YORUM | BÜLENT KORUCU
Tansu Çiller siyasete geri dönüyor. Milleti özlemiş ve sorumluluk düştüğünü düşünüyormuş. İlk ve tek kadın başbakan unvanıyla ülkedeki en kariyerli kadın siyasetçinin dönüşü heyecan kırıntısı bile oluşturmadı. Zira hak edilmiş, mücadeleyle kazanılmış bir konum değildi. Piyangodan büyük ikramiyeyi kazanıp çarçur eden kasaba talihlisinde öte anlamı yoktu. Süleyman Demirel’in imaj projesi olarak başladığı politik yaşamını, Recep Tayyip Erdoğan’ın imha aparatı olarak noktalayacak. Şayet Cumhurbaşkanı’nın sandık mühendisleri devreye girip tutanaklarda oy kaydırması yapmazsa bindelik oranlarda oy alması kaçınılmaz. Bu ihtimali yabana atmayın, muhalefetten alınan doğal ya da çalıntı her oy Erdoğan adına kazanç sayılır.
Büyük Türkiye Partisi’ni tekrar canlandıracakmış Tansu Hanım. Hemen sorayım: Bu aklı kim verdi, finansmanı kim karşılayacak? BTP, 12 Eylül darbesinden sonra kapanan Adalet Partisi’nin yerine Demirel’in kurdurduğu partiydi. Onun kapısına da kilit vurulunca Doğruyol Partisi’yle devam ettiler. Çiller’in bu tarihi bilmesi pek mümkün görünmüyor; birilerinin strateji desteği verdiği çok belli.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Ancak asıl önemlisi para. 30 yıl önce hasbelkader şampiyon olmuş yaşlı bir ata, yeni yarışta kimse para yatırmaz. Altı ayda teşkilatlanmayı tamamlayıp seçime girmesi için güçlü bir mali destek bulmalı. Yerel teşkilatlanma ve genel ihtiyaçlar için para yatıranlar genelde bir koyup en az 10 almayı hesap eder. İktidar, bire 50-100 verir, Meclise giren muhalefet yerine göre 10 yerine göre 20 kazandırır. Tansu Çiller’in partisi ölü yatırım, kimse gönlüyle gitmez. Erdoğan’ın talimatıyla aktarılacak kaynaklar hariç…
Tansu Hanım bu kadar para ve emeği çarçur edeceğine AKP’ye katılabilir. Konuşmalarına bakıldığında, Erdoğan’ın metin yazarlarının kaleminden çıkmış gibi. AKP Liderinin hiç bir kusurunu görmemiş olacak ki hiç eleştirel cümlesi yok. El altından kamu kaynaklarıyla ya da besleme müteahhitlerin şark hizmeti çerçevesinde harcayacakları da nihayetinde milletten çıkacak. Neden iktidar partine eklemlenmiyor? Muhalefete muhalefet etsin diye yandaş medyanın sayfalarını açmasından projenin ipuçlarını yakalamak mümkün. 20 yıldır ülkeyi yöneten kişiye söyleyecek tek sözü tenkit edecek bir noktası olmayan bir muhalefet partisi doğuyor!
Sığınmış siyasetçiden ziyade, muhalif görünümlü destekleri daha faydalı buluyorlar. Bunun yanında Çiller’i partide görmek istemeyecek çok sayıda insanın varlığını da unutmamak lazım. Her şeye rağmen Erdoğan’a oy vermeyi sürdüren Kürtleri bu meyanda sayabiliriz. 6 aylık İçişleri Bakanlığından dolayı Meral Akşener’e demediğini bırakmayan kalemşörler ve sosyal medya trollerinin işi biraz daha zorlaşırdı. Mehmet Ağar formülü diyebiliriz. Necmettin Erbakan’a karşı “Biz Cumhuriyeti yolda bulmadık” sözleriyle 28 Şubat’ın ilk mermisini sıkıp istifa eden Mehmet Ağar gibi nikahsız beraberlik yaşayacaklar. Ağar da resmen katılmamakla birlikte gönüllü daha doğrusu paralı asker olarak ihtiyaç halinde cepheye sürülüyor.
Çiller’le ismini aynı cümlede zikredince ister istemez 90’lı yıllara gitmek ve Ağar’a yakından bakmak gerekiyor. Mehmet Ağar, Derin Devletin Santral memuru, yani yeraltıyla üstünün kesişim kümesi. Önce Emniyet Genel Müdürü, ardından İçişleri Bakanı olarak ‘rutin dışına çıkan’ devletin ve 90 yılların sembolü. 2007’deki 367 Krizi ve örtülü darbenin destekçisi rolünü de hatırdan çıkarmayalım. Elinde öldürülecek Kürtler listesiyle dolaşan Başbakan Çiller’in kuklacısı. Kendisini anlattığım portreye şuradan ulaşabilirsiniz.
2000’in ilk on yılında sık tekrarlanan klişelerdendi: 90’lı yıllara dönmek. Artık öyle bir korku kalmadı zira daha fazlası yapılıyor. Tek eksik Çiller’di o da aile resminde yerini aldı. Devletin mafyalaşması, derin aparatlarının kamu otoritesi haline gelmesi, Kürt siyasal hareketlerinin cebir ve şiddetle bastırılması… tekmili birden geri geldi. Çiller, Şırnak’ı Lice’yi yerle bir etti; Erdoğan, Sur’da taş taş üstünde bırakmadı. Sur’u şehrin göbeği ve tarihine binaen söyledim, yoksa “Siz misiniz bana oy vermeyen” öfkesinin tek adresi orası değildi. Kürtlerin yaşadığı her karış bu çıldırmışlıktan payına düşeni aldı. Dört DEP’li vekile mukabil, HDP’nin genel başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş başta olmak üzere 10’dan fazla vekil çok sayıda belediye başkanı cezaevinde. Bağlantısız, partisiz dindarların yaşadığı zulüm de kıyas kabul etmez seviyede.
Erdoğan’ın Çiller’e fark attığı asıl konu elbette yolsuzluklar. O, annesinin çıkınıyla muhteşem bir servet yapmıştı. Erdoğan ise oğlunun sünnet altınları sayesinde dünyanın sayılı zenginleri arasına katıldı. Çiller ve eşi İstanbul Bankasının içini boşalttı, Erdoğan ve damadı Merkez Bankası’nı yağmaladı. Ziraat’tan Halk Bankasına kadar bütün devlet bankalarının hortumları ‘yukarı’ya bağlandı. Kamu ihaleleri hep aynı emanetçilere gidiyor. Çiller, 5 Nisan’da ülkenin en büyük ikinci ekonomik krizini yaşatmıştı; bugün halk birincisiyle cedelleşiyor, fakirleşiyor.
Birbirlerine bu kadar benzeyen iki politikacının yollarının kesişmesi şaşırtıcı değil. Çiller herhalde Erdoğan’ın üstatlığını ilan edip bükemediği eli öpmeye geliyor.
Çiller erbakan islamcılarıyla ilişkiye geçmişti. Bu islamcılar arasında akp islamcıları da vardı. Bu partiyi iktidara taşıdı ve 28 şubat gerçekleşti. Bütün olay 28 şubat olayı üzerinden yürütülecek. Tansu çillerin önceki bir konuşmasında konu tamamen 28 şubat üzerineydi. O zaman erbakan partisiyle ilişkiye geçmişti şimdi erbakandan çıkan daha terbiye edilmiş ve hırsız yönleri ağır basan akp ile ilişkiye geçiyor. O yüzden bu ilişkiye çok şaşmamak gerekir. İnsanların da neden diye sorgulamaması gerekir. Çünkü bu kadın kimsenin yapamadığını yapmış ve erbakanla hükümet kurmuştu. Yani o zaman böyle algılanıyordu. Dolayısıyla çillerin, meral akşenerin puanları burdan geliyor. Kafamda onlar hakkındaki algı öyle kalmıştı. Yani 28 şubat mağduriyeti üzerinden chp yi vuracak. Dolayısıyla onunla ittifak yapan merali vurmuş olacak. Sanki meral saf değiştirmiş 28 şubatçılar yanında yer almış gibi olacak. Çiller ise hala muhafazakarların yanında yer aldığını göstermiş olacak. Yazınızdan sonra çillerin söyleminin 28 şubat üzerinden olacağını daha iyi anladım. Zaten çiller kürtlere yönelik bir söylem geliştirmeyecek diye düşünüyorum. Öyle yaparsa hem kendi ayağına hem tayyipe sıkmış olur. Dolayısıyla kürtler gözünde çilleri kötü göstermenin bir anlamı olmayacak. Meral çilleri eleştiremeyecek çünkü meral çillerin içişleri bakanıydı. Chp eleştirecek ama kafasına 28 şubat tokmağını yiyecek. Chp üzerinden 28 şubatı hatırlatmak ve sonra chp ile meralin ittifakını hatırlatmak sonra merali hedefe almak vurucu güzergah olacak gibi.
Deliler tımarhane’nin avlusunda kuyruk oluşturmuş duvarda açılan bir delikten sırayla bakıyorlar, bakanlar tekrar kuyruğun arkasına geçip tekrar bakıyorlar, bu iş gün boyunca devam ediyor, durumu fark eden Dr. Merak edip bu delikte ne var diye direk duvara yanaşıp bakmak isteyince deliler kızıyorlar hoop hemşerim sıraya girsene diye, Dr. Çaresiz kuyruğa girip sırası gelince delikten bakıp yaa burda bi mok yok boş bi delik diye sinirleniyor, bu sefer deliler hemşerim biz sabahtan beri dönüp dönüp bakıyoruz daha bişey göremedik sen bikere bakmayla hemen ne göreceğini sandın diye çıkışıyorlar!..
TR. Cumhuriyetinde adeta duvar deliğinden zuhur eden siyasetçilere veya partilere millet her piyasaya çıkışlarında merakla dönüp dönüp bakıyorlar hâlâ hiçbirinden bi mok çıkmayacağını anlayamadılar, bu arada çözümün ve ülke olarak sahili selamete çıkışın siyayaset ile olmayacağı veya sırf siyaset ile olmayacağı “hakikati” trenini de çoktan kaçırmış oldular!..
Dışardan bakınca da sokak röpörtajında vatandaşın dediği gibi “Böyle saça böyle tarak, böyle millete de Berat Albayrak” daha ne demeli bilemedim ki!..