse Türk askerinin kafasının kesilmesine ses çıkartmadı. Dedim ya özgürlük. Sınırların olmaması.
Hocam ironik yazinizi dikkatle okudum.
Henuz daha 200.000 sandigin guvenligini nasil saglayacaklar-alternatif bir veri tabanlari olacak mi yoksa AA´ya mi bakacaklar agizlarinini ayirip bunlari bilmiyoruz ama beceriksizlikleri bir tahmin yurutmemize yetiyor.
Sonumuz hayrolsun.
sizin bu yaklaşımlarınız AKP’ye yarıyor demedi demeyin! Erdoğan karşıtlığı namına her türlü yılana sarılmanın, Erdoğan’dan daha beter olduğunuzun göstergesi sanırım. biraz saygım vardı, oda bir kaç yılda yerle bir oldu…
Efe Hocam, Norveç gerçekten böyle bir ülke. İlk geldiğmizde belediye seçimleri oldu hiçbirimizin ruhu duymadı. Erna Solberg koltuğunu Jonas (YUNUS) devrederken yine ruhumuz duymadı. İnsanların hayatlarında bir değişiklik görünmedi. Pandemi sonrası insanların seyahet etmesiyle insanlarda mutluluklar uçuşuyor. Burada devletin tv kanalı herkese eşit uzaklıktadır. Sanırsınız ki Halktv. Her görüşe yer veriyor.
Buralarda tartışma konusu Ukrayna savaşı, elektrik fiyatları, derneklere yapılacak bağış miktarı, bir haftalık tatillerde hangi avrupa ülkesine gezmeye gideceği, hafta sonları yayla evine gidip gitmediği, yaz tatilini hangi sıcak ülkede geçireceğidir. Örneğin yanıımdaki iş arkadaşım iki hafta önce paskalya tatilinde ailesiyle bir hafta Londra da tatil yaptılar.
Bizim kaçmak zorunda olduğumuz ülkede de herkes varlık yokluk mücadelesi içinde savaşıyor. Bir hırsız ve katil güruh cehennemin kıyısındaki ülkeyi tam hızla cehennem çukuruna sürdü.
Şimdi büyük bir kesim ateşlerin içinde cayır cayır yanarken FETÖ, FETÖ diye bağırırken diğer kesimde aynı ateşlerin içinde ve henüz yanmamışken onlarda FETÖ, FETÖ bağırıyor.
Her iki kesimede kolay gelsin. Böylesi daha iyi gibi