HABER-YORUM | KADİR BAYER
Sinan Ateş Cinayeti gösterdi ki; ortada bir suç örgütü olduğunda işlenen suçların neresinde kimlerin olduğu herhangi bir şüpheye yer bırakmaksızın tespit edilebiliyor.
Bunun yanısıra ortada suç olmayınca suç örgütünü bulmak da mümkün olmuyor. Hükümet, toksik yargıdan örgüt bulmasını istediğinde ise, bu durumun aksine banka, ankesör, gazete, ByLock gibi hukuksuz ‘kriterler’ devreye giriyor. Bu kez ev hanımları dernek üyeliğinden, esnaf ve memur ise digiturk aboneliğini iptal ettirmekten tutuklanıyor. Oysa gerçek bir suç söz konusu olduğunda tetikçi, azmettirici, kurye, gözcü tek tek ortaya konulabiliyor.
Gerçek suçlarda; soruşturmanın nereye kadar uzanacağı merak konusu oluyor. Veya soruşturmayı yürütenlerin ne kadar cesur olabilecekleri tartışılıyor. Sözde örgütlerde, masum çocukların cezaevinde tutulmasının yanlışlığı birkaç insaflı ağız tarafından dile getirilirken, gerçek örgütlerde uyuşturucudan kaydı bulunan kişilerin kim tarafından özel harekat polisi yapıldığı soruluyor. Masum insanlar, cezaevine dönüşen cezaevlerinde kanser olurken, suç işlemiş insanlar ise cezaevinde paşalar gibi ağırlanıyor.
Uyuşturucu kartellerinin siyasi partilerin işaretiyle selam çaktığı örgütler, içişleri tarafından korunup kollanırken, hayatında karınca bile ezmemiş ilim adamları zindanlarda çürümeye terk ediliyor.Gazetecileri, siyasetçileri, işadamlarını korkutmak ve sindirmek için onlarca kişiye arkadan saldıranlar kahraman yapılırken, bu ülkenin şerefini kurtarmak için hırsızlara, rüşvetçilere operasyon yapan memleket evlatları hücrelerde tek başına can veriyor. Velhasıl kelam efendiler, suç olunca delil de oluyor. Örgüt olunca üyesi de ortada oluyor. Ama suç da, örgüt de olmayınca ancak hukuksuz kriterler uyduruluyor.