YORUM | M. NEDİM HAZAR
Eminim farkındasınızdır, bu köşede kimi zaman medyanın çoğunun pek görmediği ama şahsen önemli bulduğum raporların ayrıntılarını ele alıyorum.
Misal şimdi okuyacağınız yazının bir benzerini şurada kaleme almıştım.
Bugünkü yazının konusu da yine böyle bir rapor.
Ortak Araştırma Merkezi’nin – Joint Research Centre (JRC) Avrupa Kuraklık Gözlemevi’nin analiz ve verileri temelinde hazırladığı “Avrupa’daki Kuraklık-Ağustos 2022” raporu yayımlandı.
Raporun tamamını buradan okuyabilirsiniz.
Biz bu yazıda önemli kısımlarını ele alıp, bazı noktalara değinmekle yetineceğiz.
Rapora göre Ortak Araştırma Merkezi uzmanları, Avrupa’nın son 500 yılın kurak dönemini geçirdiğini bildiriyor.
500 yıl…
Temmuz ayındaki endişe verici kuraklığın devam ettiği belirtilen raporda, AB topraklarının yüzde 47’sinin hala “uyarı verici” durumla karşı karşıya olduğu, AB’nin yüzde 17’sinde ise “alarm verici” bir kuraklık bulunduğu kaydedildi.
Avrupa kıtasının neredeyse beşte biri artık alarm verici derecede kurak…
Kuraklığın çok fazla olumsuz etkisi var, ancak bazıları hemen ve çok yaşamsal boyutta.
Su kaynaklarının tükenmesi, orman yangınları, tarım hasılatının dramatik düşüşü gibi, hızlı ve büyük olumsuz etkilerden söz edebiliriz.
Örneğin, kuraklık nedeniyle mısır, soya fasulyesi ve ayçiçeği mahsulünün son 5 yılın ortalamasının yüzde 15 altında olması bekleniyor.
Öte yandan yağışın olmamasından Avrupa genelinde akarsularda da su seviyelerinin azaldığı, hidroelektrik santrallerindeki üretimin düştüğü, diğer güç santrallerindeki soğutma sistemleri ile akarsu taşıma sektörünün olumsuz etkilendiği de yine raporda yer alan hususlar arasında. .
Raporda özellikle Batı Akdeniz bölgesi için uyarı yapılarak Kasım 2022’ye kadar normalden daha sıcak ve kurak havanın devam edebileceği vurgulanıyor.
En endişe verici kısım ise gelecek ile ilgili yapılan tahminler.
Yakın gelecekte durumun vahametinin daha da fenalaşacağı kaydedilen raporda, başta İspanya, Portekiz, Fransa ve İtalya olmak üzere yaz aylarında aşırı sıcaklar ve orman yangınlarına teslim olan Avrupa’da İtalya, İspanya, Fransa, Almanya ve İngiltere’de kuraklığın acil önlem alınmaması durumunda gündelik hayatta kalıcı etkiler bırakacağından bahsediliyor.
Mesele o kadar ciddi ve köklü ki, kuraklık nedeniyle çekilen sulardan ötürü bazı tarihi bölgeler tekrar gün yüzüne çıkmaya başladı.
Tuna Nehri’nin Sırbistan’dan geçen bölümünde İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma Alman savaş gemisinin gövdesi açığa çıkarken, İspanya’da ‘Stonehenge’ olarak adlandırılan düzinelerce megalitik taş çemberi gün yüzüyle buluştu.
Son 30 yılın en kurak döneminin yaşandığı İspanya’da 1995’ten bu yana ilk kez barajlarda ve göletlerdeki ortalama su seviyesi yüzde 40’ın altına indi.
Su seviyesi düşen bir barajda resmi adı Dolmen de Guadalperal olan ve İspanyol Stonehenge olarak adlandırılan düzinelerce megalitik taş çemberi ortaya çıktı.
Genel olarak olumsuz olan bu tablo bir tek arkeologlar için bir fırsat olarak görünüyor.
Caceres bölgesindeki Valdecanas rezervuarındaki yapıların tarihinin MÖ 5.000’e kadar uzandığına inanılan bu yapılarla ilgili olarak arkeologlar kuraklığın bir fırsat olduğu kanaatinde. Bölgenin yeniden sular altında kalmadan inceleme için bölgeye giden uzmanlardan biri olan Madrid’deki Complutense Üniversitesi’nden Enrique Cedillo, “Bu bir sürpriz, ona erişebilmek için nadir bir fırsat” diyor.
Tarihsel sürecine baktığımızda ise, 1926’da Alman arkeolog Hugo Obermaier tarafından keşfedilen alan 1963’te Francisco Franco’nun dönemindeki bir kırsal kalkınma projesinde sular altında kalmış. O zamandan beri sadece dört kez tamamen görünür hale gelmiş.
Bu köşede daha önce bir ağlama taşından bahsetmiştim. (BKNZ)
Keza, Macaristan’da kuraklık nedeniyle Tuna Nehri’nin suların çekilmesinin ardından 2. Dünya Savaşı sırasında batan bir geminin enkazı ortaya çıkmıştı.
2,3 milyar insan etkilenecek!
Raporun gelecekle ilgili çizdiği resme dönecek olursak, kuraklığın, özellikle gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir kalkınmaya yönelik en büyük tehditler arasında yer aldığının altı çizilerek yaklaşık 2,3 milyar insanın kuraklıktan muzdarib bölgelerde yaşadığı belirtiliyor.
Sözgelimi, 2040 yılına kadar dünya genelinde her dört çocuktan birinin su kıtlığı yaşayacağı tahmin ediliyor.
Kuraklığın, 1970’den 2019’a kadar yaklaşık 650 bin insanın ölümüne doğrudan sebep olduğu, küresel boyutta yaklaşık 55 milyon insanın kuraklıktan doğrudan etkilendiğine dikkat çekilen raporda, yaklaşık 160 milyon çocuğun, hali hazırda şiddetli ve uzun süreli kuraklığa maruz kaldığı belirtilerek bu durumun, gelişmekte olan ülkelerde özellikle kadın ve kız çocuklarının eğitim, sağlık ve emniyetine ciddi tehdit oluşturduğunun altı çiziliyor.
Bir başka etki ise insanların göç etmek durumunda kalması.
Uluslararası Göç Örgütü’nün, dünyadaki göç akışına ilişkin raporunda hali hazırda sadist rejimler ve savaşlar dolayısıyla, göçmen sayısının 300 milyon sınırına dayandığı açıklanmıştı.
Bu rakam 2019’da 272 milyon, 1990’da ise 128 milyondu.
Kuraklık raporuna göre ise, kuraklığın yol açacağı iklim değişikliği sebebiyle, özellikle dünyanın birçok hassas bölgesinde kuraklık riskini artırması beklenirken 2050 yılına kadar yaklaşık 216 milyon insanın bu sebeple göçe zorlanabileceği tahmin ediliyor.
2050 yılına kadar 4,8-5,7 milyar insanın, en az bir ay boyunca su kıtlığıyla karşı karşıya kalabileceği öngörülüyor.
Korkunç bir maliyet tablosu!
AB ve İngiltere’de kuraklıktan kaynaklanan yıllık ekonomik kaybın da halihazırda 9 milyar Avro olduğu hesap edilen raporda, bu rakamın, etkin bir iklim programı hayata geçirilmezse 65 milyar Avroyu geçebileceği vurgulanıyor.
Dünya her geçen gün daha da karanlık bir hale dönüşürken Putin ve diğer totaliter liderler sayesinde daha da yaşanılmaz olmakla beraber, felaketlerin beklenenden daha önce yaşanması de muhtemel.