Yargıtay’ın ‘onama’ kararı sonrası geçtiğimiz hafta tutuklanan 4. evre kanser hastası Ayşe Özdoğan’ın 6 gündür yemek yiyemediği öğrenildi. Çenesi ve damağının yarısı alınan Özdoğan, tutuklandığı günden bu yana revirde tutuluyor.
Ablası Emine Erdem, ‘infaz’ edilenin sadece kardeşi olmadığını söyledi. Ayşe Özdoğan’ın hayatından endişe ettiklerini söyleyen Erdem, görüntülü mesajında şunları söylüyor:
“Şu anda sadece kardeşimin değil, alimizin infazı gerçekleşiyor. Bu ailede baba Alzheimer hastası, anne kanser. Eşi tutuklu, oğlu kalp hastası. Kendisi 4. evre kanser. Babam ileri derecede Alzheimer. Annemin tedavi olması lazım ancak onun da ayakta duracak hali kalmadı. Lütfen bir aileyi infaz etmeyin.”
AyşeÖzdoğana Tahliye pic.twitter.com/OYMSzaEYPR
— Emine erdem (@Emineer56800191) October 7, 2021
HASTANE: BİZ MÜDAHALE EDEMEYİZ
“Kardeşim 6 gündür revirde tutuluyor. 6 gündür yemek yiyemiyor. Soğuk olduğu için yüzü sürekli şişiyor. Battaniye ile sıcak tutulmaya çalışılıyor. İki kez hastaneye götürülmüş. Denizli Devlet Hastanesi’ndeki doktorlar, ‘Biz bu hastaya müdahale edemeyiz’ diyorlar. Koskoca hastanenin müdahale edemediği hasta, revirde tutularak infaz mı edilecek?”
TEDAVİYE BAŞLANACAKTI
“Kardeşimin Ekim ayının sununda yapılması gereken rutin MR çekimi ve kontrolleri var. Bu şartlarda o zamana kadar bile nasıl hayatını devam ettirecek. Hayatından endişeliyim. Yaşam hakkı elinden alınmasın. Kardeşim tedavi sürecine başlayacakken tutuklandı. Cezaevinde tedavi olması imkansız. Tutuklandığından beri hastanede ya da revirde. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamazken cezaevinde nasıl iyileşebilir?”
AYŞE, TEDAVİSİ İÇİN TAHLİYE OLMALI
“Abimi 28 yaşında trafik kazasında kaybettik. Ailem bir evlât acısı yaşadı. Aileme ikinci evlât acısı yaşatmayın çünkü kaldıramazlar. Lütfen Ayşe’nin yaşaması için tedavisinin tamamlanması gerekiyor. Bunun için de tahliye olmalı. Ayşe hapishane yemeklerini yiyemediği için 5 gündür aç. Doktorlar 5 yıl ömrü kaldı demişti fakat orda kalmaya devam ederse çok daha kısa olmasından korkuyorum.”
Türklerin bir gün kadınlara, hemde ağır hasta kadına dokunacağı aklıma gelmezdi. Savaşta yunan hem de erkek askere yardım eden türk hikayelerinden sonra insan ister istemez şaşırıyor. Demek ki insan türk de olsa dejenere olabiliyor. Ama benim türk sevgim devam edecek. Tabi ki de şimdiki türklere bakarak değil. Bu türklerle bir olamam çünkü kadına dokunan türklerin arasında görülmek istemem. Benim türklük anlayışım atalarımın ki kadar evrensel kalacak. Türklerin, bir türk kadının, kadınlığı arkasına saklanarak, hastalığı arkasına saklanarak hesap kitap yapması bana çok küçük hesaplar gibi gelmektedir. O kadının hastalığı ve kadınlığı arkasına saklanıp kendini ifade etme biçimini bu türkler kimden öğrendiler. “Bana kadına dokundu dedirtmem” diyen birçok kötü lider oldu. Özellikle kadına dokunmak ve intikam almak insana türklüğünü unutturuyor. Yani o kadar intikam duygusu var ki erkekliğini yani bir kadına erkek dokunmazı unutuyor, müslümanlığını unutuyor. Bir yunan askerine su veren bir türk eri kadar olamıyor. O yunan askeri halbuki vatanını, ezanını elinden alacak. Eğer cephedeki asker savaş sanatlarını unutup, sadece intikam peşinde koşsa, o zaman işte tehlike başlıyor. Yunan, rum köylere girdiğinde kadınlara, kızlara, çocuklara, ihtiyarlara, hastalara dokunacak.
Peşinden giden türkler onun intikamı içine hapsolmuşlar. Seslerini çıkartmaktan korkan türkler. Kriterler güç olunca, güce boyun eğme olunca, o zaman güçsüze boyun eğmez, ezersin. İnsanlık dışı kriterlere ulaşıldığında, yani level atlandığında o zaman artık türk kızına da dokunursun, türk ihtiyârına da dokunursun. Allahın varlığı unutulmuş belli. Yarın çocuklarınız olacak, torunlarınız olacak, onlara baban kadına dokundu, deden kadına dokundu, sesini çıkartmayan ve destekleyen türkler kadına dokundu diyecekler. Atalarını örnek almak varken, faşistleri örnek alıyorlar. Kadınlara rahatlıkla dokunduğunuza göre, demek türk hayrettin karaman size dini yolu açtı. Hayrettin yerinde olsam egom çok kabarık olurdu. O kadar okuduğum bilgi boşa gitmemiş olacak, herkes benim oluruma göre yollara düşecek. Asıl soru şu, hayrettine kim yol veriyor? Çok bilgili olmayı taşımak zor, bilinmek ister, yoksa niye bu kadar emek sarfetti ki? Herkesin onun bilgisinin ne kadar çok olduğunu görmesini ister. “Bu bilgiler bana ait, gördünüz mü” diye göstermek ister. Yoksa sıradan bir vatandaş gibi gidecektir. Gerçekten de çok bilgiye erişeceğim diye içindeki bir noktada galiba bir sapmayı farkedemedi. Elindeki bilgilerle o kadar güzel oynuyor ki her derde çare buluyor. Biri türk kadına eziyet etmek istiyor, hayrettinin yolunu tutuyor, o ayetler, hadisleri ne yapıyor ediyor, kadına dokunmanın yolunu açıyor. Türklerin yıkıcı etkisi sadece türkleri kapsamaktadır. Düşünsenize hilafetin kaldırılmadığını, ve o makamdan bütün müslümanlara, kadınlara dokunmak serbesttir fetvasının yayıldığına. Allahtan yıkım sadece türkler düzeyinde kalmaktadır. Yani sadece türkler kadınlara dokunmaktadır, diğer müslümanlara bu tümör sıçramadı. O kadın tümörü 4. evre, peki türklerin kadına, kıza, çocuğa, ihtiyara dokunma tümörü kaçıncı evrede? Yani türklerin ne kadarına bulaşmış durumda? Yani oh olsun diyen laiklerden tutun, ganimettir, caizdir diyen müslümanlara kadar kadına dokunma tümörünün yaygınlığı ne kadar?