YORUM | M. NEDİM HAZAR
Ünlü fizikçi Albert Einstein arıların ekosistemdeki önemini “İnsanlık arılar olmadan sadece 4 yıl hayatta kalabilir” diyerek açıklamıştı.
Hayatımda ilk kez duydum aslında 20 Mayıs, “Dünya Arı Günü” imiş…
Almanya’da arıların önemini ise başıma bir arı musallat olunca fark ettim.
Meğer koalisyon sözleşmesine girecek kadar önem veriyor Almanlar arılara.
Hükümet “Arıların korunmasına büyük bir önem atfediyoruz”, diyerek imzaladığı sözleşme doğrultusunda biyolojik çeşitlilik ve çevre dostu tarımı kendine görev edinmiş ve Böcekleri Koruma Eylem Programı’nın hedefi de bu hayvanatın yaşam koşullarını iyileştirmekmiş…
“Miş” ile anlatmamın sebebi küçümsemek değil, geç farkında olmam.
Cem Özdemir’den önceki Federal Tarım Bakanı Julia Klöckner’in “Arılar sistem için belirleyicidir” cümlesi konunun önemini göstermekte.
Bir ilginç bilgi daha paylaşayım:
Bal arılarının yerine getirdiği görevin ekonomik değeri para cinsinden hesaplandığında küresel ekonomiye katkıları yılda 153 milyar avroya denk geliyor. Fransa ve Almanya’dan bilimcilerin gerçekleştirdiği ve bu sonuca ulaşan araştırma 2009 yılında Ecological Economics adlı dergide yayınlanmış.
Belki bu nedenle, hemen hemen her Alman çocukluğundan bu yana Arı Maya’yı tanıyor. Arı Maya, 1921 yılında yazılmış bir kitabın ve 1970’li yıllardan 2012’ye kadar 182 bölümle televizyonda oynayan çizgi filmin son derece sevilen kahramanı.
Pekiyi, arıların dans ederek iletişim kurduklarını biliyor muydunuz?
Evet evet, arılar dans ederek iletişim kurabilir ve karar verebilir. Bir bal arısı yeni bir yuvayı araştırıp incelediğinde, onun yararlarını grupla tartışmak için yoğun titreşimli bir dans gerçekleştiriyor. Yuva ne kadar iyi olursa, arı dansları o kadar uzun ve zor oluyor.
Gruptan bir arı dans eden arıya çarparsa bu yuvayı görmek istediği anlamına geliyor. Ardından bölgeyi incelemek için dışarı çıkıyor, yeni yuva hoşuna giderse o da dans etmeye başlıyor. Dans bu şekilde 20 ile 30 arıyı da kapsayacak şekilde devam eder ve sonunda yuvaya yerleşiyorlar.
Bir ayrıntı da arıların entelektüel zekasıyla ilgili.
Bal arıları, arı kolonilerine saldıran, yuvayı savunan yetişkinleri öldüren ve genç arıları avlayan yırtıcı dev eşek arısı türleri tarafından tehdit ediliyor.
Özellikle, doymak bilmez bir eşek arısı türü Vespa Soror, kovanı saatler içinde yok etme yeteneğine sahip. Bu tür saldırıları önlemek için arıların taze hayvan dışkısı topladıkları ve kovanlarının girişine bulaştırdıkları gözlemlenmiş. Bulgularını geçen yıl yayınlayan araştırmacılar buna “dışkı lekesi” diyorlar. Bilim insanları, dışkının eşek arılarını kovduğuna inanıyor.
Hayli ilginç geldi bana bu.
Almanya’da yaklaşık 570 yabani arı türü yaşıyormuş.
Almanya bu nedenle 2018’in Nisan ayında AB bünyesinde alınan ve arılara zarar veren neonikotinoid bazlı tarım ilaçlarının açık tarım alanlarında yasaklanmasına yönelik kararı desteklemişti.
Önünüze gelen arıya “çat diye” vurup öldüremiyorsunuz. Kanıtlanırsa, ciddi suç…
“Almanya Vızıldıyor” isimli bir inisiyatifleri var, biliyor musunuz?
Frankfurt Goethe Üniversitesi’ne bağlı Arı Araştırmaları Enstitüsü ise, bu konuda akademik çalışmalar yapıyor.
Birkaç yıl önce yine Frankfurt’ta “uluslararası arı rallisi” düzenleyecek kadar kafayı sıyırmış durumda (!) Almanlar…
Vespa Soror, arı cinsinin antagonisti, yani kötü hayvanı olan eşek arısı.
Zeki, neşeli ve hayat veren arıların başında ise küçük sarı olan arı, Apis Mellifera geliyor.
Benim bu Apis ile tanışmam bu baharda oldu.
Açık pencereden içeri girmiş.
Vaktiyle “sinek” diye epey acıklı bir öykü yazmış adamın odasına girmek akıl işi değil.
Epey uğraştıktan sonra dışa kovmayı başardım.
Bahar aylarının gece ayazını düşünemedim elbette.
Dışarı buz gibiydi ve sabah balkona çıktığımda benim Apis yerde boylu boyunca hareketsiz duruyordu.
Sandalyeye oturdum ve vicdan ağrısı ile onu izlemeye başladık.
Belli ki gece soğuğuna dayanamamıştı.
Daha sonra ilginç bir şey oldu.
Bir hamamböceği türüne benzer bir hayvan ona yaklaştı.
Sanırım önce ölü olup olmadığını kontrol etti. Emin olunca tepelercesine üzerine çıkıp taşımaya çalıştı.
Fakat ne mümkün, taşıyamıyordu Apis’i.
Sağından girdi, solundan girdi…
Mümkün değil, o cüsseyle o sıkleti taşıması nâmümkündü.
Bir süre sonra birkaç siyah küçük böcek daha geldi.
Hep beraber taşımaya çabaladılar ama hem doğru düzgün organize olamıyorlardı, hem de ölü Apis onlara ağır gelmişti.
Sonra dehşetli bir işe giriştiler.
Önce kanatlarını kopardılar Apis’in.
Ardından tüm gövdesini parçalara ayırdılar.
Yok ettiler bal arısını.
Bu yok edici organizasyonun karşısında durmak mümkün değildi bir kez daha iyi anladım.
Ve Einstein ustanın cümlesini hatırladım.
Bakalım kaç yıl dayanacaklar, bal üreten arıların yok edilişine?
Nedim Bey, bildiğim kadarıyla bal arıları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya değil. Çünkü bal sektöründen dolayı ciddi bir üretim var dünyada. Yani günümüzde geçmişte hiç olmadığı kadar bal arısı var. Asıl tehlike çeşitli arı türlerinin yok olma tehlikesi. Çünkü hepsi bal üretmiyor ama doğada dengeleyici bir görev ifade ediyorlar. Bu nedenle başta arı türleri olmak üzere, tüm bitki ve canlı türlerinin korunması gerekiyor.