YORUM | MAHMUT AKPINAR
Erdoğan’ın tek adamlığına dayalı MHP payandalı yönetim ülkeyi günden güne iflasa, çöküşe, batağa sürüklüyor. Halk artık açlıkla sınanıyor. Gün geçmiyor ki işsiz olduğundan, eve ekmek götüremediğinden veya iflas ettiğinden dolayı intihar eden birisi çıkmasın.
Dün “Reis bizi uçuracak!” diye demokrasiyi, hukuku tek adama feda eden yığınlar homurdanmaya başladı. Zira açlık, sefalet, işsizlik, ekonomik çöküş gümbür gümbür geliyor.
Bu sonuç sürpriz değildi. Çünkü Türk toplumu bütün kirlenmişliğine, yozlaşmışlığına rağmen Erdoğan’ı tekrar tekrar tercih etti. Güçlü bir alternatifin çıkmaması, muhalefetin acziyeti halkın tercihini mazur kılar mı bilmiyorum. Ama sonuçta her otoriter ülkede olan bizde de oldu, oluyor. Hukukun, demokrasinin rafa kalktığı yozlaşmış yönetim ülkeyi iflasa, halkı yoksulluğa sürüklüyor.
Erdoğan, Davutoğlu’nun dediği gibi kuşatılmış filan değil. Her şeyi bizzat ve taammüden yaptı, yapıyor. Ergenekon’la, derin yapılarla iktidarını kurtarmak için ortaklık kurdu. 17/25 soruşturmalarını savuşturunca daha arsız ve kontrolsüz soymaya başladılar ülkeyi. Hukuku siyasetin köpeği yapan da, kamu kaynaklarını bitiren de, beşli çeteyi kuran da, medyayı sindiren de, önüne geleni terörist ilan eden de, devletin her alanını, her kurumunu kendine bağlayan da bizzat Erdoğan’dır. Davutoğlu ya cesaretsizliğinden veya naifliğinden Erdoğan’ı sorumlu göstermek yerine çalıyı dolaşmayı tercih ediyor. Ama halk canı yandıkça, aç kaldıkça problemlerin asıl sorumlusunu görüyor. Ülkedeki ağır korku atmosferine rağmen her şeyini yitiren insanlar yürek yemiş gibi konuşuyor. Zira halk Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en altta ve zorunlu olan fizyolojik ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanıyor. 2021 çok daha kötü olacak, bu gayet açık ve net.
Sadece AKP erimiyor, ortağı MHP’de eriyor. Ömrünü bu partilere vermiş insanlar kopuyor, ümitlerini kesiyorlar. Neyi kontrol ederlerse etsinler, ne kadar baskı kurarlarsa kursunlar, hangi propagandayı yaparlarsa yapsınlar ülkenin şartları değişmediği sürece erimeye devam edecekler. Eridikçe hırçınlaşacak, saldırganlaşacaklar.
Bu erime karşısında Erdoğan 4 temel strateji izliyor:
1: BASKIYI ARTIRMA: Baskıyı, sansürü, yalan haberi, korku atmosferini daha ileriye taşıyarak eleştirilerin bitmesini istiyorlar. Eleştiriler, aleyhte yazılar, konuşmalar olmazsa problemin çözüleceğini sanıyorlar. Bu nedenle hazzetmedikleri her haberi, görüşü, kişiyi sindirme susturma, dövme, hapse atma eğiliminde oluyorlar. Erdoğan kamu otoritesini, devletin araçlarını kullandığı için yayın yasakları getirerek, hapse atarak, soruşturma açarak sindirirken, Bahçeli aleyhine konuşanları dövdürerek susturmaya çalışıyor.
2: YASAL DÜZENLEMELER: Seçmen konsolidasyonunu çok hızlı şekilde kaybeden Erdoğan olası bir seçim için sandığa yönelik hazırlıklar yapıyor. MHP, BBP, İP gibi partilerin desteği olsa da Erdoğan yüzde 50’yi geçemeyeceğinin farkında. O nedenle işini çözemeyen bu sistemi değiştirmek istiyor. Eğer İYİ Partiyi veya eksiği kapatacak başka bir partiyi yanına alabilirse mevcut sistemi değiştirmek istemez. Lakin şu ana kadar Bahçeli’ye ilave Erdoğan’a yeni payanda çıkmadı. Bu nedenle parlamenter sisteme tekrar dönebilir. Siyasi Partiler Kanunu’nda ve Seçim Yasası’nda değişiklikler yaparak zemini kendisine seçim kazandıracak şekilde düzenlemek istiyor. Parti genel başkanlarını üyelerin seçmesi yönünde hazırlıklar var. Böylece rakip partilerdeki muhaliflerin önünü açmak istiyor. Eğer bundan bir beklentisi varsa yüksek ihtimal diğer partilere yönlendirdiği güdümlü üyeler de vardır. Ayrıca seçim bölgelerini, seçim barajını AKP için optimum verimi alacak şekilde yeniden düzenlemeyi amaçlıyor. Keza seçim ittifaklarının kurallarını AKP’ye yarayacak şekilde değiştirmeyi hedefliyor. İttifakların seçim öncesi veya sonrası kendisine tehdit olmaması için çalışıyor.
3: SİYASETİ DİZAYN. Erdoğan Millet ittifakının neler yapabildiğini yerel seçimlerde açık ve net gördü. Bu nedenle aynı ittifakın bir daha kurulamaması için partiler üzerinde dizayn çalışmaları yapıyor. Bunu üç şekilde gerçekleştiriyor:
— Mevcut siyasi partilerin içinde operasyonlar yapıyor. Kendiyle irtibatlı lider adaylarını, grupları destekliyor, öne çıkarıyor.
— Mevcut siyasi partilerin oylarını bölecek yeni, güdümlü siyasi partileri devreye sokmaya hazırlanıyor.
— Millet ittifakı içindeki partilerin ve liderlerin arasını bozmaya çalışıyor.
Erdoğan’ın son dönemde farklı siyasi figürlerle görüşmesi bir seçim hazırlığı yapıldığını gösteriyor. Kendisiyle işbirliği yapmaya yanaşmayan Kürtçü, solcu, Milliyetçi partileri ya alternatif liderler üreterek veya alternatif partiler piyasaya sürerek bölmek, etkisizleştirmek istiyor. Kanaatimce Muharrem İnce’den Ümit Özdağ’a ve Mustafa Sarıgül’e kadar bir dizi siyasetçiyi bu bağlamda ele alabiliriz. AKP içinde siyaset yapan, düne kadar bohem takılan Tuğrul Türkeş’in milliyetçilikle ilgili yeni söylemler geliştirmesini ve Saray medyasının Tuğrul Türkeş’i “hikmet sahibi”, “makul ve akil adam” gibi sunmasını muhtemel bir krize karşı MHP’ye yönelik dizayn çalışması, Bahçeli’ye alternatif üretme hazırlığı olarak görüyorum.
4: TEK ADAM REJİMİNİ KALICI KILACAK HAZIRLIKLAR: Yukarıdaki çabalar ve çalışmalar sonuç verirse Erdoğan sanki demokrasi varmış ve o da meşru, seçilmiş lider imiş gibi devam etmek ister. Tescilli bir diktatör olmak istemez. Ama planlar çalışmaz ise Erdoğan’ın iktidarı terk etme, koltuktan kalkma lüksü yok. İç savaş çıkarma, 15 Temmuz benzeri yeni senaryolar üretme, kanlı olaylar çıkarma dahil her yolu deneyecektir. Nitekim diğer arayışlara paralel rejimi kişiselleştirme yönündeki çabalarını da hızlandırdı. Geçen hafta yayınlanan “Erdoğan iç savaşa mı hazırlanıyor?” başlıklı yazımızda ele aldığımız STK’ları tamamen bitirecek idari kararla kayyım atama, özel mülkiyete ve hesaplara Erdoğan’ın bir kararıyla çökülebilmesi, sosyal medyanın da tam denetime alınmak istenmesi ve TSK silahlarının polise devrine yönelik düzenlemeler vd. Erdoğan’ın en kötü senaryoya göre de hazırlandığını gösteriyor.
Erdoğan dünya nezdinde “meşru” görünebilmek için öncelikle diğer yolları deneyecektir. Ama o yollardan sonuç almaması durumunda TSK’nın ağır silahlarını polise verip halkın üzerine yürüme dahil, her şeye rağmen iktidarını korumak isteyecektir. Ülkenin Suriye olmasını, Libyalaşmasını göze alacaktır.
Peki ülkeyi böyle bir çılgınlıktan kim, nasıl koruyabilir?
Dışardan gelip kimse ülkeyi korumaz. ABD’de Biden’ın seçilmesi, Batı dünyasının koyacağı ambargolar önemli. Ama asıl çözüm iç dinamiklerde. Siyasi parti liderleri, aydınlar, sosyal muhalefet, bu çöküşten rahatsız olan bütün kesimler kayıkçı kavgasını, mahalle ayrımını, ideolojik siyasi farklılıkları bir kenar bırakıp hukuk, demokrasi ve ülke çıkarları zeminde buluşmak ve çalıyı dolaşmadan Erdoğan’ın artık ülke için ivedi ve ciddi sorun haline geldiğini ifade etmek zorundalar. Konuyu siyasi mücadeleden kurtarıp ülkenin hayati meselesi olarak ele almalı, halka güven vererek, güçlü şekilde ve içtenlikle yapmalılar. Aksi halde Türkiye Irak’a, Suriye’ye eklemlenecek ve tekmil Ortadoğu ülkesi haline gelecek!
Bana dokunmasın diye çalıyı dolaştıkça, küçük siyasi hesaplar kovaladıkça, hep beraber ve güçlü şekilde “kral çıplak!” demedikçe bu devran kötüleşerek devam edecek.
İşi derin devlete ve ergenekon saçmalıklarına bağlamayan ve meseleyi asıl suçluya bağlamayı bilmiş olanı yerinde ve gerçekci bir şekilde ortaya koyan bir yazı olmuş. Elinize sağlık.