YORUM | M. NEDİM HAZAR
Bugün size son derece önemli bulduğum “Dindar Seçmen Araştırması”ndan bahsedecektim. Ancak bu bahsi geçen profilin davullu zurnalı toylarını görünce başka bir açıdan ele almak elzem oldu.
Şöyle düşünelim:
Ailenizin reisinin elinde bir kılıç var ve bu kılıcı her geçen gün size saplamaya devam ediyor. Bir santim, iki santim…
Derken 20 santime kadar yaklaşıyor.
Artık can vermek üzeresiniz.
Bir anda sokmaktan vazgeçip kılıcı geri çekmeye başlıyor.
İki ayda yaptığı saplama işlemini bir gece 10 santimlik geri çekmeyle tamamlıyor.
Kılıç tamı tamına 11 santim işlemiş içinize. Ciğerlerinize kadar değmiş aslında.
Ne tepki verirsiniz?
Mesela, “Kısmen rahatladık ama kılıç hala ciğerimizi delmeye devam ediyor?” mu dersiniz.
Ya da, “Tamamını çıkarmadan bizi sevdiğini söyleyememe, kendi çıkarı için geri çekmiştir” mi diyeceksiniz?
Yoksa, “Bizim reis bir tane, nasıl dersini verdi kılıca, çekti 8 santimi geri” diye davul zurna ile halay mı çekersiniz?
Halaycılara bakınca, muhtemelen yarın kaleme alacağımız “Dindar Seçmen” hakkında iç acıtan bazı tespitlerde bulunmayı yarına erteleyelim.
Kılıcın diğer ucuna bakalım.
Saplanan değil de saplayanların tarihsel perspektifini görelim istedim.
Bu millet çeşit çeşit lider, devlet başkanı gördü.
Kendinden öncekinin gölgesinde ömrünü tüketip çektiği eziklik ızdırabını halkın değerlerine karşıt olmakla tedavi etmeye çalışanları mesela.
Karşısına oturan darbecilere “Siz beni yargılayacak seviyede adam mısınız?” diyerek posta koyanları da “Muhterem heyet-i vekile o iş öyle değil” diyerek seçilmişliğini unutup cuntacılara nazik davrandığı için ipe giden başbakanlar gördü.
Pragmatizmin şahını görmekle kalmadı, 7 kere gelip 8 kere gitmesine yol verdi bu millet.
Versace’den giyinip Milli Nizam vadeden kendine münhasır dindar yönetici de gördü. Kendi hayal evreninde kurduğu hayali gerçekleştirmek üzere ömrünü tüketenlere de şahit oldu.
Mebzul miktarda fırsatçı, iş bitirici, kedi açlığında kendisine teslim edilen kasabı tırtıklayan kurnaz başkan yardakçılarını da gördü.
Gördü de gördü işte.
Müptezel hayalperestler, şiddeti devlet politikası görenler, iflah olmaz faşistler, ırkçı şoven Kürtçüler gördü. Hanımına teslim olanlar, kocasının iş bitiriciliğine devleti teslim eden liderlere şahit oldu. Uçkur uğruna siyasi ömrünü bitiren bahtsızlar da gördü. Ailecek uçuranlar, kaçıranlar, düşük profillilerinden maaile sınıf atlayanlara kadar neler neler…
Haksızlık etmeyelim.
Bir dolu dürüst, aklı başında, vatanını, milletini sevenler de vardı. Kimi şüpheli kazalara kurban gitti, kimi hapishanelere tıkıldı, kiminin ayağı kaydırıldı.
Bunca başkan, lider, başbakan, cumhurbaşkanı gördü bugüne kadar.
Ancak…
Kendi milletini de tokatlayan, silkeleyeni hiç görmemişti.
Belki de bu sebeple perişan olduğu halde alkışlamaya devam ediyor bu millet. Halay çekip kutluyor…
en sonunda ülkeyi ele geçiren bu bir teşkilat(içinde tsk ysk hsk filan), osmanlıyıda yıkan mahveden bir teşkilat, TC nin kuruluş genetiğidir bunlar, tek amaçları var islam düşmanlığı. bu toprakarda gerçek dindarların artmaya başlamasına asla katlanamazlar, bu seviyedeki acımasızlıklarının gerçek sebebi budur. zülümleri görmemezlikten gelen kitlelere baktığımızda da aynı genetik kodu rahatlıkla görürüz, bu kitleler kendilerinin konforundan bile vaz geçecek kadar kindarmış…. …ve aslında kendi kinlerinde boğuluyorlar
Bence o halay çekenler ölçü alınamaz. Öyle üç beş fanatik her zaman çıkabilir. Hatta daha fazlası da çıkabilir. Problem o değil.
Asıl problem bence ülkedeki kanaat önderleri. Onlar bu kadar kalitesiz olmasa ülke bu kadar rezil durumlara düşmezdi.
Hani bu millet balık hafızalı diyorlar ya sık sık. O da yanlış. Herkes günlük medya taraması yapacak ve arşiv tutacak diye bir şey yok. Bunu yapması gereken meslek grupları var, gazeteciler gibi, bilim admları gibi.
Ama bunu yapacak yüzlerce, binlercesi haksızlığa uğradı, hapislere atıldı, ama kanaat önderleri ve toplumun önde gelenleri buna engel olmadı, yaşananlardan ders çıkarmadı. Toplumu yanlış yönlendirdiler, bokluğa sürüklediler.
Şimdi de Erdoğan gibi birisiyle ve böyle bir rejimle başbaşa kaldılar. Halkın sorumluluğu bence kanaat önderlerine göre ikinci planda kalır.
Ahzap /66 – Yüzleri ateşte gâh bu yana, gâh öbür yana çevirileceği gün: “Ah! derler, ah ne olurdu! Keşke Allah’a itaat etseydik, keşke Peygambere itaat etseydik!”
Ahzap /67 – “Ey Ulu Rabbimiz! derler, sözün doğrusu, biz önderlerimizin ve büyüklerimizin dediklerine uyduk, ama onlar bizi yoldan saptırdılar.”
Ahzap /68 – “Ey Ulu Rabbimiz! Onlara azabın katmerlisini ver, en dehşetli lânetle lânet et onlara!”
KISACA SORUMLULUĞUN İKİNCİ PLANI DİYE BİŞEY MAHŞER GÜNÜNDE ANLAM İFADE ETMİYOR