YORUM | M. NEDİM HAZAR
Sadece şu son bir haftada yaşanan hadiseler, ortaya çıkan skandallar dünyanın herhangi bir ülkesinde olsa yer yerinden oynardı.
Ama Türkiye, öylesine bir efsunlanma dönemi yaşıyor ki, yaprak bile kımıldamadığı gibi, suçlular güçlü, haklılar kabahatli durumunda yaşamaya devam ediyor.
Hapishaneler dürüst ve düzgün insanlarla tıka basa dolu iken arsızlar, yolsuzlar, hırsızlar dışarıda, iktidarda, ortalıkta cirit atıyor.
Antep’te yaşanan rezilliği duydunuz mu bilmem. Cevheri Güven’in son videosuna bir göz atarsanız, değil bir iktidarı, topyekûn devleti yerle bir etmesi gereken bir skandal.
Mafya, devletin valisini, Cumhurbaşkanının avukatını ve bir sürü resmi kişiyi kalaşnikoflarla esir alıyor. Dümdüz küfrediyor ve tehdit ediyor.
Şikayetçi bile olamıyorlar.
Daha rezili ise, devletin savcısı ve hakimi olayı örtbas ediyor.
Nurettin Canikli denilen siyasetçinin kirli ilişkilerine dair bir şema yayınladı gazeteci Metin Cihan.
Görmediyseniz buraya ekleyeyim.
Nasıl bir kirli ilişkiler ağıdır görüyorsunuz.
Elbette kimsenin kılı kımıldamadı bu kepazeliğe de.
Son olarak, Hablemitoğlu cinayetinin azmettiricisi olarak bilinen Levent Göktaş adına sosyal medyada yazılanlar ve sonrasında yaşananlar.
Bir ülke düşünün, medyası, güvenliği ve adaleti tamamen felç.
Mafya ve çeteler suçları birer birer ortaya döküyorlar.
Devlet suspus!
Göktaş, sosyal medyada atar yapıyor.
Direkman Tayyip Erdoğan’a girişiyor.
Bu arada araya garip bir şekilde Sedat Peker’i de ekliyor ve mafya-Ergenekon ağız dalaşını izliyoruz hayretler içinde.
“Ben yanarsam hepinizi yakarım” diyor alenen Göktaş.
Peker, Göktaş’ın atarına gider yapıyor.
“Sen görürsün” diyor, öldürme emrinden bahsediyor.. Emri veren de eski genelkurmay başkanlarından biri.
Bunlar normalmiş gibi izliyoruz.
Sonra Peker, kendi avukatı üzerinden açıklama yapınca, Göktaş’ın avukatı devreye giriyor.
Bu arada Ergenekon’un medya leşkerleri gerekli yerlere mesajların ulaşıp ulaşmadığından emin oluyorlar.
Oda TV giriyor topa, Ruşen Çakır atlıyor, Halk TV’deki Ergenekon uzantılarının tamamı çıkıp propagandayı yayıyorlar.
Tehdit mesajı gerekli yerlere ulaştığından olsa gerek, avukat diyor ki, “Bahsi geçen hesap müvekkilime ait değil!”
Eh peki neden bunu açıklamak için iki gün beklediniz?
Sorusunun cevabı yok elbette!
Gerekli yerlere, gerekli mesaj ulaştırıldı sanırım.
Ekonomistler, Ağustos, olmadı en geç Eylül’de ortalığın fena karışacağını ileri sürüyorlar.
Denilene göre, Türkiye Cumhuriyeti hazinesi tamamen yağmalandı ve artık tam takır kuru bakır!
Atilla Yeşilada, hemen her konuşmasında kitlesel hareketlerden bahsediyor.
Birileri Cübbeli Ahmet’i bile topa soktu.
O da iç savaştan bahsediyor.
Eminim Saray da kendi oyununu kurmakla meşgul.
Bu ülke insanının her türlü çekeceği var.
Aslında canı yanan bizler olmasak epey eğlenceli ve entrika dolu günler başlıyor ama…
Aması var işte…
Matematiksel olarak Ekonomik çöküş TARİHİ:
1) TCMB Döviz Rezervi = -54 Milyar dolar.
Yani, Merkez Bankasında bırakın dövizi, 54 milyar dolar borçlu, ödemesi gerek.
2)Dış Ticaret açığı aylık 10-11 milyar dolar civarında, yani yıllık, 120 milyar dolar.
Daha da yanisi, 1 yıl içinde -120 Milyar dolar bulunması gerekiyor.
3) 1 yıl içinde ödemesi gereken dış borç tutarı= 180 milyar dolar.
….
Yani, seneye bu vakitler, 26 Temmuz 2023 yılına kadar, Türkiyenin cebinden dışarı,
(-54 milyar dolar) + (-120 milyar dolar) + (-180 milyar dolar) = -354 milyar dolar para daha çıkacak demek.
Peki, tüm memleket, vatandaşından tut, devletine, özel bankasından tut, kamu bankasına tüm döviz tutarı ne kadar: Yaklaşık 380 Milyar dolar..
Yani ne demek, seneye, bu vakitler, tüm memleketin elindeki dövizler bitmiş olacak. Belki, 3 4 ay ya kalacak, ya kalmayacak.
Tabi, böyle bir durumda finansal kırılmayı sabit tutup, dövizin şu an ki seyrinde gittiğini de varsayarsak üstelik.
Demem o ki,
Finansal bir kriz çıkarsa, Türkiye elindeki paralarını daha erken korumuş olur.
Eğer çıkmazsa,
Seneye tam bu vakitler, tüm memleketin, elinde avcunda, devletinden, vatandaşına, Merkez bankasından, normal bankasına elinde avcunda hiç DÖVİZ kalmacak.
Maaşı, dolarla almayan vatandaş, petrolü, hammaddeyi pek çok girdiyi ay da 10 milyar dolar açık veren bir ülke de yaşadığı için, o gün itibariyle, iflası kendisi yaşayacak.
Matematiksel olarak, tam olarak 1 yıllık döviz rezervi kaldı Türkiyenin.
İster Erdoğan gelsin, ister bir başkası. Sonuç değişmeyecek, seneye bu vakit, her türlü kasa, vatandaşından devletine tam takır kuru bakır olacak.
Tabi, bankalardaki parasını vatandaş, çekmek istemezse, yahut engellenirse bu durum geçerli.
Yani, suyun altında maksimum nefessiz kalma süresidir bu 1 yıl. Vatandaş, dövizinin peşine düştüğü GÜN, hafta demiyorum bakın, GÜN, işte o gün, finansal kriz daha da erken başlayacak demektir.
…Peki yine de gücü elinde bulunduranlar bırakmazlarsa?
Elbette, bırakmazlarsa, başta bir şekilde kalırlar. Ama şu kesin, ellerinde döviz olmadan kalacaklar. Bu nedenle, bolca tcmb ye para bastırıp açıkları kapatacaklar. Bu da, enflasyonun yüzde 2000 lere çıkması demek.
Memurundan emeklisine, bütçesinden tüm alanlara, kağıt basılarak devam edecek.
Bu şekilde gider mi peki?
Evet matematiksel olarak birde onun hesabı var, ama onu o gün geldiğinde yapalım.
Senlik falan yok, Erdogan siyaset sahnesinden kovuldugunda halk su konuda birlesmis olacak: Öyle bir duruma gelmisiz ki, Müslümanlarin en radikalleri ic savas cikaracak kadar tehdit olusturmuslar, kapanan tarikatlerin mesru olmayan yapilari da bunu haber alacak kadar devletin icine girmisler. Bunlarin en makulleri darbe yaptilar, diyanet de zaten kendi cukkasinin pesindeydi. Bu algi ile dine gelen yumruk atacak giden tekme.. Bu hesaba göre dindarlar bi daha basini kaldiramayacak
Mafyaya bi sey olmayacak, bi mafya gidip digeri gelecek. Gidisatin dili böyle.