YORUM | M. NEDİM HAZAR
Son günlerin en popüler konusu: Erdoğan iktidardan gitmek için pazarlık yapacak!
Gerçekten böyle bir şey olur mu?
İşin aslı, faslı nedir?
Buna bir bakalım.
Biliyorsunuz, darbeden bir iki yıl sonra ara ara bu başlık hep gündeme getirildi ve pek bir netice çıkmadan kapanıp gitti.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Bunların bazılarını bizatihi iktidar, bazılarını ise gölge iktidar Ergenekon tayfası çıkardı.
Son günlerde Soner Çağaptay isimli Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nün deneyimli analistinin yine dünyaca ünlü Foreign Affairs dergisinde yayınlanan “Erdoğan’ın Son Oyunu” başlıklı makalesi oldu.
Şunu ifade edeyim ki, mezkur yazı kolay yutulacak cinsten bir şey değil. Ancak bu yazının içeriği kadar Çağaptay’ın yazıyı kaleme alma zamanlaması ve bugüne kadar dillendirdiği fikirlerin epeyce zıddı olan bir konuma geçmesi ilginçti.
Bilenler bilir aynı Çağaptay kısa süre önce yine Erdoğan hakkında kitaplık çapta bir araştırma kaleme almıştı. Sonbahar’da Bir Sultan başlıklı kitap, “Erdoğan Türkiye’nin Kontrol Edilemez Güçleriyle Yüzleşiyor” alt başlığını kapağında taşıyordu.
Kitabın içeriği ise enteresandı. Özetle: Büyük bir otorite olarak tanımlanan Erdoğan iktidarının bir sonraki aşamasına dair içgörüler sunulurken, artan muhalefet, Covid-19 pandemisinin etkisi ve Türkiye’nin zayıf ekonomisi ile birleştiğinde, kendi ülkesindeki azalan destek tabanı, iktidar üzerindeki hakimiyetini tehdit ettiği anlatılıyordu.
Kitabın en ilginç kısmı ise, Erdoğan’ın bundan sonra yapabilecekleri hakkındaki ciddi öngörülerdi. Çağaptay şu kanaatteydi:
“Şüphesiz Tayyip Erdoğan, yirmi birinci yüzyılda yerlici popülist siyasetin mucididir. Türkiye cumhurbaşkanı tabanını güçlendirmek için seçmeni nasıl kutuplaştıracağını ve kutuplaşmanın tek başına seçimleri kazanamayacağı durumlarda baskıcı taktikleri nasıl kullanacağını biliyor. “
Çağaptay, Erdoğan’ın Türkiye vatandaşları, kurumları ve müttefikleri için ağır bedellerle iktidara tutunacağını iddia ediyor kitabında.
Kitabın özeti de buydu aslında: Erdoğan bedeli ne olursa olsun iktidarını bırakmaz, bırakmayacak!
Peki nasıl oldu da, ölümüne iktidara tutunan bir otoriter lider, gitmeyi kabul etmiş olabilirdi. Üstelik bunu pazarlık masasına koyabilecek kıvama gelmişti?
Bunun cevabını bilen yok. Daha doğrusu buna yeni bir cevap verebilecek kimse yok.
Ama nedense ülkedeki pek çok analist bu zokayı yutmuş görünüyor.
Onlar da Çağaptay’ın fikrindeki bu ani mucizevi değişimi içselleştirmiş olarak Erdoğan’ın pazarlık yapacağını varsayıyorlar.
Kestirmeden söyleyeyim böyle bir şey mümkün değil!
Peki nasıl emin olabiliyorum?
Bunun cevabı geçmişte, diğer diktatörlüklerde saklı.
Hiçbir diktatör ister batıdan ister doğudan, bu tür bir pazarlık yapmaz. Bir kere diktatörün pedagojisi buna engeldir. Son ana kadar zihni kendisine öylesine oyunlar oynar ki, sonunun geldiğini bile kabul etmez. Dolayısıyla bu tür pazarlık, son anda kurtarma gibi durumlar diktatörler tarihinde istisnai bir durumdur.
Üstelik Erdoğan henüz o eşiğe bile gelmiş durumda değil. Yani ülkesi kontrolden çıkmadığı gibi, Türkiye büyük oranda hala Erdoğan’ın kontrolü altındadır. Ve arkasında hiç de küçümsenmeyecek bir halk desteği durmaktadır.
Pekiyi bu dedikodular nasıl çıkarılıyor?
Sanırım en akla yatkın cevap, iktidarının gizli ortağının böyle bir Ali Cengiz hesabında olmasıdır.
Şunu kabul etmek lazım: Erdoğan bazı şeyleri gizli ortakları sayesinde şüphesiz başardı ama Ergenekon tayfası başarılı icraat ve stratejilerine halen devam etse de ülkeyi arzu ettikleri kıvama bir türlü getiremedi. Sanırım onların hesabına göre iki yıl önce Erdoğan yalnızlaştırılmış, itibarı tüketilmiş ve halkı inançlı kesimi bir daha en az 30 yıl tekrar iktidarda görmek istemeyecek kıvama getirilmiş olmalıydı.
Bunu başaramadılar şüphesiz.
Ancak…
Erdoğan’ı şahane bir şekilde yalnızlaştırdılar. Doğu Perinçek’i son bir yıldır ortalıkta, ekranda göreniniz var mı?
Usulca çekildi sahneden ve bütün fenalıklar Erdoğan ve Saray’a yazılıyor artık.
Dahası Erdoğan bilerek isteyerek ülkeyi ekonomik alanda bitirmiş durumda.
Şüphesiz bunda kendi ve yakın çevresi için ticari kazancı öncelemesinin de etkisi var.
Son döviz vurgununu pervasızca yapmasının sebebi de bu şark tüccarı zihniyetiydi kanaatimce.
Şu anda yalnızlaştırılmış bir Erdoğan korumasız olarak siyaset arenasında tutulmaktadır. Ancak muhalefet arzu ettikleri kıvamda agresif ve dinamik olmayınca doğal seleksiyon ile tükeniş bekleniyor sanırım.
Bu sönümleme ne kadar sürer bilmiyorum lakin bildiğim kesin olan bir şey var.
Tekrar başa dönecek olursak, Erdoğan asla ama asla pazarlık etmez, etmeyecektir. Diktatörlüğün ruhuna aykırıdır bu.
Hatırlayın diğer siyasal İslamcı lider Karamollaoğlu’nun görüşme sonrası yaptığı açıklamayı: “Erdoğan’a göre ülkede hiçbir sorun yok, tek sorun yüzde 51…”
Kesinlikle doğru bir tespit.
Bilmem El Sahaf (Sarraf değil) denilen figürü hatırlar mısınız?
Saddam’ın propaganda subayıydı. Resmi adını ve titrini söyleyelim: Irak Enformasyon Bakanı Muhammed Said El Sahaf.
Amerikan ordusunun uçakları ülkesini bombalarken “Amerikalıları bitirme hareketi başlattık, bugün işleri bitiyor ve kaçacaklar” içerikli basın toplantısı yaparken bulunduğu yer de bombalanmaya başlayınca içeri kaçmıştı.
Irak ordusu tek kurşun atmadan ülkeyi Amerikalılara teslim etti. Sonra bu ordudan ayrılanlar IŞİD ile dünyaya kan kusturmaya başladı.
Sahaf önce düzmece bir intihar düzenleyip kendi cenazesini organize etti ama kimse bunu yemeyince teslim olup, pişmanlıktan yararlandı. Ve sessiz sedasız hayata gözlerini kapadı. Saddam’ın sonu ise malum.
Ne Saddam, ne Kaddafi… Yaklaşan sonlarını görebilmelerine engeldi zalim psikolojileri. Tıpkı Hitler gibi.
O sebeple feci halde hayata veda ettiler.
Ergenekoncular, daha önce bu köşede defaatle zikrettiğimiz final savaşına girmeden Erdoğan’ı bitirmek istiyorlar.
Çünkü Erdoğan onlara nispeten bir ülke hazırladı. Onlar bunu altın tepside almak istiyor.
Ama yanılıyorlar.
Şevki Yılmaz’ın fikri sadece şahsına ait değil. Eğer Erdoğan gidecekse emin olun ülkeyi tamamen yakmadan gitmez. Hitler kendi yaptırdığı otoyolları “Bu halk layık değilmiş” diyerek bombalatmıştı. Saddam kendi petrol kuyularını ateşe vermişti.
Erdoğan’ın elinde ise perişan etmiş olsa da hala bir halk ve ülke var.
Bitirmeden gitmez…
Abi nezaman bitirip gidecek? Valla artık beklemekten yorulduk beya!…